| 1 |
witnesses |
tanıklar |
n. |
|
- There are an appallingly large number of witnesses to the fact that the answer might be in the affirmative.
- Cevabın olumlu olabileceğine dair dehşet verici sayıda tanık vardır.
- Everything you told me checks out with what other witnesses said.
- Bana söylediğiniz her şey diğer tanıkların söyledikleriyle örtüşüyor.
- Of course not, but there were lots of witnesses.
- Tabii ki hayır, ama bir sürü tanık vardı.
- Layla decided to silence the witnesses.
- Layla tanıkları susturmaya karar verdi.
- We can't call them as witnesses.
- Onları tanık olarak çağıramayız.
- Tom and Mary were witnesses.
- Tom ve Mary tanıktı.
- The police are questioning witnesses.
- Polis, tanıkları sorguluyor.
- There were no witnesses to the crime.
- Suçun tanığı yoktu.
- Tom didn't leave any witnesses.
- Tom hiç tanık bırakmadı.
- Sami wanted to eliminate the witnesses.
- Sami tanıkları ortadan kaldırmak istedi.
- The prosecution called thirteen witnesses.
- Savcılık on üç tanık çağırdı.
- The police are questioning witnesses.
- Polis tanıkları sorguluyor.
- There were 30 witnesses.
- 30 tanık vardı.
- Tom left no witnesses behind.
- Tom arkasında hiç tanık bırakmadı.
- There were no witnesses to the crime.
- Suçla ilgili hiçbir tanık yoktu.
- Were there any witnesses?
- Hiç tanık var mıydı?
- We have witnesses.
- Tanıklarımız var.
- Witnesses reported seeing Dan almost everywhere in the town.
- Tanıklar Dan'i kasabanın neredeyse her yerinde gördüklerini bildirdiler.
- Tom didn't leave any witnesses.
- Tom hiçbir tanık bırakmadı.
- Witnesses are asked to call the police.
- Tanıklardan polisi aramaları isteniyor.
- The police are interviewing witnesses.
- Polis tanıklarla görüşüyor.
- The witnesses appeared before the judge.
- Tanıklar hakimin karşısına çıktı.
- The police were hard pressed to find witnesses for the crime.
- Polis, suç için tanık bulmakta çok zorlandı.
- Who are the witnesses?
- Tanıklar kim?
- We're both witnesses.
- İkimiz de tanığız.
- We were witnesses of the accident.
- Kazanın tanıklarıydık.
- In fact, we don't have any witnesses to the accident.
- Aslında, kaza için hiç tanığımız yok.
- There are no witnesses.
- Hiç tanık yok.
- Layla decided to silence the witnesses.
- Leyla tanıkları susturma kararı aldı.
- Tom and I were witnesses.
- Tanıklar Tom ve bendim.
- Witnesses reported seeing Dan almost everywhere in the town.
- Tanıklar Dan'i kentteki hemen hemen her yerde gördüklerini bildirdiler.
- Witnesses can lie.
- Tanıklar yalan söyleyebilir.
- There were witnesses.
- Tanıklar vardı.
- Sami's story wasn't corroborated by the witnesses.
- Sami'nin hikayesi tanıklar tarafından doğrulanmadı.
- There weren't any witnesses.
- Hiç tanık yoktu.
- The witnesses appeared before the judge.
- Tanıklar hakim karşısına çıktı.
- I hope there were some witnesses.
- Umarım bazı tanıklar vardır.
Show More (34)
|
| 2 |
witnesses |
görgü tanıkları |
n. |
|
- Not much of a witness, but he's all we got.
- Pek görgü tanığı yok, elimizde bir tek o var.
- We have a witness.
- Bir görgü tanığımız var.
- The witness identified the thief in the police lineup.
- Görgü tanığı, polis sırasındaki hırsızı teşhis etti.
- There was a witness.
- Bir görgü tanığı vardı.
- I was a witness.
- Görgü tanığıydım.
- Witnesses are asked to call the police.
- Görgü tanıklarından polisi aramaları istendi.
Show More (3)
|
| 3 |
witnesses |
şahitler |
n. |
|
- We're all witnesses.
- Hepimiz şahidiz.
- The police were hard pressed to find witnesses for the crime.
- Polis suçla ilgili şahit bulmakta zorlandı.
- Tom left no witnesses behind.
- Tom geride hiç şahit bırakmadı.
- Tom and Mary were witnesses.
- Tom ve Mary şahitti.
Show More (1)
|
