| 1 |
uncommon |
nadir |
adj. |
|
- The women endured hard labor in smoky dwellings and suicide was not uncommon.
- Kadınlar dumanaltı evlerde ağır işlere katlanıyorlardı ve intihar nadir bir durum değildi.
- Yes, and colds in the "French" is not uncommon.
- Evet ve "Fransız" milletinde soğuk algınlığı nadir değildir.
- The women endured hard labor in smoky dwellings and suicide was not uncommon.
- Kadınlar dumanaltı evlerde ağır işlere katlanıyordu ve intihar etmeleri nadir değildi.
- Yes, and colds in the "French" is not uncommon.
- Evet, ayrıca "Fransızlarda" soğuk algınlığı nadir değildir.
- These kinds of mistakes aren't uncommon.
- Bu tür hatalar nadir değildir.
- It's not an uncommon injury.
- O nadir bir yaralanma değil.
- Tom said that's very uncommon.
- Tom bunun çok nadir olduğunu söyledi.
- Tom said that's very uncommon.
- Tom onun çok nadir olduğunu söyledi.
- It's not an uncommon injury.
- Bu nadir bir yaralanma değil.
- Is that uncommon?
- O nadir mi?
- Cholera is uncommon in Japan.
- Kolera Japonya'da nadir görülür.
- There's nothing uncommon about this.
- Onunla ilgili nadir bir şey yok.
- Multiple-choice tests are not uncommon.
- Çoktan seçmeli testler nadir değildir.
- Such a case is not uncommon today.
- Böyle bir durum günümüzde nadir değildir.
Show More (11)
|
| 2 |
uncommon |
alışılmamış |
adj. |
|
- The decision was not uncommon for a sitting president.
- Karar, görev süresi içindeki bir başkan için alışılmadık bir durum değildi.
- The decision was not uncommon for a sitting president.
- Karar, görevdeki bir cumhurbaşkanı için alışılmadık bir durum değildi.
- The decision was not uncommon for a sitting president.
- Bu karar, görev başındaki bir cumhurbaşkanı için alışılmadık bir durum değildi.
- That's not uncommon.
- Alışılmadık değil.
- Is this uncommon?
- Bu alışılmadık bir şey mi?
- Is that uncommon?
- Bu alışılmadık bir şey mi?
- It is not uncommon for the government to subsidize agriculture.
- Hükümetin tarımı sübvanse etmesi alışılmadık bir şey değil.
- It's not at all uncommon.
- Bu hiç de alışılmadık bir şey değil.
- It's not uncommon to see Americans kissing in public.
- Amerikalıları toplum içinde öpüşürken görmek alışılmadık bir şey değil.
- It's not uncommon for people to give fake personal information when registering to use websites.
- İnsanların web sitelerini kullanmak için kayıt olurken sahte kişisel bilgiler vermesi alışılmadık bir durum değildir.
- There's nothing uncommon about this.
- Bunda alışılmadık bir şey yok.
- This isn't so uncommon.
- Bu o kadar da alışılmadık bir şey değil.
Show More (9)
|
| 3 |
uncommon |
sıra dışı |
adj. |
|
- That's not uncommon.
- Bu sıra dışı değil.
- It is not uncommon for the government to subsidize agriculture.
- Hükümetin tarımı sübvanse etmesi sıra dışı değildir.
Show More (-1)
|
