|
- Would you not agree with me that the trade in art between private persons will experience a dramatic upsurge?
- Özel kişiler arasındaki sanat ticaretinin dramatik bir yükseliş yaşayacağı konusunda benimle hemfikir değil misiniz?
- Would he agree with me that women have a right to choose how they organise their lives?
- Kadınların yaşamlarını nasıl düzenleyeceklerini seçme hakkına sahip oldukları konusunda benimle aynı fikirde mi?
- However, vehicle manufacturers have got in touch with me and said that this is not the case.
- Ancak araç üreticileri benimle temasa geçerek durumun böyle olmadığını söylediler.
- Would he not agree with me that this is the case?
- Bunun böyle olduğu konusunda benimle hemfikir değil mi?
- You may take it up with me privately.
- Bu konuyu benimle özel olarak görüşebilirsiniz.
- I see he is smiling, so perhaps he agrees with me.
- Gülümsediğini görüyorum, belki o da benimle aynı fikirdedir.
- You will all agree with me that the situation in the Middle East is critical.
- Hepiniz Orta Doğu'daki durumun kritik olduğu konusunda benimle hemfikirsinizdir.
- Even the danger would mean nothing if you were with me.
- Benimle olsaydın tehlike bile anlamsız olurdu.
- Come down with me and talk to Mr. Williams.
- Benimle aşağı gel ve Bay Williams'la konuş.
- Julia, just stay with me tonight.
- Julia, bu geceyi benimle geçir.
- I hit it so hard I brought the whole tribe with me.
- O kadar sert vurdum ki bütün kabile benimle geldi.
- Even the danger would mean nothing if you were with me.
- Sen benimle olduktan sonra tehlike bile önemsiz kalır.
- Please come out of your room and talk with me.
- Lütfen odanızdan çıkın ve benimle konuşun.
- I brought my child in to wait with me in my office.
- Çocuğumu ofisimde benimle beklemesi için getirdim.
- You're going with me, aren't you?
- Benimle gidiyorsun, değil mi?
- He came all the way to my office to discuss the plan with me.
- O, planı benimle görüşmek için ofisime kadar bütün yolu geldi.
- Would you maybe want to go out with me sometime?
- Bir ara benimle çıkmak ister misin?
- My mother usually goes shopping with me.
- Annem genellikle benimle alışverişe gelir.
- Will you come to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelir misin?
- You’re fucking with me.
- Benimle taşak geçiyorsun.
- Mary spoke with me about you.
- Mary benimle senin hakkında konuştu.
- I wish I could take you back to Boston with me tomorrow.
- Keşke seni yarın benimle Boston'a geri götürebilsem.
- I realize I may not be the most desirable man in the world, but I still hope you'll consider going out with me.
- Dünyadaki en çekici erkek olmadığımın farkındayım ama yine de benimle çıkmayı düşüneceğini umuyorum.
- You might want to go with me.
- Benimle gitmek isteyebilirsin.
- Do you want to go out with me tonight?
- Bu gece benimle çıkmak istiyor musun?
- You can sit with me.
- Benimle oturabilirsin.
- Stay and have a cup of coffee with me.
- Kal ve benimle bir fincan kahve iç.
- Who wants to go shopping with me?
- Kim benimle alışverişe gitmek ister?
- You may leave the baby with me for two days.
- İki gün boyunca bebeği benimle bırakabilirsin.
- Tom wants to spend time with me.
- Tom benimle zaman geçirmek istiyor.
- So, will you go out with me?
- Öyleyse, benimle çıkacak mısın?
- Why doesn't he eat dinner with me anymore?
- Neden artık o benimle akşam yemeği yemiyor?
- A female friend of mine loves to go to gay bars with me.
- Bir kadın arkadaşım benimle gey barlara gitmeyi çok seviyor.
- Don't fuck with me!
- Benimle taşak geçme!
- Who's coming to lunch with me tomorrow?
- Yarın benimle yemeğe kim geliyor?
- Do you want to come over and watch a movie with me?
- Gelip benimle film izlemek ister misin?
- Tom shook hands with me.
- Tom benimle el sıkıştı.
- Please stay with me a while longer.
- Lütfen benimle bir süre daha kalın.
- Why doesn't he watch movies with me anymore?
- Neden artık o benimle film izlemiyor?
- Do you fancy having dinner with me?
- Benimle akşam yemeği yemek hoşuna gider mi?
- Do you want to come to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelmek ister misin?
- Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
- Benimle Lady Gaga'nın bir canlı konserini seyretmeye gitmek isteyen biri varmı?
- Won't anyone sit with me?
- Kimse benimle oturmayacak mı?
- I'll understand if you don't want to go there with me.
- Benimle oraya gelmek istemezsen anlarım.
- Play with me.
- Benimle oynayın.
- Will you switch seats with me?
- Benimle yer değişir misiniz?
- I'm taking Tom home with me.
- Tom'u benimle eve götürüyorum.
- Won't you go with me to the river?
- Benimle nehre gitmeyecek misin?
- Would you like to go out with me this weekend?
- Bu hafta sonu benimle dışarı çıkmak ister misin?
- Why are you with me?
- Neden benimlesin?
- My cat sleeps with me.
- Kedim benimle uyuyor.
- Tom is going to come live with me.
- Tom gelip benimle yaşayacak.
- Come and dance with me.
- Gel ve benimle dans et.
- Tom wants to be with me.
- Tom benimle olmak istiyor.
- Would you like to go to the aquarium with me?
- Benimle akvaryuma gitmek ister misin?
- Would you like to go to church with me?
- Benimle kiliseye gelmek ister misin?
- Do you want to come shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmek ister misin?
- Will you exchange seats with me?
- Benimle yerleri değiştirir misin?
- Tom is going with me tomorrow.
- Tom yarın benimle gidiyor.
- Tom will be safe with me.
- Tom benimle güvende olacak.
- Would you go with me to the homecoming dance next week?
- Gelecek haftaki mezuniyet balosuna benimle gelir misin?
- Tom wanted to be with me.
- Tom benimle olmak istiyordu.
- Tom should have discussed the matter with me.
- Tom bu konuyu benimle tartışmalıydı.
- Won't you have some tea with me?
- Benimle çay içmez misiniz?
- Do you think you would ever consider going out with me?
- Benimle çıkmayı düşünür müydün?
- Tom doesn't normally agree with me.
- Tom normalde benimle aynı fikirde değildir.
- If there's anything urgent, you can get in touch with me.
- Acil bir şey olursa, benimle temasa geçebilirsiniz.
- Do you want to go to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelmek ister misin?
- Tom didn't have to go with me.
- Tom benimle gelmek zorunda değildi.
- Do you want to study with me?
- Benimle çalışmak ister misin?
- Tom doesn't want to live with me.
- Tom benimle yaşamak istemiyor.
- Why doesn't she eat lunch with me anymore?
- O neden artık benimle öğle yemeği yemiyor?
- Even if no one goes with me, I still want to see this movie.
- Kimse benimle gelmese bile, yine de bu filmi görmek istiyorum.
- They will be safe with me.
- Onlar benimle güvende olacaklar.
- Don't you like working with me?
- Benimle çalışmayı sevmiyor musun?
- Why don't you come shopping with me?
- Neden benimle alışverişe gelmiyorsun?
- She didn't want to dance with me.
- Benimle dans etmek istemedi.
- Please get in touch with me when you are here.
- Burada olduğun zaman benimle temasa geç.
- Come on, play with me, I'm so bored!
- Haydi, benimle oyna, çok sıkıldım!
- I wish that you were here with me.
- Keşke burada benimle olsaydın.
- Are you with me?
- Benimle misin?
- Hitchhike with me!
- Benimle otostop çek!
- Come and have tea with me.
- Gel benimle çay iç.
- They stayed in the room with me for the whole night.
- Bütün gece benimle odada kaldılar.
- Why doesn't he eat lunch with me anymore?
- Neden artık benimle öğle yemeği yemiyor?
- I asked her to go to a movie with me.
- Ben de ona benimle sinemaya gelmesini söyledim.
- Will you have lunch with me?
- Benimle öğle yemeği yer misin?
- He agreed with me.
- Benimle aynı fikirdeydi.
- Tom shared his soup with me.
- Tom çorbasını benimle paylaştı.
- Why doesn't he work with me anymore?
- Neden artık o benimle çalışmıyor?
- Get in touch with me as soon as you arrive here.
- Buraya varır varmaz benimle temasa geçin.
- Is there anybody who would like to go see a live concert of Lady Gaga with me?
- Benimle Lady Gaga'nın canlı konserini izlemek isteyen var mı?
- Share it with me.
- Onu benimle paylaş.
- They laugh at me, not with me.
- Bana gülüyorlar, benimle değil.
- Leave her with me.
- Onu benimle bırak.
- Why don't you come dancing with me?
- Neden benimle dansa gelmiyorsun?
- Would you like to go out with me?
- Benimle çıkmak ister misin?
- Come talk with me.
- Benimle konuşmaya gel.
- Will you play with me tomorrow?
- Yarın benimle oynayacak mısın?
- I want you to come home with me.
- Benimle eve gelmeni istiyorum.
- She went to high school with me.
- Benimle aynı liseye gitti.
- He didn't want to dance with me.
- O benimle dans etmek istemedi.
- Why don't you come to the movies with me?
- Niçin benimle sinemaya gelmiyorsun?
- Nobody wants to play with me.
- Kimse benimle oynamak istemiyor.
- Don't toy with me, Tom.
- Benimle oynama, Tom.
- Tom, you're with me.
- Tom, sen benimlesin.
- Would you go to the beach with me?
- Benimle sahile gelir misin?
- I could order you to go with me.
- Benimle gelmeni emredebilirdim.
- What did you want to talk with me about?
- Benimle ne hakkında konuşmak istiyordun?
- Tom wanted to be with me.
- Tom benimle olmak istedi.
- Please go swimming with me.
- Lütfen benimle yüzmeye gel.
- Come on, sing with me.
- Hadi, benimle şarkı söyle.
- Tom can go with me.
- Tom benimle gidebilir.
- Will you have dinner with me this evening?
- Bu akşam benimle yemek yer misin?
- Tom didn't want to leave his dog with me.
- Tom köpeğini benimle bırakmak istemedi.
- Are you with me?
- Benimle misiniz?
- Dance with me, please.
- Benimle dans et, lütfen.
- I wish you could be here with me.
- Keşke burada benimle olabilsen.
- I still have to find someone to go with me.
- Hâlâ benimle gidecek birini bulmak zorundayım.
- I won't go unless Tom goes with me.
- Tom benimle gelmezse ben de gitmem.
- You don't want to switch places with me?
- Benimle yer değiştirmek istemiyor musun?
- Do you want to have dinner with me tonight?
- Bu akşam benimle yemek yemek ister misin?
- She didn't want to dance with me.
- Benimle dans etmek istemiyordu.
- I need somebody to go with me.
- Benimle gidecek birine ihtiyacım var.
- Are you going to have dinner here with me?
- Benimle burada akşam yemeği yiyecek misin?
- Thank you for agreeing to meet with me.
- Benimle görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkürler.
- Tom never discussed that with me.
- Tom bunu benimle hiç konuşmadı.
- Are you going with me?
- Benimle geliyor musun?
- Would you like to go out with me?
- Benimle dışarı çıkmak ister misin?
- You have a lot in common with me.
- Benimle çok ortak yanınız var.
- Do you think she still wants to live with me?
- Sence o hala benimle yaşamak istiyor mu?
- Come have dinner with me.
- Gel benimle yemek ye.
- None of what's happening today has anything to do with me.
- Bugün olanların hiçbirinin benimle ilgisi yok.
- Tom wanted to have lunch with me today.
- Tom bugün benimle öğle yemeği yemek istedi.
- Are you embarrassed to be seen with me?
- Benimle görülmekten utanıyor musun?
- Tom never agrees with me.
- Tom asla benimle aynı fikirde değil.
- I still have to find someone to go with me.
- Hâlâ benimle gelecek birini bulmam gerekiyor.
- Do you want to go to the station with me?
- Benimle istasyona gitmek ister misin?
- You're with me, OK?
- Benimlesin, tamam mı?
- Why doesn't she dance with me anymore?
- Neden artık benimle dans etmiyor?
- Do you really want to dance with me?
- Gerçekten benimle dans etmek istiyor musun?
- Should I take this with me?
- Bunu benimle almalı mıyım?
- Why doesn't he dance with me anymore?
- Neden artık o benimle dans etmiyor?
- Come and sit down with me.
- Gel ve benimle otur.
- Do you want to go to Boston with me?
- Benimle Boston'a gitmek istiyor musun?
- Come and windsurf with me.
- Gel ve benimle rüzgar sörfü yap.
- I'm taking him with me.
- Onu benimle götürüyorum.
- It has nothing to do with me.
- Onun benimle hiç ilgisi yok.
- Do you want to go shopping with me?
- Benimle alışverişe gitmek istiyor musun?
- Do you have time to have dinner with me tonight?
- Bu akşam benimle yemek yiyecek vaktin var mı?
- I wish you were here with me now.
- Keşke şimdi burada benimle olsaydın.
- He shared his soup with me.
- Çorbasını benimle paylaştı.
- You may stay here with me.
- Burada benimle kalabilirsin.
- Stop trying to pick a fight with me.
- Benimle kavga etmeye çalışmayı bırak.
- Tom and Mary are here with me today.
- Tom ve Mary bugün benimle buradalar.
- Tom refused to shake hands with me.
- Tom benimle el sıkışmayı reddetti.
- I wish that you were here with me.
- Keşke benimle burada olsan.
- Since you have a smartphone now, you can chat with me on Facebook any time.
- Artık bir akıllı telefonun olduğuna göre, benimle Facebook'ta istediğin zaman sohbet edebilirsin.
- Why doesn't she play with me anymore?
- Neden artık benimle oynamıyor?
- Will you go shopping with me?
- Benimle alışverişe gelir misin?
- Drink with me, Tom.
- Benimle iç, Tom.
- The minister, whom I spoke to recently, agrees with me.
- Geçenlerde konuştuğum bakan da benimle aynı fikirde.
- Are you sure you don't want to come with me to get a cup of coffee?
- Benimle kahve içmeye gelmek istemediğine emin misin?
- Don't toy with me, Tom.
- Benimle oyun oynama, Tom.
- Are you saying you don't want to be here with me?
- Burada benimle olmak istemediğini mi söylüyorsun?
- Are you playing games with me?
- Benimle oyun mu oynuyorsun?
- Tom, do you want to go to the pool with me?
- Tom, benimle havuza gelmek ister misin?
- Tom can't come with me to Boston.
- Tom benimle Boston'a gelemez.
- Do you really think Tom would go out with me?
- Tom'un benimle çıkacağını gerçekten düşünüyor musun?
- Share it with me.
- Benimle paylaş.
- You'll be safer with me.
- Benimleyken daha güvende olacaksın.
- I wish you could be here with me right now.
- Keşke şu anda burada benimle olabilseydin.
- Why doesn't she eat with me anymore?
- Neden artık o benimle yemek yemiyor?
- Don't you want to study with me anymore?
- Artık benimle çalışmak istemiyor musun?
- Why do you want to go out with me?
- Neden benimle çıkmak istiyorsun?
- She's with me.
- O benimle.
- Would you have dinner with me this evening?
- Bu akşam benimle yemek yer misin?
- Do you fancy having dinner with me?
- Benimle akşam yemeği yemek ister misin?
- Tom was with me all day.
- Tom bütün gün benimleydi.
- Tom almost never agrees with me.
- Tom neredeyse hiç benimle aynı fikirde değil.
- My peers don't play with me.
- Yaşıtlarım benimle oynamıyor.
- Tom can stay the night with me.
- Tom geceyi benimle geçirebilir.
- Tom didn't want to play chess with me.
- Tom benimle satranç oynamak istemedi.
- Nobody sang with me.
- Kimse benimle şarkı söylemedi.
- Who will come with me?
- Benimle kim gelecek?
- Come to bed with me.
- Benimle yatağa gel.
- Tom doesn't normally agree with me.
- Tom normal olarak benimle aynı görüşte değil.
- Do you think Mary would go out with me if I asked her on a date?
- Sence Mary'ye çıkma teklif etsem benimle çıkar mı?
- Did you want to speak with me?
- Benimle konuşmak mı istedin?
- So, will you go out with me?
- Benimle çıkar mısın?
- Tom doesn't want anything to do with me.
- Tom benimle hiçbir şey yapmak istemez.
- Tom said he didn't want to do that with me.
- Tom bunu benimle yapmak istemediğini söyledi.
- Tom won't do that with me.
- Tom bunu benimle yapmayacak.
- I brought my gun with me.
- Silahımı benimle getirdim.
- I couldn't possibly go there unless you went with me.
- Sen benimle gelmediğin sürece oraya gidemezdim.
- Tom is right here with me.
- Tom burada benimle.
- Tom went to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a gitti.
- He would not go with me for anything.
- Hiçbir şey için benimle gelmezdi.
- Tom can't go to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a gidemez.
- Why doesn't she work with me anymore?
- Neden artık benimle çalışmıyor?
- Would you like to go to the concert with me?
- Benimle konsere gelmek ister misin?
- Would you like to go see a movie with me?
- Benimle sinemaya gitmek ister misin?
- Tom can ride with me.
- Tom benimle gelebilir.
- With me everything is OK.
- Benimle her şey yolunda.
- Do you want to go out with me on Friday?
- Cuma günü benimle çıkmak ister misin?
- You will be safe with me.
- Siz benimle güvende olacaksınız.
- Women don't usually want to talk with me.
- Kadınlar genelde benimle konuşmak istemez.
- No one is going with me.
- Kimse benimle gelmiyor.
- He picked a fight with me.
- O benimle kavga çıkardı.
- Come with me to the hospital.
- Benimle hastaneye gel.
- Tom came to the hospital with me.
- Tom hastaneye benimle geldi.
- No one speaks with me.
- Kimse benimle konuşmuyor.
- Tom refused to go with me.
- Tom benimle gelmeyi reddetti.
- He lived with me for more than a year.
- O bir yıldan daha fazla bir süredir benimle yaşadı.
- Will you go to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelecek misin?
- What does this have to do with me?
- Bunun benimle ne ilgisi var?
- His failure has nothing to do with me.
- Başarısızlığının benimle hiçbir ilgisi yok.
- Tom used to come over every Monday evening and play music with me.
- Tom her pazartesi akşamı bize gelir ve benimle müzik çalardı.
- I was wondering if you would go to the prom with me.
- Acaba benimle baloya gelir misin diye merak ediyordum.
- Would you dine with me?
- Benimle yemek yer misin?
- Tom is going to be safe here with me.
- Tom burada benimle güvende olacak.
- Do you want to have breakfast with me?
- Benimle kahvaltı etmek ister misin?
- Do you want to go fishing with me?
- Benimle balığa çıkmak ister misin?
- There must be something wrong with me.
- Benimle ilgili yanlış giden bir şey olmalı.
- Even if no one goes with me, I still want to see this movie.
- Kimse benimle gitmese bile, yine de bu filmi görmek istiyorum.
- I prevail on her to have a date with me.
- Onu benimle buluşmaya razı ettim.
- Get in touch with me.
- Benimle irtibata geç.
- Tom is going to go to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a gelecek.
- Tom was with me at my apartment.
- Tom dairemde benimleydi.
- Will you switch seats with me?
- Benimle yer değiştirir misin?
- Have some tea with me!
- Benimle çay iç!
- I wish you were here with me.
- Keşke burada benimle olmuş olsaydın.
- Tom didn't want to be with me.
- Tom benimle olmak istemedi.
- I didn't want Tom to go to Boston with me.
- Tom'un benimle Boston'a gelmesini istemedim.
- Do you want to go fishing with me?
- Benimle balık tutmaya gitmek istiyor musun?
- Do you want to play with me?
- Benimle oynamak ister misin?
- Tom doesn't want to work with me.
- Tom benimle çalışmak istemiyor.
- Tom was with me.
- Tom benimleydi.
- I wish you were with me.
- Keşke benimle olsanız.
- Tom went to school with me.
- Tom benimle aynı okula gitti.
- Tom was with me on that day.
- Tom o gün benimleydi.
- Tom is coming with me to Boston.
- Tom benimle Boston'a geliyor.
- I asked Tom to go to Boston with me.
- Tom'dan benimle Boston'a gelmesini istedim.
- Why don't you share it with me?
- Neden onu benimle paylaşmıyorsun?
- Why don't you have dinner with me tonight?
- Neden bu akşam benimle yemeğe çıkmıyorsun?
- Would you like to go to the aquarium with me?
- Benimle akvaryuma gitmek ister misiniz?
- She'll be safe with me.
- O benimle güvende olacak.
- That has nothing to do with me.
- Onun benimle ilgisi yok.
- Tom agrees with me.
- Tom benimle aynı fikirde.
- Tom will go to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a gidecek.
- She shared her piece of cake with me.
- O, kek parçasını benimle paylaştı.
- He came all the way to my office to discuss the plan with me.
- Planı benimle tartışmak için ofisime kadar geldi.
- I wish Tom was here with me today.
- Keşke Tom bugün burada benimle olsaydı.
- Tom doesn't want anything to do with me.
- Tom benimle hiçbir şey yapmak istemiyor.
- Come with me to the southern coast of France!
- Benimle Fransa'nın güney sahiline gel!
- You'll be safe here with me.
- Burada benimle güvende olacaksın.
- You should come with me to Tom's house.
- Benimle Tom'un evine gelmelisin.
- Nobody went with me.
- Kimse benimle gelmedi.
- He didn't want to dance with me.
- O da benimle dans etmek istemedi.
- I was wondering, would you like to go to a movie with me tonight?
- Merak ediyordum da, bu akşam benimle sinemaya gitmek ister misin?
- I want Tom to sing with me.
- Tom'un benimle şarkı söylemesini istiyorum.
- You may stay here with me.
- Burada benimle kalabilirsiniz.
- I don't mind you spending time with me.
- Benimle vakit geçirmenizin sakıncası yok.
- His friends traveled to the town with me.
- Arkadaşları benimle şehre gitti.
- Come enjoy the snow with me!
- Gel benimle karın tadını çıkar!
- Tom is going to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a gidiyor.
- Are you sure you want to live together with me?
- Benimle birlikte yaşamak istediğinden emin misin?
- Aren't you going to go with me?
- Benimle gelmeyecek misin?
- Have dinner with me tomorrow.
- Yarın benimle yemek ye.
- Keep in touch with me.
- Benimle irtibatta kal.
- Tom and Mary came to Boston with me.
- Tom ve Mary benimle Boston'a geldi.
- I asked Tom if he'd like to do that with me.
- Tom'a bunu benimle yapmak isteyip istemediğini sordum.
- Tom didn't want to have lunch with me today.
- Tom bugün benimle öğle yemeği yemek istemedi.
- Why doesn't she eat lunch with me anymore?
- Neden artık benimle öğle yemeği yemiyor?
- Would you sit with me?
- Benimle oturur musun?
- Sit down with me.
- Benimle otur.
- My sister insisted on going with me.
- Kız kardeşim benimle gelmek için ısrar etti.
- Why don't you dine out with me for a change?
- Bir değişiklik olsun diye neden benimle akşam yemeğine çıkmıyorsun?
- You'll be with me.
- Benimle olacaksın.
- Would you like to go to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelmek ister misin?
- Tom didn't agree with me.
- Tom benimle aynı fikirde değildi.
- Share your secret with me.
- Sırrını benimle paylaş.
- Why isn't he sitting with me anymore?
- Neden artık benimle oturmuyor?
- Tom won't be working with me.
- Tom benimle çalışmayacak.
- I want you to come to Boston with me.
- Benimle Boston'a gelmeni istiyorum.
- Mr Dupont doesn't want to work with me anymore.
- Bay Dupont artık benimle çalışmak istemiyor.
- Tom doesn't want to have lunch with me today.
- Tom bugün benimle öğle yemeği yemek istemiyor.
- I appreciate you agreeing to meet with me.
- Benimle görüşmeyi kabul ettiğin için minnettarım.
- Would you sit with me?
- Benimle oturur muydun?
- What's that have to do with me?
- Bunun benimle ne ilgisi var?
- It had nothing to do with me.
- Benimle hiçbir ilgisi yoktu.
- Stay here for a little while with me.
- Bir süre burada benimle kal.
- Tom can't go to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a gelemez.
- Aren't you going with me?
- Benimle gelmeyecek misin?
- Keep in touch with me.
- Benimle iletişimi koparmayın.
- Please get in touch with me as soon as you get to Boston.
- Lütfen Boston'a varır varmaz benimle temasa geçin.
- Why doesn't she eat dinner with me anymore?
- Neden artık benimle yemek yemiyor?
- Won't you go shopping with me?
- Benimle alışverişe çıkmayacak mısın?
- Tom is going to go there with me.
- Tom benimle oraya gelecek.
- Come outside with me and look at the constellations.
- Benimle dışarı gel ve takım yıldızlarına bak.
- How do you think I can convince her to spend more time with me?
- Sizce onu benimle daha fazla zaman geçirmeye nasıl ikna edebilirim?
- I wish you were with me.
- Keşke benimle olsaydın.
- You can live with me.
- Benimle yaşayabilirsin.
- I'm taking him home with me.
- Onu benimle eve götürüyorum.
- Aren't you coming to the concert with me?
- Benimle konsere gelmiyor musun?
- Why didn't you just take it up with me?
- Neden benimle konuşmadın ki?
- Do you want to go to a museum with me?
- Benimle müzeye gitmek ister misin?
- Why aren't you with me?
- Neden benimle değilsiniz?
- You're playing with me, aren't you Tom?
- Benimle oyun oynuyorsun, değil mi Tom?
- Don't try to play games with me.
- Benimle oyun oynamaya kalkma.
- I wonder if you'd like to go out with me this Sunday.
- Bu pazar benimle çıkmayı isteyip istemediğini merak ediyorum.
- Tom doesn't want to go to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a gitmek istemiyor.
- Please get in touch with me when you are here.
- Lütfen buraya geldiğinde benimle temasa geç.
- Would you like to go to the zoo with me the day after tomorrow?
- Benimle yarından sonraki gün hayvanat bahçesine gitmek ister misin?
- Tom won't do that with me.
- Tom bunu benimle yapmaz.
- Are you going to go with me or not?
- Benimle gelecek misin, gelmeyecek misin?
- Thank you for dancing with me.
- Benimle dans ettiğin için teşekkür ederim.
- Would you like to have dinner with me tonight?
- Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
- Won't you eat lunch with me?
- Öğlen benimle yemek yemez misin?
- I wish my wife were here with me now.
- Keşke şimdi karım benimle burada olsa.
- Are you trying to pick a fight with me?
- Sen benimle kavga etmeye mi çalışıyorsun?
- Tom always does that with me.
- Tom bunu hep benimle yapar.
- Memories of the accident are always with me.
- Kazanın anıları hep benimle.
- Why don't you have dinner with me tonight?
- Neden bu akşam benimle yemeğe gelmiyorsun?
- Be sure to get in touch with me, if there is anything I can do for you.
- Sizin için yapabileceğim bir şey olursa benimle temasa geçmeyi unutmayın.
- Why doesn't he play with me anymore?
- Neden artık benimle oynamıyor?
- Why doesn't he eat with me anymore?
- O neden artık benimle yemek yemiyor?
- You prefer to spend more time with Tatoeba than with me.
- Tatoeba ile benimle harcadığından daha fazla zaman harcamayı tercih ediyorsun.
- Tom wants to meet with me.
- Tom benimle görüşmek istiyor.
- Why don't you ride with me?
- Neden benimle gelmiyorsun?
- Tom wasn't with me on that day.
- Tom o gün benimle değildi.
- Tom never discussed that with me.
- Tom bunu benimle hiç görüşmedi.
- Mom, come with me to the store.
- Anne, benimle dükkana gel.
- Would you promise to keep in touch with me?
- Benimle irtibatta kalacağına söz verir misin?
- I didn't want Tom to go to Boston with me.
- Tom'un benimle Boston'a gitmesini istemedim.
- Tom refused to shake hands with me.
- Tom benimle tokalaşmayı reddetti.
- Tom picked a fight with me.
- Tom benimle kavga etti.
- Tom is going to go there with me.
- Tom benimle oraya gidecek.
- Tom went to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a geldi.
- Tom went to school with me.
- Tom benimle okula gitti.
- That woman who picked a fight with me was being very disrespectful.
- Benimle kavga eden o kadın çok saygısızca davranıyordu.
- Would you like to go to Germany with me?
- Benimle Almanya'ya gitmek ister misin?
- What's Tom's problem with me?
- Tom'un benimle sorunu nedir?
- Don't you want to come to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelmek istemiyor musun?
- You're either with me or you're against me.
- Ya benimlesin ya da bana karşısın.
- Fight with me!
- Benimle savaşın!
- Have dinner with me.
- Benimle akşam yemeği yiyin.
- You can ride with me.
- Benimle gelebilirsin.
- You will be safe with me.
- Benimle güvende olacaksın.
- He came up with me.
- Benimle geldi.
- Tom canceled lunch with me today.
- Tom bugün benimle öğle yemeğini iptal etti.
- Tom's going with me tomorrow.
- Tom yarın benimle gidiyor.
- Tom can go with me.
- Tom benimle gelebilir.
- Do you want to be with me or not?
- Benimle olmak istiyor musun, istemiyor musun?
- Your secret is safe with me.
- Senin sırrın benimle güvendedir.
- That kind of behavior has nothing to do with me.
- Bu tür davranışların benimle hiçbir ilgisi yok.
- Come talk with me.
- Gel benimle konuş.
- Have lunch with me.
- Benimle öğle yemeği ye.
- Tom, do you want to go with me?
- Tom, benimle gitmek ister misin?
- You're safe here with me.
- Burada benimle güvendesin.
- Will you go to the movies with me?
- Benimle sinemaya gelir misin?
- I wonder if you'd like to go out with me this Sunday.
- Acaba bu Pazar benimle dışarı çıkmak ister misin?
- How dare you to talk in that tone with me!
- Benimle o tonda konuşmaya nasıl cüret edersin!
- Please go swimming with me.
- Lütfen benimle yüzmeye git.
- You think to play with me?
- Benimle oynamayı düşünür müsün?
- Thank you for dancing with me.
- Benimle dans ettiğin için teşekkürler.
- Tom should've done that with me.
- Tom bunu benimle yapmalıydı.
- Come outside with me.
- Benimle dışarıya gel.
- That had nothing to do with me.
- Onun benimle hiç bir ilgisi yoktu.
- Your secrets are safe with me.
- Sırlarınız benimle güvencededir.
- I wish you were here with me now.
- Keşke şimdi burada benimle olsan.
- You'll be safer with me.
- Benimle daha güvende olursun.
- Would Tom care if Mary ate lunch with me?
- Mary'nin benimle yemek yemesi Tom'un umurunda olur mu?
- Do you think Tom would really want to dance with me?
- Sence Tom gerçekten benimle dans etmek ister mi?
- I was wondering if you would go to the prom with me.
- Benimle baloya gidip gitmeyeceğini merak ediyordum.
- I am wondering if you would like to go and see Kabuki with me while staying in Japan.
- Japonya'da kalırken benimle Kabuki'yi görmek ister misin diye merak ediyorum.
- Would it be OK if Tom comes with me to your party?
- Tom benimle sizin partinize gelse sakıncası var mı?
- Why can't you be with me?
- Neden benimle olamıyorsunuz?
- I was wondering if you would like to go to the dance with me.
- Benimle dansa gitmek ister misin diye merak ediyordum.
- Do you want to go to the station with me?
- Benimle istasyona gelmek ister misin?
- Tom was on the same bus with me.
- Tom benimle aynı otobüsteydi.
- I wish you were here with me.
- Keşke burada benimle olsaydın.
- You should come and live with me.
- Gelmelisin ve benimle yaşamalısın.
- I wanted Tom to go to Boston with me.
- Tom'un benimle Boston'a gelmesini istedim.
- Have you given any thought to having dinner with me?
- Benimle yemek yemeyi hiç düşündün mü?
- Will you have dinner with me?
- Benimle akşam yemeği yer misin?
- Don't you want to go with me?
- Benimle gitmek istemiyor musun?
- Tom got drunk with me.
- Tom benimle sarhoş oldu.
- I told the police that Tom was with me at that time.
- Polise Tom'un o sırada benimle olduğunu söyledim.
- Come run with me.
- Gel benimle koş.
- You will be dealing with me!
- Benimle uğraşıyor olacaksın!
- I'm not going to do that unless you do it with me.
- Bunu benimle yapmadıkça yapmayacağım.
- Who's with me?
- Kim benimle?
- Do you want to go run around the track with me?
- Benimle pistte koşmak ister misin?
- Tom doesn't have to pretend with me.
- Tom benimle rol yapmak zorunda değil.
- Tom is with me.
- Tom benimle.
- I think a lot of people would agree with me.
- Sanırım birçok insan benimle aynı fikirde.
- Why doesn't she eat with me anymore?
- Neden artık benimle yemek yemiyor?
- Tom lived with me.
- Tom benimle yaşadı.
- Tom went to high school with me.
- Tom liseye benimle gitti.
- What did you want to talk with me about?
- Benimle ne hakkında konuşmak istiyorsun?
- Do you think Mary would go out with me if I asked her on a date?
- Ona çıkma teklif etsem Mary'nin benimle çıkacağını düşünüyor musun?
- My peers don't play with me.
- Benim yaşıtlarım benimle oyun oynamıyor.
- Don't play games with me.
- Benimle oyun oynama.
- Why doesn't he eat with me anymore?
- Neden artık benimle yemek yemiyor?
- How about eating out with me?
- Benimle dışarıda yemeye ne dersin?
- Can anybody come with me to a Lady Gaga concert?
- Benimle Lady Gaga konserine gelebilecek biri var mı?
- Tom didn't have to dance with me.
- Tom benimle dans etmek zorunda değildi.
- Why don't you sit with me?
- Neden benimle oturmuyorsun?
- Never in my wildest dreams did I ever think you'd go out with me.
- En çılgın hayallerimde bile benimle çıkacağını asla düşünmedim.
- Could you exchange rooms with me?
- Benimle odaları değiştirebilir misin?
- When you're not with me, I sometimes feel lonely.
- Sen benimle değilken kendimi bazen yalnız hissediyorum.
- Who are you to speak with me like that?
- Sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun?
- I don't know why you have a problem with me.
- Neden benimle ilgili bir sorunun olduğunu bilmiyorum.
- He has agreed with me.
- O benimle aynı düşüncedeydi.
- Someone else was with me.
- Başka biri daha benimleydi.
- She is always with me.
- O hep benimle.
- Tom's going with me tomorrow.
- Tom yarın benimle geliyor.
- Do you want to go with me?
- Benimle gelmek ister misin?
- I'm glad Tom was there with me.
- Tom'un orada benimle olmasından memnunum.
- Would you like to go to the butterfly house with me?
- Benimle kelebek evine gelmek ister misin?
- Tom once worked with me.
- Tom bir zamanlar benimle çalıştı.
- You work in the office with me.
- Ofiste benimle çalışıyorsun.
- He spoke German with me.
- O benimle Almanca konuştu.
- Your secret will be safe with me.
- Sırrın benimle güvende olacak.
- Why don't you come dancing with me?
- Niçin benimle dans etmeye gelmiyorsun?
- As a matter of fact, he doesn't agree with me.
- Aslında o benimle aynı fikirde değil.
- I'm not going to take you back to Boston with me.
- Seni benimle Boston'a geri götürmeyeceğim.
- Can anybody come with me to a Lady Gaga concert?
- Biri benimle Lady Gaga konserine gelebilir mi?
- I wish Tom were here with me now.
- Keşke şimdi Tom burada benimle olsa.
- Stay here for a little while with me.
- Bir süre benimle burada kal.
- Tom doesn't want to be with me.
- Tom benimle olmak istemiyor.
- You spend more time with Tom than you spend with me.
- Tom'la benimle geçirdiğinden daha fazla zaman geçiriyorsun.
- Would you like to go fishing with me?
- Benimle balığa çıkmak ister misin?
- Have dinner with me tomorrow.
- Yarın benimle akşam yemeği yiyin.
- You're wasting your time with me.
- Benimle zamanını boşa harcıyorsun.
- I wish you could've been there with me.
- Keşke orada benimle olabilseydin.
- Want to come to the book sale with me?
- Benimle kitap satışına gelmek ister misin?
- Will you come with me to the concert?
- Benimle konsere gelir misin?
- Please don't say that you won't let Tom play with me anymore.
- Lütfen, Tom'un artık benimle oynamasına izin vermeyeceğini söyleme.
- Tom didn't want to go with me.
- Tom benimle gelmek istemedi.
- I'm going to die, and I want you to stay here with me.
- Ben öleceğim ve senin burada benimle kalmanı istiyorum.
- Tom isn't going to do that with me.
- Tom bunu benimle yapmayacak.
- Come along with me and go fishing.
- Benimle gel ve balığa çık.
- You'll be with me.
- Sen benimle olacaksın.
- Tom used to come over every Monday evening and play music with me.
- Tom her pazartesi akşamı gelir ve benimle müzik çalardı.
- She refused to go with me.
- Benimle gelmeyi reddetti.
- Tom was with me the entire time.
- Tom her zaman benimleydi.
- You don't have to wait with me.
- Benimle beklemek zorunda değilsin.
- Go out with me tonight.
- Bu gece benimle çık.
- I wish my friends could've been there with me.
- Keşke arkadaşlarım orada benimle olabilseydi.
- No one is going with me.
- Hiç kimse benimle gitmiyor.
- Will you come with me to the store?
- Benimle mağazaya gelir misin?
- Tom will be safe here with me.
- Tom burada benimle güvende olacak.
- I'm starting to think you enjoy being with me.
- Benimle olmaktan hoşlandığını düşünmeye başlıyorum.
- Will you exchange seats with me?
- Benimle yer değişir misin?
- Tom said he doesn't have a problem with me doing that.
- Tom, bunu yaparken benimle ilgili bir problemi olmadığını söyledi.
- I wish Tom could go to Boston with me.
- Keşke Tom benimle Boston'a gidebilse.
- Get in touch with me.
- Benimle temasa geç.
- Have you given any thought to having dinner with me?
- Akşam yemeğini benimle yemeyi düşündün mü?
- Would you like to go to the zoo with me the day after tomorrow?
- Yarından sonraki gün benimle hayvanat bahçesine gitmek ister misin?
- Come with me to Boston.
- Benimle Boston'a gel.
- Tom will be with me the whole time.
- Tom her zaman benimle olacak.
- I'll let you spend the night with me.
- Geceyi benimle geçirmene izin vereceğim.
- The minister, whom I spoke to recently, agrees with me.
- Geçenlerde konuştuğum bakan, benimle aynı fikirde.
- Tom wishes to speak with me.
- Tom benimle konuşmak istiyor.
- Will you have time to have lunch with me?
- Benimle öğle yemeği yemek için vaktiniz var mı?
- Tom didn't exactly agree with me.
- Tom benimle tam aynı fikirde değil.
- Would you please do me the favor of going to the prom with me?
- Benimle baloya gelir misin lütfen?
- Won't you go and see a baseball game with me?
- Benimle beyzbol maçına gelmez misin?
- Tom lodges with me.
- Tom benimle kalıyor.
- They will go there with me.
- Onlar oraya benimle gidecekler.
- Tom is going to be with me all day tomorrow.
- Tom yarın bütün gün benimle olacak.
- She chatted with me while drinking her tea.
- Çayını içerken benimle sohbet etti.
- I want you to work with me.
- Benimle çalışmanı istiyorum.
- No one wanted to be seen with me.
- Kimse benimle görünmek istemiyordu.
- Do you want to share with me?
- Benimle paylaşmak ister misin?
- Don't you want to come to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelmek istemez misin?
- Tom talked with me about that.
- Tom benimle bu konu hakkında konuştu.
- Who wants to go shopping with me?
- Kim benimle alışverişe gelmek ister?
- He shook hands with me.
- O, benimle tokalaştı.
- Will you switch seats with me?
- Benimle yer değişir misin?
- I wish Tom could go to Boston with me.
- Keşke Tom benimle Boston'a gelebilseydi.
- I need somebody to go with me.
- Benimle gelecek birine ihtiyacım var.
- I invited Tom to go to a movie with me.
- Tom'u benimle sinemaya gelmesi için davet ettim.
- Would you like to go to the zoo with me?
- Benimle hayvanat bahçesine gitmek ister misin?
- I need you there with me.
- Orada benimle olmana ihtiyacım var.
- He agreed to come with me to Algeria.
- Benimle Cezayir'e gelmeyi kabul etti.
- He refused to shake hands with me.
- Benimle tokalaşmayı reddetti.
- My mother usually goes shopping with me.
- Annem genellikle benimle alışverişe gider.
- I don't know why Tom doesn't want to go to Boston with me.
- Tom'un neden benimle Boston'a gitmek istemediğini bilmiyorum.
- As a matter of fact, he doesn't agree with me.
- Aslına bakarsanız, benimle aynı fikirde değil.
- Tom lived with me.
- Tom benimle yaşıyordu.
- Do you think she still wants to live with me?
- Sence hala benimle yaşamak istiyor mu?
- Will you dance with me?
- Benimle dans eder misin?
- You prefer to spend more time with Tatoeba than with me.
- Benimle vakit geçirmektense Tatoeba ile vakit geçirmeyi tercih ediyorsun.
- I hope you like traveling with me.
- Umarım benimle seyahat etmekten hoşlanırsın.
- Are you going to have dinner here with me?
- Benimle burada yemek yiyecek misin?
- You have a lot in common with me.
- Benimle çok ortak noktanız var.
- Tom can stay the night with me.
- Tom gece benimle kalabilir.
- Would you like to go shopping with me?
- Benimle alışverişe gitmek ister misin?
- Will you dance with me, my little clown?
- Benimle dans eder misin, küçük palyaçom?
- Would you like to go to the shopping mall with me?
- Benimle alışveriş merkezine gitmek ister misin?
- Why doesn't she watch movies with me anymore?
- Neden artık benimle film izlemiyor?
- It had nothing to do with me.
- Onun benimle ilgisi yoktu.
- Who's coming to lunch with me tomorrow?
- Yarın benimle öğle yemeğine kim geliyor?
- Tom said he didn't want to do that with me.
- Tom onu benimle yapmak istemediğini söyledi.
- Come outside with me and look at the constellations.
- Benimle dışarı gel ve takımyıldızlarına bak.
- Do you want to go to the opera with me?
- Benimle operaya gitmek ister misin?
- She'll be safe with me.
- Benimle güvende olacak.
- Do it with me.
- Benimle yap.
- Tom and Mary have never done that with me.
- Tom ve Mary bunu hiç benimle yapmadı.
- I wish you could go with me.
- Keşke benimle gidebilsen.
- Why don't you want to come to the cinema with me?
- Neden benimle sinemaya gelmek istemiyorsun?
- You're going to deal with me.
- Benimle yüzleşeceksin.
- Why doesn't she eat dinner with me anymore?
- Neden artık o benimle yemek yemek istemiyor?
- Would you go to the prom with me?
- Benimle baloya gider misin?
- Will you have time to have lunch with me?
- Benimle öğle yemeği yemek için zamanın var mı?
- Yesterday, Tom was with me.
- Dün, Tom benimleydi.
- I'm looking for someone who will learn English with me.
- Benimle İngilizce öğrenecek birini arıyorum.
- Are you going with me?
- Benimle gidiyor musun?
- Won't you go to the concert with me?
- Benimle konsere gelmez misin?
- Are you sure you want to live together with me?
- Benimle birlikte yaşamak istediğine emin misin?
- Do you want to go to Germany with me?
- Benimle Almanya'ya gitmek ister misin?
- I can't believe that you wouldn't enjoy playing cards with me and my friends.
- Benimle ve arkadaşlarımla kağıt oynamaktan hoşlanmadığına inanamıyorum.
- Do you want to go fishing with me?
- Benimle balığa gitmek ister misin?
- What's this got to do with me?
- Bunun benimle ne ilgisi var?
- All the members of the club agreed with me.
- Kulübün tüm üyeleri benimle aynı fikirdeydi.
- Tom agreed with me.
- Tom benimle anlaştı.
- Don't you want to go with me?
- Benimle gelmek istemiyor musun?
- Tom used to do that with me.
- Tom bunu benimle yapardı.
- Tom is still with me.
- Tom hala benimle.
- Tom wouldn't share his secret recipe with me.
- Tom gizli tarifini benimle paylaşmadı.
- No one agreed with me.
- Kimse benimle aynı fikirde değildi.
- Do you want to go out dancing with me on Saturday night?
- Cumartesi gecesi benimle dansa gitmek ister misin?
- Would you like to go out with me sometime?
- Bir ara benimle dışarı çıkmak ister misin?
- Tom no longer lives with me.
- Tom artık benimle yaşamıyor.
- Do you guys think she'd go out with me?
- Sizce benimle çıkar mı?
- Why are you so insistent on going with me?
- Neden benimle gelmekte bu kadar ısrarcısın?
- I have people who work with me.
- Benimle çalışan insanlara sahibim.
- Tom is going to be with me the entire time.
- Tom bütün zaman boyunca benimle olacak.
- Women don't usually want to talk with me.
- Kadınlar genellikle benimle konuşmak istemiyorlar.
- I'll take these with me.
- Bunları benimle alacağım.
- Why doesn't he sit with me anymore?
- Neden artık o benimle oturmuyor?
- She is always with me.
- O her zaman benimle.
- Do you want to work with me?
- Benimle çalışmak ister misin?
- Why doesn't she watch movies with me anymore?
- O neden artık benimle film izlemiyor?
- I really appreciate you meeting with me.
- Benimle buluştuğun için gerçekten minnettarım.
- I don't know if she will go there with me.
- Benimle oraya gelir mi bilmiyorum.
- Would you like to go out with me tonight?
- Bu gece benimle dışarı çıkmak ister misin?
- You're with me, aren't you?
- Benimlesin, değil mi?
- I'm taking her home with me.
- Onu benimle eve götürüyorum.
- Tom didn't have to go with me.
- Tom benimle gitmek zorunda değildi.
- I wish my girlfriend would spend more time with me.
- Kız arkadaşımın benimle daha fazla zaman geçirmesini isterdim.
- Why aren't you with me?
- Neden benimle değilsin?
- Do you remember what the girl who was with me last night was wearing?
- Dün gece benimle olan kızın ne giydiğini hatırlıyor musun?
- Come sing with me.
- Gel benimle şarkı söyle.
- Nobody seems interested in dancing with me.
- Kimse benimle dans etmekle ilgilenmiyor.
- Are you going to dance with me?
- Benimle dans edecek misin?
- Tom is going to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a geliyor.
- Why don't you go with me?
- Neden benimle gitmiyorsun?
- I wanted Tom to go to Boston with me.
- Tom'un benimle Boston'a gitmesini istedim.
- Tom is going with me tomorrow.
- Tom yarın benimle geliyor.
- You can stay tonight with me.
- Bu gece benimle kalabilirsin.
- Do you think she'd go out with me?
- Sizce benimle çıkar mı?
- I want you to come back with me.
- Benimle geri gelmeni istiyorum.
- She would sooner translate sentences on Tatoeba than chat with me.
- Benimle sohbet etmektense Tatoeba'daki cümleleri çevirmeyi tercih ederdi.
- Switch places with me.
- Benimle yer değiştir.
- Will you exchange seats with me?
- Benimle yer değişir misiniz?
- Are you going to go with me?
- Benimle gelecek misin?
- You'll be here with me.
- Burada benimle olacaksın.
- Won't you go with me to the river?
- Benimle nehre gelmez misin?
- Why doesn't he sit with me anymore?
- O neden artık benimle oturmuyor?
- Would you do that with me?
- Bunu benimle yapar mısın?
- They will be safe with me.
- Benimle güvende olacaklar.
- I'll understand if you don't want to go there with me.
- Benimle oraya gitmek istemezseniz anlarım.
- You think you can toy with me, but I don't play games.
- Benimle oyun oynayabileceğini sanıyorsun ama ben oyun oynamam.
- I'm glad you're here with me.
- Burada benimle olduğun için mutluyum.
- Tom wasn't with me the whole time.
- Tom her zaman benimle değildi.
- Would you come to the cinema with me?
- Benimle sinemaya gelir misin?
- Nobody spoke with me.
- Kimse benimle konuşmadı.
- Please get in touch with me as soon as you arrive in Boston.
- Lütfen Boston'a varır varmaz benimle temasa geç.
- Your problem's not with me.
- Senin sorunun benimle değil.
- I wanted Mary to go out with me instead of Tom.
- Tom yerine Mary'nin benimle çıkmasını istiyordum.
- Why doesn't she sit with me anymore?
- Neden artık benimle oturmuyor?
- I know you probably don't want to go out with me, but I'd love to go out with you.
- Muhtemelen benimle çıkmak istemediğini biliyorum, ama seninle çıkmayı çok isterim.
- Would you like to go shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmek ister misin?
- He has agreed with me.
- Benimle aynı fikirde.
- Do you really want to go to Boston with me?
- Gerçekten benimle Boston'a gitmek istiyor musun?
- I want you to be with me.
- Benimle olmanı istiyorum.
- Would you like to walk to the station with me?
- Benimle istasyona yürümek ister misin?
- I want you with me now.
- Şimdi benimle olmanı istiyorum.
- I'm hoping you can do that with me.
- Bunu benimle yapabileceğini umuyorum.
- Will you exchange seats with me?
- Benimle yer değiştirir misin?
- Are you breaking up with me?
- Benimle ayrılıyor musun?
- Come fishing with me.
- Benimle balığa gel.
- Would you like to dance with me?
- Benimle dans etmek ister misin?
- Tom didn't have any money, so he couldn't go with me.
- Tom'un parası yoktu, o yüzden benimle gelemedi.
- You might want to go with me.
- Benimle gelmek isteyebilirsin.
- I want to take Tom with me.
- Tom'u benimle götürmek istiyorum.
- Are you playing with me?
- Benimle oynuyor musun?
- Tom agreed with me.
- Tom benimle aynı fikirdeydi.
- Would you have dinner with me tonight?
- Bu akşam benimle yemek yer misin?
- Since I am the mother of the child, he should live with me.
- Çocuğun annesi ben olduğuma göre, o benimle yaşamalı.
- I wish you could go with me.
- Keşke benimle gelebilseydin.
- Your secret will die with me.
- Sırrın benimle ölecek.
- Mom, Tom won't share with me!
- Anne, Tom benimle paylaşmıyor!
- People always seem to want to discuss their problems with me.
- İnsanlar her zaman sorunlarını benimle tartışmak isterler.
- You're going with me, aren't you?
- Benimle geliyorsun, değil mi?
- Are you saying you don't want to be here with me?
- Benimle burada olmak istemediğini mi söylüyorsun?
- Tom came to sit with me on the sofa.
- Tom gelip benimle kanepeye oturdu.
- Would you like to have dinner with me?
- Benimle akşam yemeği yemek ister misin?
- Would you like to go with me?
- Benimle gitmek ister misin?
- Are you embarrassed to be seen with me?
- Benimle görünmekten utanıyor musun?
- You'll be fine with me.
- Benimle iyi olacaksın.
- You want to come with me to the concert?
- Benimle konsere gelmek ister misin?
- Get in touch with me as soon as you arrive here.
- Buraya varır varmaz benimle temasa geç.
- Sami is always arguing with me.
- Sami benimle her zaman tartışıyor.
- Would you like to go to the concert with me?
- Benimle konsere gitmek ister misin?
- I'm taking them home with me.
- Onları benimle eve götürüyorum.
- He arrived with me.
- O benimle geldi.
- She went to high school with me.
- O, benimle liseye gitti.
- Would you like to go to church with me?
- Benimle kiliseye gitmek ister misin?
- Did you want to speak with me?
- Benimle konuşmak istedin mi?
- Thanks for sharing this with me.
- Bunu benimle paylaştığın için teşekkürler.
- Do you think Tom would go on a date with me?
- Tom'un benimle çıkacağını düşünüyor musun?
- You need to go with me now.
- Şimdi benimle gitmelisin.
- How dare you to talk in that tone with me!
- Benimle bu tonda konuşmaya nasıl cüret edersin!
- Tom, do you want to go with me?
- Tom, benimle gelmek ister misin?
- You're with me, OK?
- Sen benimlesin, değil mi?
- If there's anything urgent, you can get in touch with me.
- Acil bir şey varsa, benimle bağlantıya geçebilirsiniz.
- Would you like to sing a duet with me?
- Benimle düet yapmak ister misin?
- Would you like to go for a walk with me along the shore?
- Benimle sahil boyunca yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Peter doesn't want to go to Nepal with me.
- Peter benimle Nepal'e gitmek istemiyor.
- Do you know why Tom wouldn't go to Boston with me?
- Tom'un neden benimle Boston'a gitmeyeceğini biliyor musun?
- I want you to come and live with me.
- Gelip benimle yaşamanı istiyorum.
- Tom spoke with me about you.
- Tom benimle senin hakkında konuştu.
- Would you like to go out with me this weekend?
- Bu hafta sonu benimle çıkmak ister misin?
- Sami had problems with me.
- Sami'nin benimle sorunları vardı.
- Why don't you ride with me?
- Neden benimle gitmiyorsun?
- You're either with me or against me.
- Ya benimlesin ya da bana karşısın.
- Your secret is safe with me.
- Sırrın benimle güvende.
- When you come out with me, you'll see we'll have a nice time.
- Benimle dışarı çıktığında, güzel vakit geçireceğimizi göreceksin.
- No one was with me.
- Kimse benimle değildi.
- I assume you agree with me.
- Sanırım benimle aynı fikirdesin.
- Are you flirting with me?
- Benimle flört mü ediyorsun?
- Just stop playing games with me.
- Benimle oyun oynamayı bırakın.
- Tom and Mary weren't with me.
- Tom ve Mary benimle değildi.
- I asked Tom if he wanted to go to Boston with me.
- Tom'a benimle Boston'a gitmek isteyip istemediğini sordum.
- Old friends got in touch with me.
- Eski dostlar benimle temasa geçti.
- Do you want to go out for a drink with me?
- Bir içki için benimle çıkmak ister misin?
- Would you like to come shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmek ister misiniz?
- Did you want to do that with me yesterday?
- Dün benimle bunu yapmak istedin mi?
- Please don't say that you won't let Tom play with me anymore.
- Lütfen artık Tom'un benimle oynamasına izin vermeyeceğini söyleme.
- Will you speak Portuguese with me?
- Benimle Portekizce konuşur musun?
- What does that have to do with me?
- Bunun benimle ne ilgisi var?
- I want you to be with me.
- Benimle olmanızı isterim.
- Tom said he didn't want to sit with me.
- Tom benimle oturmak istemediğini söyledi.
- What's that got to do with me?
- Benimle ne ilgisi var?
- Do you want to go out with me on Friday?
- Cuma günü benimle dışarı çıkmak istiyor musun?
- Do you really want to dance with me?
- Gerçekten benimle dans etmek ister misin?
- Stay here with me.
- Burada benimle kal.
- You can't sit with me.
- Benimle oturamazsın.
- Are you playing with me?
- Benimle oyun mu oynuyorsun?
- Would you have dinner with me this evening?
- Bu akşam benimle akşam yemeği yer misin?
- Why don't you dine out with me for a change?
- Değişiklik olsun diye neden benimle akşam yemeğe çıkmıyorsun?
- Tom shared his lunch with me.
- Tom öğle yemeğini benimle paylaştı.
- Would you like to have breakfast with me?
- Benimle kahvaltı yapmak ister misin?
- Are you coming to the store with me?
- Benimle mağazaya geliyor musun?
- Won't you go shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmez misin?
- Your secrets are safe with me.
- Sırların benimle güvende.
- Tom came to the hospital with me.
- Tom benimle hastaneye geldi.
- My wife did not want to play chess with me.
- Karım benimle satranç oynamak istemedi.
- Hey, your secret's safe with me.
- Hey, sırrın benimle güvende.
- I would like you to go home with me.
- Eve benimle gitmeni istiyorum.
- You'll be safe with me.
- Benimle güvende olacaksın.
- Please come with me to Boston.
- Lütfen benimle Boston'a gel.
- Don't you want to go to Boston with me?
- Benimle Boston'a gitmek istemiyor musun?
- Do you guys want to go with me?
- Benimle gelmek ister misiniz?
- Do you want to go to the concert with me?
- Benimle konsere gitmek istiyor musun?
- Would you like to go fishing with me this weekend?
- Bu hafta sonu benimle balığa çıkmak ister misin?
- Stop trying to pick a fight with me.
- Benimle kavga çıkarmaya çalışmaktan vazgeç.
- I wish Tom was here with me today.
- Tom'un bugün burada benimle olmasını isterdim.
- Tom didn't want to dance with me.
- Tom benimle dans etmek istemedi.
- Don't play with me.
- Benimle oynama.
- What do you say to playing tennis with me?
- Benimle tenis oynamaya ne dersin?
- Tom won't discuss the problem with me.
- Tom sorunu benimle tartışmayacak.
- Please get in touch with me as soon as you arrive in Boston.
- Lütfen Boston'a varır varmaz benimle temasa geçin.
- How about going fishing with me?
- Benimle balığa çıkmaya ne dersin?
- Tom was with me all morning.
- Tom bütün sabah benimleydi.
- If you have the time, come along with me.
- Zamanın varsa, benimle gel.
- Tom was here with me all day yesterday.
- Tom dün bütün gün benimleydi.
- I have no-one to play with me.
- Benimle oynayacak kimsem yok.
- You will be dealing with me!
- Benimle yüzleşeceksin!
- He spoke with me in English in order to show off.
- Hava atmak için benimle İngilizce konuştu.
- Since you don't have anything to do, why not come fishing with me this weekend?
- Mademki yapacak bir şeyin yok, neden bu hafta sonu benimle balık tutmaya gelmiyorsun?
- Tom often agrees with me.
- Tom çoğu zaman benimle aynı fikirde.
- I don't know if she wants to go with me.
- Benimle gelmek ister mi bilmiyorum.
- If you have questions, don't hesitate to get in touch with me!
- Sorularınız varsa, benimle iletişime geçmekten çekinmeyin!
- You said you'd go to Boston with me.
- Benimle Boston'a geleceğini söylemiştin.
- Tom shared his sandwich with me.
- Tom sandviçini benimle paylaştı.
- Would you like to come out with me?
- Benimle dışarı gelmek ister misin?
- Do you have a problem with me going to Boston with Tom?
- Tom'la Boston'a giderken benimle ilgili bir sorun var mı?
- If you want this marriage to work, you need to choose between spending time with me and working all the time.
- Bu evliliğin yürümesini istiyorsan, benimle vakit geçirmekle sürekli çalışmak arasında bir seçim yapmalısın.
- I asked Mary to dance with me.
- Mary'ye benimle dans etmesini söyledim.
- Would you have sex with me for a million dollars?
- Bir milyon dolar için benimle seks yapmak ister misin?
- Tom should have discussed the matter with me.
- Tom konuyu benimle konuşmalıydı.
- I'll have to take Tom with me.
- Tom'u benimle götürmek zorunda kalacağım.
- I wanted to bring them home with me.
- Onları benimle eve getirmek istedim.
- Ride with me.
- Benimle gel.
- Do you want to have sex with me tonight?
- Bu gece benimle seks yapmak ister misin?
- You were with me on that night.
- O gece benimleydin.
- I tried to convince Tom to go to Boston with me.
- Tom'u benimle Boston'a gelmesi için ikna etmeye çalıştım.
- He'll be safe with me.
- Benimle güvende olacak.
- Why are you picking a fight with me?
- Neden benimle kavga ediyorsun?
- What's that got to do with me?
- Bunun benimle ne alakası var?
- Have dinner with me.
- Benimle akşam yemeği ye.
- Can you practice Japanese with me?
- Benimle Japonca pratik yapar mısın?
- Why doesn't he work with me anymore?
- Neden artık benimle çalışmıyor?
- Did you want to do that with me yesterday?
- Bunu dün benimle yapmak istedin mi?
- Would you like to do that with me?
- Bunu benimle yapmak ister misin?
- Your secret's safe with me.
- Sırrın benimle güvende.
- Thank you for the time you spent with me during my visit to Atlanta.
- Atlanta ziyaretim sırasında benimle geçirdiğiniz zaman için teşekkür ederim.
- Do you want to go to church with me?
- Benimle kiliseye gitmek ister misin?
- Tom didn't want to go with me.
- Tom benimle gitmek istemedi.
- They laugh at me, not with me.
- Onlar bana güldüler, benimle değil.
- Do you wanna go out with me tonight?
- Bu gece benimle çıkmak ister misin?
- Why doesn't he play with me anymore?
- O neden artık benimle oynamıyor?
- When you return to your company, don't forget to keep in touch with me.
- Şirketine döndüğünde benimle temasa geçmeyi unutma.
- Would you like to go to Boston with me next summer?
- Önümüzdeki yaz benimle Boston'a gitmek ister misin?
- Don't fight with me.
- Benimle kavga etme.
- Do you want to go shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmek ister misin?
- Do you want to have breakfast with me?
- Benimle kahvaltı yapmak ister misin?
- Do you know why Tom wouldn't go to Boston with me?
- Tom'un neden benimle Boston'a gelmediğini biliyor musun?
- Don't play dumb with me.
- Benimle aptalı oynama.
- Just stop playing games with me.
- Benimle oyun oynamayı bırak.
- I don't know why you have a problem with me.
- Benimle neden sorunun var bilmiyorum.
- Come outside with me.
- Benimle dışarı gel.
- Nobody but Tom agreed with me.
- Tom'dan başka kimse benimle aynı fikirde değildi.
- Do you think he'd go out with me?
- Sizce o benimle çıkar mı?
- Tom is always arguing with me.
- Tom her zaman benimle tartışıyor.
- Tom isn't with me.
- Tom benimle değil.
- Would you like to eat lunch with me?
- Benimle öğle yemeği yemek ister misin?
- Would you like to do that with me?
- Bunu benimle yapmak ister misiniz?
- I have people who work with me.
- Benimle çalışan insanlar var.
- Tom wants to spend time with me.
- Tom benimle vakit geçirmek istiyor.
- Come with me to the station.
- Benimle istasyona gel.
- Sit with me.
- Benimle otur.
- Mom, Tom won't share with me!
- Anne, Tom benimle paylaşmayacak!
- Don't you agree with me?
- Benimle aynı fikirde değil misin?
- Why doesn't she exercise with me anymore?
- Neden artık o benimle egzersiz yapmıyor?
- Tom asked me if he could watch TV with me.
- Tom benimle televizyon izleyip izleyemeyeceğini sordu.
- Will you dance with me, my little clown?
- Benim küçük palyaçom, benimle dans eder misin?
- Sami worked with me.
- Sami benimle çalıştı.
- I want you to be with me.
- Benimle olmanızı istiyorum.
- Tom always does that with me.
- Tom her zaman bunu benimle yapar.
- Tom wasn't with me.
- Tom benimle değildi.
- I won't go unless Tom goes with me.
- Tom benimle gitmezse ben gitmem.
- Do you think Tom would really want to dance with me?
- Tom'un gerçekten benimle dans etmek istediğini düşünüyor musun?
- I wish Beth were here with me now.
- Keşke şimdi Beth burada benimle olsa.
- Would you like to go to the shopping mall with me?
- Benimle alışveriş merkezine gelmek ister misin?
- Dance with me, please.
- Lütfen benimle dans et.
- You should come to Boston with me.
- Benimle Boston'a gelmelisin.
- Give me the pleasure of having lunch with me.
- Benimle öğle yemeği yeme şerefine nail ol.
- Go there with me.
- Benimle oraya gel.
- She shared her piece of cake with me.
- Bir parça pastasını benimle paylaştı.
- Would you be willing to share your code with me?
- Kodunuzu benimle paylaşmak ister misiniz?
- I prevail on her to have a date with me.
- Benimle çıkması için onu ikna ettim.
- Are you trying to pick a fight with me?
- Benimle kavga etmeye mi çalışıyorsun?
- I asked Mary to dance with me.
- Mary'den benimle dans etmesini istedim.
- Nobody but Tom agreed with me.
- Tom'dan başka hiç kimse benimle aynı fikirde değildi.
- Would you play with me?
- Benimle oynar mısın?
- I want you to go with me.
- Benimle gelmeni istiyorum.
- Go there with me.
- Oraya benimle git.
- Please come home with me.
- Lütfen benimle eve gel.
- You might want to come over and play poker with me and my friends next Friday evening.
- Gelecek Cuma akşamı uğramak ve benimle ve arkadaşlarımla poker oynamak isteyebilirsiniz.
- You said you'd go to Boston with me.
- Benimle Boston'a gideceğini söyledin.
- Come and sit here with me.
- Gel ve burada benimle otur.
- He chatted with me while drinking his tea.
- Çayını içerken benimle sohbet etti.
- I know that it is highly unlikely that you'd ever want to go out with me, but I still need to ask at least once.
- Benimle çıkmak istemeyeceğini de biliyorum ama yine de en azından bir kez sormam gerekiyor.
- Come sit with me, Tom.
- Gel benimle otur, Tom.
- Tom is going to be with me the entire time.
- Tom her zaman benimle olacak.
- Do you guys want to go with me?
- Siz benimle gitmek ister misiniz?
- Do you want to have lunch with me?
- Benimle öğle yemeği yemek ister misin?
- Would you be willing to share your code with me?
- Şifreni benimle paylaşır mısın?
- Why doesn't he watch movies with me anymore?
- Neden artık benimle film izlemiyor?
- Why doesn't she sit with me anymore?
- Neden artık o benimle oturmuyor?
- You were with me on that night.
- O gece sen benimleydin.
- Tom says he wants to play golf with me.
- Tom benimle golf oynamak istediğini söylüyor.
- Do you want to be with me or not?
- Benimle olmak ister misin yoksa istemez misin?
- Do you have a moment to discuss these figures with me?
- Bu rakamları benimle tartışmak için vaktin var mı?
- He shared his soup with me.
- O, çorbasını benimle paylaştı.
- I can't take you to work with me.
- Seni benimle işe götüremem.
- Are you going with me to the cafe?
- Benimle kafeye geliyor musun?
- You work in the office with me.
- Benimle aynı ofiste çalışıyorsun.
- They stayed in the room with me for the whole night.
- Onlar bütün gece boyunca odada benimle kaldılar.
- Tom is still with me.
- Tom hâlâ benimle.
- Will you go to the movies with me?
- Benimle sinemaya gider misin?
- Play with me.
- Benimle oyna.
- Since I am the mother of the child, he should live with me.
- Ben çocuğun annesi olduğum için o benimle yaşamalı.
- You're wasting your time with me.
- Zamanını benimle boşa harcıyorsun.
- I wasn't able to persuade Tom to go with me.
- Tom'u benimle gelmesi için ikna edemedim.
- Frankly, I didn't have the confidence to ask Mary to have lunch with me.
- Açıkçası Mary'ye benimle öğle yemeği yemesini teklif edecek kadar kendime güvenim yoktu.
- You may as well come with me.
- Sen benimle de gelebilirsin.
- Why don't you come over here and sit with me?
- Neden buraya gelip benimle oturmuyorsun?
- Your problem's not with me.
- Sorunun benimle değil.
- Do you want to go with me?
- Benimle gitmek ister misin?
- Tom shook hands with me.
- Tom benimle tokalaştı.
- Tom wasn't with me at the time Mary was murdered.
- Mary öldürüldüğünde Tom benimle değildi.
- She didn't have any money, so she couldn't go with me.
- Hiç parası yoktu, o yüzden benimle gelemedi.
- When you return to your company, don't forget to keep in touch with me.
- Şirketine döndüğünde benimle temas kurmayı unutma.
- Do you want to go to church with me?
- Benimle kiliseye gelmek ister misin?
- I appreciate you agreeing to meet with me.
- Benimle tanışmayı kabul etmeni takdir ediyorum.
- Tom is going to be with me all day.
- Tom bütün gün benimle olacak.
- Tom wants to have lunch with me today.
- Tom bugün benimle öğle yemeği yemek istiyor.
- You can't come to Boston with me.
- Benimle Boston'a gelemezsin.
- Come home with me.
- Benimle eve gel.
- Why are you not with me?
- Neden benimle değilsin?
- Do you want to go to the zoo with me?
- Benimle hayvanat bahçesine gitmek ister misin?
- Tom and Mary came to Boston with me.
- Tom ve Mary benimle Boston'a geldiler.
- I gave Tom a chance to work with me.
- Tom'a benimle çalışması için bir şans verdim.
- Why don't you have dinner with me tonight?
- Bu akşam benimle akşam yemeği yer misin?
- What's the real reason you don't want to go with me?
- Benimle gitmek istememenin gerçek nedeni nedir?
- I wasn't able to persuade Tom to go with me.
- Tom'u benimle gitmeye ikna edemedim.
- Will you go out with me?
- Benimle çıkar mısın?
- Will you go to Boston with me?
- Benimle Boston'a gelir misin?
- Why won't you play with me?
- Neden benimle oynamıyorsun?
- I want you to come and live with me.
- Gelmeni ve benimle yaşamanı istiyorum.
- Do you think Tom would go on a date with me?
- Sence Tom benimle çıkar mı?
- You have only to go with me.
- Sadece benimle gelmen yeterli.
- Why doesn't she work with me anymore?
- Neden o artık benimle çalışmıyor?
- I'm surprised you agreed to have lunch with me.
- Benimle yemek yemeyi kabul etmene şaşırdım.
- He refused to shake hands with me.
- Benimle el sıkışmayı reddetti.
- I'm calling to see if you'd be interested in going to Boston with me next week.
- Gelecek hafta benimle Boston'a gelmek ister misin diye sormak için aradım.
- Tom went to high school with me.
- Tom benimle liseye gitti.
- You don't have to sit with me.
- Benimle oturmak zorunda değilsin.
- I tried to convince Tom to go to Boston with me.
- Benimle Boston'a gitmesi için Tom'u ikna etmeye çalıştım.
- Who else agrees with me?
- Başka kim benimle aynı fikirde?
- Tom wouldn't have anything to do with me.
- Tom benimle hiçbir şey yapmazdı.
- Would you have sex with me for a million dollars?
- Bir milyon dolar için benimle seks yapar mıydın?
- I'll tell Tom that you're with me.
- Benimle olduğunu Tom'a söyleyeceğim.
- He picked a fight with me.
- Benimle kavga etti.
- Are you coming to the concert with me?
- Benimle konsere geliyor musun?
- Tom is with me now.
- Tom şu anda benimle.
- I want you to come with me to Boston.
- Benimle Boston'a gelmeni istiyorum.
- Why don't you share it with me?
- Neden benimle paylaşmıyorsun?
- Would you like to go fishing with me this weekend?
- Bu hafta sonu benimle balık tutmaya gitmek ister misin?
- Are you going to break up with me if I get fat again?
- Tekrar şişmanlarsam benimle ayrılacak mısın?
- Why doesn't he dance with me anymore?
- Neden artık benimle dans etmiyor?
- You could come and live with me.
- Gelip benimle yaşayabilirsin.
- Would you go to the prom with me?
- Benimle baloya gelir misin?
- You won't go shopping with me?
- Benimle alışverişe gitmeyecek misin?
- I'm surprised you agreed to have lunch with me.
- Benimle öğle yemeği yemeyi kabul etmene şaşırdım.
- I wish my girlfriend would spend more time with me.
- Keşke kız arkadaşım benimle daha fazla zaman geçirse.
- Would you like to go with me?
- Benimle gelmek ister misin?
- The old man spoke with me in French.
- Yaşlı adam benimle Fransızca konuştu.
- I need someone to go with me.
- Benimle gelecek birine ihtiyacım var.
- Do you want to share my dessert with me?
- Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
- I'm going to ask Tom to eat lunch with me.
- Tom'dan benimle öğle yemeği yemesini isteyeceğim.
- Tom didn't need to go with me.
- Tom'un benimle gelmesine gerek yoktu.
- Why don't you go with me?
- Neden benimle gelmiyorsun?
- What do you say to going fishing with me?
- Benimle balığa çıkmaya ne dersin?
- Would you like to go to Boston with me next summer?
- Gelecek yaz benimle Boston'a gelmek ister misin?
- I want you with me.
- Benimle olmanı istiyorum.
- She didn't exactly agree with me.
- O tam olarak benimle aynı fikirde değildi.
- Tom, come here and sit with me.
- Tom, buraya gel ve benimle otur.
- Come with me to the southern coast of France!
- Benimle Fransa'nın güney sahillerine gel!
- You should come and live with me.
- Gelip benimle yaşamalısın.
- I'm going to take Tom to Boston with me.
- Tom'u benimle Boston'a götüreceğim.
- If you have the time, come along with me.
- Vaktin varsa, benimle gel.
- You won't go shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmeyecek misin?
- Do you want to have dinner with me sometime?
- Bir ara benimle yemeğe çıkmak ister misin?
- Tom said he wouldn't stay here with me.
- Tom burada benimle kalmayacağını söyledi.
- Could you exchange rooms with me?
- Benimle oda değiştirebilir misin?
- Nobody wants to play with me.
- Hiç kimse benimle oynamak istemiyor.
- He chatted with me while drinking his tea.
- O, çayını içerken benimle konuştu.
- Tom will go to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a gelecek.
- I don't think Tom wants to go swimming with me.
- Tom'un benimle yüzmeye gitmek istediğini sanmıyorum.
- When you come out with me, you'll see we'll have a nice time.
- Benimle çıktığında, güzel zaman geçirdiğimizi göreceksin.
- Would you like to walk to the station with me?
- Benimle istasyona kadar yürümek ister misin?
- Would you like to go to Boston with me?
- Benimle Boston'a gitmek ister misin?
- Will you play with me tomorrow?
- Yarın benimle oynar mısın?
- I wish you could be here with me.
- Keşke burada benimle olabilseydin.
- He is always with me.
- O, her zaman benimledir.
- Tom didn't need to go with me.
- Tom'un benimle gitmesine gerek yoktu.
- You'd better go with me.
- Benimle gitsen iyi olur.
- She spoke with me in English in order to show off.
- Hava atmak için benimle İngilizce konuştu.
- Sami is not with me.
- Sami benimle değil.
- Will you walk down to the school with me?
- Benimle okula kadar yürür müsün?
- You like arguing with me, don't you?
- Benimle tartışmayı seviyorsun, değil mi?
- How dare you use that tone with me!
- Benimle bu tonda konuşmaya nasıl cüret edersin!
- Tom won't be going with me.
- Tom benimle gitmeyecek.
- Would you like to take a walk with me?
- Benimle yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Come and sit here with me.
- Gel ve benimle burada otur.
- Tom is here in Boston with me.
- Tom benimle Boston'da burada.
- Do you really think Tom would go out with me?
- Gerçekten Tom'un benimle çıkacağını düşünüyor musun?
- Do you want to go on a picnic with me?
- Benimle pikniğe gelmek ister misin?
- Nobody will dance with me.
- Kimse benimle dans etmiyor.
- Don't try to play games with me.
- Benimle oyun oynamaya çalışmayın.
- Tom picked a fight with me.
- Tom benimle kavga çıkardı.
- I wish my friends could've been there with me.
- Keşke arkadaşlarım da benimle orada olabilseydi.
- Why doesn't she play with me anymore?
- Neden artık o benimle oynamıyor?
- Do you wanna go out with me tonight?
- Bu gece benimle dışarı çıkmak ister misin?
- Don't toy with me.
- Benimle oyun oynama.
- Do you want to go get a soursop smoothie with me?
- Benimle soursop smoothie içmeye gelmek ister misin?
- Tom agreed with me a hundred per cent.
- Tom benimle yüzde yüz aynı fikirdeydi.
- What's the real reason you don't want to go with me?
- Benimle gelmek istememenin gerçek sebebi ne?
- I'd like you to have dinner with me.
- Benimle akşam yemeği yemeni istiyorum.
- Do you want to go out with me tonight?
- Bu gece benimle dışarı çıkmak ister misin?
- Do you want to walk to the station with me?
- Benimle istasyona kadar yürümek ister misin?
- Tom didn't have any money, so he couldn't go with me.
- Tom'un hiç parası yoktu, bu yüzden benimle gelemedi.
- Sami is always arguing with me.
- Sami her zaman benimle tartışıyor.
- She refused to go with me.
- Benimle gitmeyi reddetti.
- People always seem to want to discuss their problems with me.
- İnsanlar her zaman sorunlarını benimle tartışmak istiyor gibi görünüyor.
- You either go with me, or with him.
- Ya benimle ya da onunla gidersin.
- My friend broke up with his girlfriend and now he wants to go out with me.
- Arkadaşım kız arkadaşından ayrıldı ve şimdi benimle çıkmak istiyor.
- How about going steady with me?
- Benimle çıkmaya ne dersin?
- Do you want to do it with me?
- Bunu benimle yapmak ister misin?
- Dance with me.
- Benimle dans et.
- He spoke kindly with me.
- Benimle nazikçe konuştu.
- Stay with me here.
- Benimle burada kal.
- Do you want to come with me to this concert?
- Benimle konsere gelmek ister misin?
- Do you think he still wants to live with me?
- Sence hâlâ benimle yaşamak istiyor mu?
- He spoke with me in English in order to show off.
- Gösteriş yapmak için benimle İngilizce konuştu.
- I wish you were here with me.
- Keşke burada benimle olsan.
- Thank you for agreeing to meet with me.
- Benimle görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim.
- You’re fucking with me.
- Benimle kafa buluyorsun.
- This has nothing to do with me.
- Bunun benimle alâkası yok.
- I would like you to go home with me.
- Benimle eve gelmeni istiyorum.
- Do you think he still wants to live with me?
- Onun hâlâ benimle yaşamak istediğini düşünüyor musun?
- Do you want to play tennis with me this afternoon?
- Bu öğleden sonra benimle tenis oynamak ister misin?
- Tom agreed with me one hundred per cent.
- Tom benimle yüzde yüz aynı fikirdeydi.
- Tom refused to go with me.
- Tom benimle gitmeyi reddetti.
- You won't have your way with me!
- Benimle böyle konuşamazsın!
- Tom and Mary will go with me.
- Tom ve Mary benimle gidecek.
- I'm taking her with me.
- Onu benimle götürüyorum.
- Why doesn't she exercise with me anymore?
- Neden artık benimle egzersiz yapmıyor?
- Leave him with me.
- Onu benimle bırak.
- Tom and Mary will go with me.
- Tom ve Mary benimle gelecek.
- My dog goes everywhere with me.
- Köpeğim benimle her yere gelir.
- Leave Tom with me.
- Tom'u benimle bırak.
- I asked Tom if he wanted to go to Boston with me.
- Tom'a benimle Boston'a gelmek isteyip istemediğini sordum.
- Are you messing with me?
- Benimle dalga mı geçiyorsun?
- Do you want to go to the gym with me?
- Benimle spor salonuna gitmek ister misin?
- Tom is here with me now.
- Tom şu an burada benimle.
- They will go there with me.
- Benimle oraya gelecekler.
- Are you going to go with me or not?
- Benimle gidecek misin yoksa gitmeyecek misin?
- I want you to ride with me.
- Benimle gelmeni istiyorum.
- Tom won't be going with me.
- Tom benimle gelmeyecek.
- Tom agreed with me a hundred per cent.
- Tom yüzde yüz benimle aynı fikirde.
- Come along with me.
- Benimle gel.
- Tom worked on it with me.
- Tom o konuda benimle çalıştı.
- Tom will go there with me.
- Tom benimle oraya gelecek.
- I want you to sit with me.
- Benimle oturmanı istiyorum.
- Are you messing with me?
- Benimle alay mı ediyorsun?
- I don't want to go if you don't go with me.
- Benimle gelmezseniz, gitmek istemiyorum.
- Aren't you going with me?
- Benimle gitmiyor musun?
- Aren't you going to go with me?
- Benimle gitmeyecek misin?
- Aren't you coming to the store with me?
- Benimle markete gelmeyecek misin?
- Nobody lives with me.
- Kimse benimle yaşamıyor.
- I'm sure that Tom will agree with me.
- Eminim Tom benimle aynı düşünce olacak.
- Leave Layla and come to live with me.
- Leyla'yı bırak ve benimle yaşamaya gel.
- Would you like to have breakfast with me?
- Benimle kahvaltı etmek ister misin?
- I'm sure Tom would agree with me.
- Eminim Tom da benimle aynı fikirdedir.
- Why doesn't he eat dinner with me anymore?
- Neden artık benimle yemek yemiyor?
- Are you trying to pick a quarrel with me?
- Benimle tartışmaya mı çalışıyorsun?
- My sister insisted on going with me.
- Kız kardeşim benimle gitmekte ısrar etti.
- Since you don't have anything to do, why not come fishing with me this weekend?
- Madem yapacak bir işin yok, neden bu hafta sonu benimle balığa gelmiyorsun?
- Would you like to go to the butterfly house with me?
- Benimle kelebek evine gitmek ister misin?
- Tom is here with me.
- Tom burada benimle.
- I wish you were with me.
- Keşke benimle olsan.
- Tom was with me the whole time.
- Tom her zaman benimleydi.
- You think to play with me?
- Benimle oynamayı mı düşünüyorsun?
- Come swim with me.
- Gel benimle yüz.
- I don't know if she wants to go with me.
- Benimle gitmek isteyip istemediğini bilmiyorum.
- His friends traveled to the town with me.
- Arkadaşları benimle şehre geldiler.
- Would you like to study with me?
- Benimle çalışmak ister misin?
- Old friends got in touch with me.
- Eski arkadaşlar benimle temasa geçti.
- Tom danced with me.
- Tom benimle dans etti.
- Would you like to come shopping with me?
- Benimle alışverişe gelmek ister misin?
- Would it be OK if Tom comes with me to your party?
- Tom benimle partine gelse sorun olur mu?
- Would you like to have lunch with me?
- Benimle öğle yemeği yemek ister misin?
- Come to bed with me.
- Benimle yatmaya gel.
- Do you want to have dinner with me sometime?
- Bir ara benimle akşam yemeği yemek ister misin?
- Would you like to share my dessert with me?
- Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
- Do you really think she'd go out with me?
- Gerçekten benimle çıkacağını düşünüyor musunuz?
- Leave them with me.
- Onları benimle bırak.
- Never in my wildest dreams did I ever think you'd go out with me.
- En çılgın rüyalarımda bile benimle çıkacağını düşünmemiştim.
- I'll take it home with me.
- Bunu benimle eve götüreceğim.
- What's Tom's problem with me?
- Tom'un benimle sorunu ne?
- Who's going with me?
- Kim benimle geliyor?
- Why doesn't she dance with me anymore?
- O neden artık benimle dans etmiyor?
- If you like Tom so much, why not break up with me and date him?
- Eğer Tom'u çok seviyorsan neden benimle ayrılmıyorsun ve onunla çıkmıyorsun?
- I want you to be with me.
- Benimle olmanı isterim.
- He arrived with me.
- Benimle geldi.
- Sami had problems with me.
- Sami benimle sorunlar yaşıyordu.
- Tom doesn't agree with me.
- Tom benimle aynı fikirde değil.
- Tom is here with me today.
- Tom bugün burada benimle.
- He spoke German with me.
- Benimle Almanca konuştu.
- You don't have to go with me.
- Benimle gitmek zorunda değilsin.
- I don't want you with me.
- Benimle olmanı istemiyorum.
- You should be with me.
- Benimle olmalısın.
- I don't have anyone who'd travel with me.
- Benimle seyahat edecek kimsem yok.
- Do you want to go to the concert with me?
- Benimle konsere gelmek ister misin?
- I wanted Mary to go out with me instead of Tom.
- Tom yerine Mary'nin benimle çıkmasını istedim.
- Tom doesn't work with me anymore.
- Tom artık benimle çalışmıyor.
- Tom is with me now.
- Tom şimdi benimle.
- Tom is going to go to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a gidecek.
- Tom grew up with me.
- Tom benimle büyüdü.
- Nobody went with me.
- Hiç kimse benimle gitmedi.
- Why don't you come to the zoo with me?
- Neden benimle hayvanat bahçesine gelmiyorsun?
- Why don't you have dinner with me tonight?
- Neden bu akşam benimle yemek yemiyorsun?
- Leave Layla and come to live with me.
- Leyla'dan ayrıl ve benimle yaşamaya gel.
- He shook hands with me.
- Benimle el sıkıştı.
- I hope you like traveling with me.
- Umarım benimle seyahat etmeyi seversin.
- Why don't you come to the movies with me?
- Neden benimle sinemaya gelmiyorsun?
- How many of you agree with me?
- Kaçınız benimle aynı fikirde?
- Do you want to go to Germany with me?
- Benimle Almanya'ya gelmek ister misin?
- She spoke with me in English in order to show off.
- Gösteriş yapmak için benimle İngilizce konuştu.
- Tom came to Boston with me.
- Tom benimle Boston'a geldi.
- I'm hoping Tom will do that with me.
- Tom'un da benimle yapacağını umuyorum.
- Why doesn't he exercise with me anymore?
- Neden artık benimle egzersiz yapmıyor?
- You can work with me if you like.
- İstersen benimle çalışabilirsin.
- Would you like to have dinner with me tonight?
- Bu akşam benimle yemek yemek ister misin?
- You're safe with me.
- Benimle güvendesin.
- Nobody will dance with me.
- Kimse benimle dans etmeyecek.
- I need someone to go with me.
- Benimle gidecek birine ihtiyacım var.
- Will you exchange seats with me?
- Benimle yerleri değişir misin?
- How about going to see a movie with me?
- Benimle sinemaya gitmeye ne dersin?
- Tell Tom that he can get in touch with me at home this evening.
- Tom'a bu akşam evde benimle temasa geçebileceğini söyle.
- I know you probably don't want to go out with me, but I'd love to go out with you.
- Muhtemelen benimle çıkmak istemediğini biliyorum ama ben seninle çıkmak istiyorum.
- They were in that room with me all night.
- Bütün gece benimle o odadaydılar.
Show More (1030)
|
|
- I have noted many important and insightful observations that I will take with me when I go away from here today.
- Bugün buradan ayrılırken yanımda götüreceğim pek çok önemli ve aydınlatıcı gözlemi not ettim.
- I only have the English text with me now.
- Şu anda yanımda sadece İngilizce metin var.
- I hit it so hard I brought the whole tribe with me.
- O kadar sert vurdum ki tüm kabileyi yanımda getirdim.
- I've got to take two with me this afternoon.
- Bu öğleden sonra iki tanesini yanımda götürmeliyim.
- Even the danger would mean nothing if you were with me.
- Yanımda olsaydın tehlikenin bile hiçbir anlamı olmazdı.
- I hit it so hard I brought the whole tribe with me.
- O kadar sert vurdum ki bütün kabileyi yanımda getirdim.
- I don't have my driver's license with me.
- Ehliyetim yanımda değil.
- I have a little money with me now.
- Şu an yanımda biraz para var.
- I have no one with me at table, and my own thoughts must be my Christmas guests.
- Masada yanımda kimse yok ve Noel konuklarım kendi düşüncelerim olmalı.
- Come with me!
- Yanımda gel!
- I understand everything now and I regret that Tom is not here with me now.
- Şimdi her şeyi anlıyorum ve Tom'un şu anda yanımda olmamasına üzülüyorum.
- To tell the truth, I have no money with me now.
- Doğruyu söylemek gerekirse, şu an yanımda hiç para yok.
- I happened to bring a knife with me.
- Yanımda bir bıçak getirdim.
- If you want to come, I'll take you with me.
- Eğer gelmek istersen, seni de yanımda götürürüm.
- I don't carry much cash with me.
- Yanımda çok fazla nakit taşımam.
- I can't take you with me.
- Seni yanımda götüremem.
- I bring my phone with me everywhere.
- Telefonumu her yere yanımda getiririm.
- As it happens, I don't have any money with me today.
- Aslında bugün yanımda hiç param yok.
- I'll have to take them with me.
- Onları yanımda götürmem gerekecek.
- There's a book with me.
- Yanımda bir kitap var.
- I'll have to take her with me.
- Onu da yanımda götürmem gerekecek.
- Luckily, I had a power bank with me.
- Neyse ki yanımda taşınabilir şarj aleti vardı.
- Should I bring her with me?
- Onu yanımda getireyim mi?
- I haven't got much money with me.
- Yanımda çok param yok.
- I brought my son with me.
- Oğlumu da yanımda getirdim.
- I'm taking Tom with me.
- Tom'u yanımda götürüyorum.
- I'll take it with me, OK?
- Bunu yanımda götüreceğim, tamam mı?
- Luckily, I had a power bank with me.
- Neyse ki yanımda bir portatif şarj cihazı vardı.
- I didn't bring my wedding ring with me.
- Alyansımı yanımda getirmedim.
- Tom wasn't with me the entire time.
- Tom bütün zaman boyunca benim yanımda değildi.
- I'm taking you with me.
- Seni yanımda götürüyorum.
- I'm not taking anyone with me.
- Yanımda kimseyi götürmüyorum.
- I'll tell Tom that you're with me.
- Tom'a senin yanımda olduğunu söylerim.
- To tell the truth, I have no money with me now.
- Gerçeği söylemek gerekirse, şu an yanımda hiç para yok.
- I've got to take an umbrella with me.
- Yanımda bir şemsiye götürmeliyim.
- I don't have it with me.
- Yanımda değil.
- I brought my gun with me.
- Silahımı yanımda getirdim.
- I wish my wife were here with me now.
- Keşke karım şu an yanımda olsaydı.
- I'm taking him with me.
- Onu da yanımda götürüyorum.
- I have a little money with me now.
- Şimdi yanımda biraz az param var.
- I haven't got much money with me.
- Yanımda fazla para yok.
- I have almost no money with me.
- Yanımda neredeyse hiç para yok.
- The trouble is that I have no money with me.
- Sorun yanımda param olmaması.
- I forgot to bring my umbrella with me.
- Şemsiyemi yanımda getirmeyi unuttum.
- Tom wasn't with me at the time Mary was murdered.
- Mary öldürüldüğünde Tom yanımda değildi.
- I've got my family here with me.
- Ailem yanımda.
- The fact is that I have no money with me.
- Gerçek şu ki, yanımda hiç para yok.
- I don't have my glasses with me.
- Gözlüğüm yanımda değil.
- I have Tom here with me.
- Tom yanımda.
- I'd like to take this with me.
- Bunu yanımda götürmek istiyorum.
- To tell the truth, I have no money with me.
- Doğruyu söylemek gerekirse, yanımda hiç para yok.
- I have no money with me.
- Yanımda hiç para yok.
- I only had three dollars with me at the time.
- O zaman yanımda sadece üç dolar vardı.
- I'm taking them with me.
- Onları yanımda götürüyorum.
- I always carry a needle with me when I travel.
- Gezideyken her zaman yanımda bir iğne taşırım.
- I just wish you could've been there with me.
- Keşke yanımda olabilseydin.
- I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I want to take Tom with me.
- Tom'u yanımda götürmek istiyorum.
- I have plenty of money with me.
- Yanımda bolca para var.
- I don't have any money with me.
- Yanımda hiç para yok.
- Should I bring them with me?
- Onları yanımda getireyim mi?
- Should I bring him with me?
- Onu yanımda getireyim mi?
- I wish Beth were here with me now.
- Keşke Beth şu an yanımda olsaydı.
- I so want to take you with me to the sea on Saturday.
- Cumartesi günü seni yanımda denize götürmeyi çok istiyorum.
- I need you there with me.
- Yanımda olmana ihtiyacım var.
- I wish I had more money with me.
- Keşke yanımda biraz daha param olsa.
- I want to take you with me.
- Seni yanımda götürmek istiyorum.
- I happened to bring a knife with me.
- Yanımda bir bıçak getirmiştim.
- I've got someone with me.
- Yanımda biri var.
- I should take them with me.
- Onları yanımda götürmeliyim.
- The trouble is that I have no money with me.
- Sorun şu ki yanımda hiç para yok.
- Someone else was with me.
- Yanımda başka biri daha vardı.
- I only had three dollars with me at that time.
- O zamanlar yanımda sadece üç dolarım vardı.
- What I want for Christmas is for my family to be here with me.
- Noel için istediğim ailemin burada benim yanımda olmasıdır.
- I'm bringing Tom along with me.
- Tom'u da yanımda getiriyorum.
- To tell the truth, I have no money with me.
- Doğruyu söylemek gerekirse, yanımda hiç param yok.
- I'm taking it with me.
- Onu yanımda götürüyorum.
- I didn't have my camera with me at that time.
- O sırada fotoğraf makinem yanımda değildi.
- Unfortunately I have no money with me.
- Ne yazık ki yanımda hiç para yok.
- If you want to come, I'll take you with me.
- Gelmek istersen, seni yanımda götüreceğim.
- As it happens, I don't have any money with me today.
- Ne yazık ki bugün yanımda hiç para yok.
- I wish I had my camera with me right now.
- Keşke şu anda fotoğraf makinem yanımda olsaydı.
- I don't have my passport with me.
- Pasaportum yanımda değil.
- I have some money with me.
- Yanımda biraz param var.
- I'll have to take Tom with me.
- Tom'u da yanımda götürmem gerekecek.
- I'll take him with me, OK?
- Onu yanımda götüreceğim, tamam mı?
- I always carry a bottle of mineral water with me.
- Her zaman yanımda bir şişe maden suyu taşırım.
- I take my camera with me wherever I go.
- Nereye gidersem gideyim fotoğraf makinemi yanımda götürürüm.
- I will tell Fadil that you're with me.
- Fadıl'a senin yanımda olduğunu söyleyeceğim.
- I don't have my glasses with me.
- Gözlüklerim yanımda değil.
- I have no money with me now.
- Şu anda yanımda hiç para yok.
- I'll take them with me, OK?
- Onları yanımda götüreceğim, tamam mı?
- Unfortunately I have no money with me.
- Ne yazık ki yanımda hiç param yok.
- I have hardly any money with me.
- Yanımda neredeyse hiç para yok.
- I forgot to bring an umbrella with me.
- Yanımda bir şemsiye getirmeyi unuttum.
- I'm taking them with me.
- Onları da yanımda götürüyorum.
- I want to take him with me.
- Onu yanımda götürmek istiyorum.
- I should take him with me.
- Onu yanımda götürmeliyim.
- I don't have all that much money with me.
- Yanımda o kadar para yok.
- I think I should've brought more money with me.
- Sanırım yanımda daha fazla para getirmeliydim.
- I didn't have my keys with me.
- Anahtarlarım yanımda değildi.
- I bring my phone with me everywhere.
- Telefonumu her yere yanımda götürüyorum.
- I wish I'd had my camera with me.
- Keşke fotoğraf makinem yanımda olsaydı.
- I wish I had more money with me.
- Keşke yanımda daha fazla para olsaydı.
- I couldn't bring Tom with me.
- Tom'u yanımda getiremedim.
- I wanted to bring them home with me.
- Onları yanımda eve götürmek istedim.
- I made a list of things I needed to bring with me.
- Yanımda getirmem gereken şeylerin bir listesini yaptım.
- I'm not taking all this stuff with me.
- Bütün bunları yanımda götürmüyorum.
- I have almost no money with me.
- Yanımda neredeyse hiç param yok.
- I only had three dollars with me at the time.
- O sırada yanımda sadece üç dolar vardı.
- I brought my son with me.
- Oğlumu yanımda getirdim.
- I'm glad Tom was there with me.
- Tom'un yanımda olmasına sevindim.
- I didn't have my keys with me.
- Anahtarlarım yanımda yoktu.
- I'm taking Tom with me.
- Tom'u da yanımda götürüyorum.
- I wish I'd brought an umbrella with me.
- Keşke yanımda bir şemsiye getirseydim.
- I should take Tom with me.
- Tom'u yanımda götürmeliyim.
- Should I bring Tom with me?
- Tom'u da yanımda getirmeli miyim?
- I wish I had my camera with me right now.
- Keşke şimdi kameram yanımda olsa.
- I want you with me now.
- Şimdi yanımda olmanı istiyorum.
- I'll take it with me, OK?
- Onu yanımda götüreceğim, tamam mı?
- I want to take them with me.
- Onları yanımda götürmek istiyorum.
- When you're not with me, I sometimes feel lonely.
- Sen yanımda olmadığında, bazen kendimi yalnız hissediyorum.
- I couldn't bring Tom with me.
- Tom'u yanımda getiremezdim.
- I wanted to bring them home with me.
- Onları eve yanımda getirmek istedim.
- I want you with me.
- Seni yanımda istiyorum.
- I have it with me.
- Yanımda.
- I should have taken my eye drops with me.
- Göz damlamı yanımda getirmeliydim.
- I always carry a bottle of mineral water with me.
- Yanımda her zaman bir şişe maden suyu taşırım.
- I want to take her with me.
- Onu da yanımda götürmek istiyorum.
- I have one with me.
- Yanımda bir tane var.
- I want to know how much money I should bring with me.
- Yanımda ne kadar para getirmem gerektiğini bilmek istiyorum.
- I'll have to take you with me.
- Seni de yanımda götürmem gerekecek.
- I only had three dollars with me at that time.
- O sırada yanımda sadece üç dolar vardı.
- Should I bring Tom with me?
- Tom'u yanımda getirmeli miyim?
- Unfortunately, I don't have any money with me now.
- Maalesef şu an yanımda hiç para yok.
- I wish Tom were here with me now.
- Keşke Tom şu an yanımda olsaydı.
- I don't have the address with me.
- Adres yanımda değil.
- Can I take this with me?
- Bunu yanımda götürebilir miyim?
- I'll have to take him with me.
- Onu da yanımda götürmem gerekecek.
- I have no money with me.
- Yanımda para yok.
- I'm taking my daughter to Boston with me.
- Kızımı da yanımda Boston'a götürüyorum.
- I'm taking everything with me.
- Her şeyi yanımda götürüyorum.
- I brought this with me.
- Bunu yanımda getirdim.
- Tom is going to be with me the whole time.
- Tom her zaman yanımda olacak.
- I should take her with me.
- Onu da yanımda götürmeliyim.
- I'm taking her with me.
- Onu da yanımda götürüyorum.
- I don't have it with me.
- O yanımda değil.
- Unfortunately, I don't have any money with me now.
- Maalesef şu anda yanımda hiç param yok.
- I'll keep it with me.
- Onu yanımda tutacağım.
- I have plenty of money with me.
- Yanımda çok param var.
- Tom wasn't with me the entire time.
- Tom tüm bu süre boyunca yanımda değildi.
- I've got Tom with me.
- Tom yanımda.
- I always carry a needle with me when I travel.
- Seyahat ederken her zaman yanımda bir iğne taşırım.
- Who's with me?
- Kim var yanımda?
- I don't carry much cash with me.
- Yanımda fazla nakit taşımıyorum.
- I'm taking my daughter to Australia with me.
- Kızımı da yanımda Avustralya'ya götürüyorum.
- I've got somebody with me.
- Yanımda biri var.
- I'll take these with me.
- Bunları yanımda götüreceğim.
- I'll take you with me.
- Seni yanımda götüreceğim.
- I wish you were here with me now.
- Keşke şimdi yanımda olsaydın.
Show More (157)
|
