1 |
unleash |
serbest bırakmak |
v. |
|
- The commander unleashed the true power of his armies.
- Komutan ordularının gerçek gücünü serbest bıraktı.
- It would unleash all kinds of fanaticism and discrimination against ethnic minorities.
- Etnik azınlıklara karşı her türlü fanatizmi ve ayrımcılığı serbest bırakacaktır.
- How much democracy can a B-52 unleash in a single flight?
- Bir B-52 tek bir uçuşta ne kadar demokrasiyi serbest bırakabilir?
- Unleash the hounds.
- Tazıları serbest bırakın.
Show More (1)
|
2 |
unleash |
salmak |
v. |
|
- Unleash the hounds.
- Av köpeklerini sal.
- Tom unleashed his dogs.
- Tom köpeklerini saldı.
- Layla unleashed her dogs.
- Leyla köpeklerini saldı.
Show More (0)
|
3 |
unleash |
salmak (köpek vb) |
v. |
|
- You can unleash your dog in our garden.
- Köpeğinizi bizim bahçemize salabilirsiniz.
Show More (-2)
|