1 |
whip |
kırbaçlamak |
v. |
|
- The earth is parched, the winds are whipping.
- Yeryüzü kavruluyor, rüzgarlar kırbaçlıyor.
- Tom whipped Mary with his belt.
- Tom, Mary'yi kemeriyle kırbaçladı.
- Whip him until he confesses.
- İtiraf edene kadar kırbaçlayın.
- After being whipped, the prisoner replied.
- Kırbaçlandıktan sonra, mahkum cevap verdi.
- My dad is going to whip me just like a donkey.
- Babam beni eşek gibi kırbaçlayacak.
- Whip him until he confesses.
- İtiraf edene kadar onu kırbaçlayın.
- In Singapore, one way to punish criminals is to whip them.
- Singapur'da suçluları cezalandırmanın bir yolu da onları kırbaçlamaktır.
- Tom whipped Mary with his belt.
- Tom, Mary'i kemeriyle kırbaçladı.
- My dad is going to whip me just like a donkey.
- Babam beni tıpkı bir eşek gibi kırbaçlayacak.
- After being whipped, the prisoner replied.
- Kırbaçlandıktan sonra mahkum cevap verdi.
- I'm afraid yοu need a whipping.
- Korkarım kırbaçlanmaya ihtiyacınız var.
- In Singapore, one way to punish a criminal is to whip him or her.
- Singapur'da bir suçluyu cezalandırmanın bir yolu da onu kırbaçlamaktır.
Show More (9)
|
2 |
whip |
(yumurta/yoğurt vb.) çırpmak |
v. |
|
- Whip the egg-whites until they are stiff.
- Yumurta beyazlarını katılaşana kadar çırpın.
- Whip the egg-whites until they are stiff.
- Onlar sertleşene kadar yumurta beyazlarını çırpın.
Show More (-1)
|
3 |
whip |
kırbaç |
n. |
|
- They are at the mercy of their colleagues and the whips.
- Meslektaşlarının ve kırbaçların insafına kalmışlardır.
Show More (-2)
|
4 |
whip |
dövmek |
v. |
|
- If you eat any cake, I'll whip you.
- Eğer kek yersen, seni döverim.
Show More (-2)
|
5 |
whip |
vurmak (kamçı, baston vb ile) |
v. |
|
- Tom whipped Mary with his belt.
- Tom, Mary'ye kemeriyle vurdu.
Show More (-2)
|
6 |
whip |
kırbaçla dövmek |
v. |
|
- The cruel man beat the dog with a whip.
- Zalim adam köpeği kırbaçla dövdü.
Show More (-2)
|