unlikely - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
unlikely olası olmayan adj.
  • I think it's unlikely that plants feel pain.
  • Bitkilerin acı hissetmesinin olası olmadığını düşünüyorum.
  • Tom said Mary was very unlikely to win.
  • Tom, Mary'nin kazanmasının pek olası olmadığını söyledi.
  • I think it's unlikely that the next version of Windows will come out before the end of this month.
  • Windows'un bir sonraki sürümünün bu ayın sonundan önce çıkmasının olası olmadığını düşünüyorum.
Show More (9)
unlikely mümkün görünmeyen adj.
  • It therefore seems unlikely that the date of 17 December can be maintained.
  • Bu nedenle 17 Aralık tarihinin korunması pek mümkün görünmemektedir.
  • It is therefore unlikely that the meeting can be organised before June at the earliest.
  • Bu nedenle toplantının en erken Haziran ayından önce düzenlenmesi pek mümkün görünmüyor.
  • The situation for women in Iraq is unlikely to improve in the near future.
  • Irak'ta kadınların durumunun yakın gelecekte düzelmesi pek mümkün görünmemektedir.
Show More (8)
unlikely pek mümkün olmayan adj.
  • Tom said that Mary was unlikely to do that.
  • Tom, Mary'nin bunu yapmasının pek mümkün olmadığını söyledi.
  • We know that Tom is unlikely to do that.
  • Tom'un böyle bir şey yapmasının pek mümkün olmadığını biliyoruz.
  • Tom knew that Mary was unlikely to be there on time.
  • Tom, Mary'nin zamanında orada olmasının pek mümkün olmadığını biliyordu.
Show More (5)
unlikely beklenilmeyen adj.
  • This unlikely army fought and won the bloodiest of battles.
  • Bu beklenmedik ordu en kanlı savaşları vererek galip geldi.
  • This unlikely army fought and won the bloodiest of battles.
  • Bu beklenmedik ordu en kanlı savaşları verdi ve kazandı.
  • The jewel was found in an unlikely place.
  • Mücevher beklenmedik bir yerde bulundu.
Show More (0)
unlikely olmaz adj.
  • That's unlikely to happen.
  • O muhtemelen olmayacak.
  • We both know that's unlikely to happen.
  • İkimiz de bunun muhtemelen olmayacağını biliyoruz.
Show More (-1)
unlikely ihtimali olmayan adj.
  • I think it's highly unlikely that Tom will swim.
  • Tom'un yüzmesinin oldukça düşük bir ihtimal olduğunu düşünüyorum.
Show More (-2)
unlikely olasılık dışı adj.
  • It doesn't sound so unlikely.
  • Çok olasılık dışı görünmüyor.
Show More (-2)
unlikely olasılıksız adj.
  • It doesn't sound so unlikely.
  • O kadar da olasılıksız gelmiyor.
Show More (-2)
unlikely muhtemel olmayan adj.
  • We both know that's unlikely to happen.
  • Bunun olmasının muhtemel olmadığını ikimiz de biliyoruz.
Show More (-2)
unlikely alışılmadık adj.
  • I fell in love in an unlikely place.
  • Ben alışılmadık bir yere aşık oldum.
Show More (-2)