| 1 |
underground |
yeraltı |
n., adj. |
|
- Why has he been forced to go underground?
- Neden yeraltına inmek zorunda kaldı?
- The Maoist underground rebels have tried to grab this opportunity to destabilise the country still further.
- Maoist yeraltı isyancıları ülkeyi daha da istikrarsızlaştırmak için bu fırsatı değerlendirmeye çalıştı.
- Maybe, like, four underground criminals who were tried for a crime they didn't commit.
- Belki de işlemedikleri bir suçtan yargılanan dört yeraltı suçlusu gibi.
- The second way is to buy from underground labs and black market suppliers.
- İkinci yol ise yeraltı laboratuvarlarından ve karaborsa tedarikçilerinden satın almak.
- Are you the runner who escaped the underground city?
- Yeraltı şehrinden kaçan koşucu sen misin?
- There are people who think pineapples grow underground.
- Ananasın yeraltında yetiştiğini düşünen insanlar var.
- The resistance movement has gone underground.
- Direniş hareketi yeraltına indi.
- In Dutch folklore, kabouters are tiny people who live underground.
- Hollanda folklorunda, kabouter'lar yeraltında yaşayan küçük insanlardır.
- The resistance movement has gone underground.
- Direniş hareketi yeraltına çekildi.
- They live underground.
- Yeraltında yaşıyorlar.
- He was active in the underground.
- Yeraltında aktifti.
- They are hiding underground.
- Yeraltında saklanıyorlar.
- The hospital for this Mars colony is underground.
- Bu Mars kolonisinin hastanesi yeraltında.
- He likes to explore underground caves.
- Yeraltı mağaralarını keşfetmeyi seviyor.
- There is a shopping district underground.
- Yeraltında bir alışveriş bölgesi var.
- He likes to explore underground caves.
- Yeraltı mağaralarını araştırmayı sever.
Show More (13)
|
| 2 |
underground |
yer altı |
n. |
|
- They are hiding underground.
- Yer altında saklanıyorlar.
- Some built houses partly underground.
- Bazıları evlerini kısmen yer altına inşa etti.
- There is a shopping district underground.
- Yer altında alışveriş bölgesi var.
- Some built houses partly underground.
- Bazıları kısmen yer altında evler yaptı.
- The hospital for this Mars colony is underground.
- Bu Mars kolonisinin hastanesi yer altındadır.
Show More (2)
|
| 3 |
underground |
metro |
n. |
|
- Tom slept peacefully as the underground train rattled on its way.
- Metro treni yolunu sarsarken Tom güzel güzel uyudu.
- He stood on the platform in the underground station.
- Metro durağında ayakta bekliyordu.
Show More (-1)
|
| 4 |
underground |
yeraltı tüneli |
n. |
|
- They dug miles of underground tunnels to resist the enemy attack.
- Düşman saldırısına direnmek için kilometrelerce uzanan yeraltı tünelleri kazdılar.
Show More (-2)
|
| 5 |
underground |
toprak altındaki |
adj. |
|
- There are people who think pineapples grow underground.
- Ananasın toprak altında yetiştiğini düşünen insanlar var.
Show More (-2)
|
