|
- The Commission has met its commitment to work hard on improving its administrative and control practices.
- Komisyon, idari ve kontrol uygulamalarını iyileştirmek için sıkı çalışma taahhüdünü yerine getirmiştir.
- He has been a complete predator in terms of working hard.
- O sıkı çalışma açısından tam bir avcı olmuştur.
- Whatever his purpose, the masked man is working hard.
- Amacı ne olursa olsun maskeli adam çok sıkı çalışıyor.
- She works hard in the office for a small salary.
- O azıcık bir maaş için ofiste sıkı çalışıyor.
- Child as he was, he worked hard to help his mother.
- O, çocukken, annesine yardım etmek için sıkı çalıştı.
- He has been a complete predator in terms of working hard.
- Sıkı çalışma konusunda tam bir avcıydı.
- She works hard in the office for a small salary.
- Az bir maaş için ofiste sıkı çalışıyor.
- Whatever his purpose, the masked man is working hard.
- Amacı her ne olursa olsun bu maskeli adam sıkı çalışıyor.
- Whatever his purpose, the masked man is working hard.
- Amacı ne olursa olsun, maskeli adam sıkı çalışıyor.
- He has been a complete predator in terms of working hard.
- Sıkı çalışmak açısından tam bir avcı oldu.
- I'll work hard.
- Sıkı çalışacağım.
- He worked hard yesterday.
- Dün sıkı çalıştı.
- Tom has never had to work hard in his entire life.
- Tom hiç yaşamı boyunca sıkı çalışmak zorunda kalmadı.
- Work hard, and you'll pass the exam.
- Sıkı çalış ve sınavı geçersin.
- Tom is working hard.
- Tom sıkı çalışıyor.
- I've worked hard my entire life.
- Ben tüm yaşamım boyunca sıkı çalıştım.
- Tom has been working hard.
- Tom sıkı çalışıyor.
- Child as he was, he worked hard to help his mother.
- O,çocukken,annesine yardım etmek için sıkı çalıştı.
- He works hard all the year round.
- Bütün yıl çok sıkı çalışır.
- You should work hard.
- Sıkı çalışman gerekiyor.
- Tom worked hard today.
- Tom bugün sıkı çalıştı.
- Sally was absent from school for two weeks, so she has to work hard to catch up with her class.
- Sally iki haftadır okulda yok, bu yüzden sınıfa yetişmek için çok sıkı çalışmak zorunda.
- You work hard!
- Sıkı çalış!
- We are on the right road, but let's continue to work hard!
- Biz doğru yoldayız ama sıkı çalışmaya devam edelim!
- He worked hard to obtain his objective.
- Amacına ulaşmak için sıkı çalıştı.
- Tom is working hard to support his family.
- Tom ailesine destek olmak için sıkı çalışıyor.
- He works hard.
- Sıkı çalışır.
- I worked hard to succeed.
- Başarmak için sıkı çalıştım.
- Sami worked hard in school.
- Sami okulda sıkı çalıştı.
- I work hard.
- Sıkı çalışırım.
- Tom and Mary work hard.
- Tom ve Mary sıkı çalışırlar.
- Even though Marcel works hard, he only earns 30 000 Canadian dollars per year.
- Marcel çok sıkı çalışsa da yılda yalnızca 30.000 Kanada doları kazanıyor.
- Work hard, and you will pass the examination.
- Sıkı çalışırsan sınavı geçeceksin.
- You must be working hard.
- Sıkı çalışıyor olmalısın.
- He succeeded because he worked hard.
- O, sıkı çalıştığı için başardı.
- People in Taiwan work hard.
- Tayvan'daki insanlar sıkı çalışırlar.
- He worked hard so as to save more money.
- Daha fazla para biriktirmek için sıkı çalıştı.
- Tom pretended to be working hard, but in fact he was just contributing sentences to Tatoeba.
- Tom sıkı çalışıyor gibi davrandı ama aslında o sadece Tatoeba'da cümle ekliyordu.
- He works hard to support his large family.
- O, büyük ailesini geçindirmek için sıkı çalışıyor.
- Tom isn't afraid to work hard.
- Tom sıkı çalışmaktan korkmaz.
- Why should I work hard?
- Neden sıkı çalışmalıyım?
- I always work hard.
- Her zaman sıkı çalışırım.
- I'm ready to work hard.
- Sıkı çalışmaya hazırım.
- Farmers work hard in the winter, too.
- Çiftçiler kışın da sıkı çalışır.
- Everyone knows that he worked hard to get to the top of the company.
- Şirketin tepesine gelmek için, onun sıkı çalıştığını herkes biliyor.
- Layla worked hard.
- Leyla sıkı çalıştı.
- If he had worked hard at that time, he would have succeeded.
- O zaman sıkı çalışmış olsaydı başarılı olurdu.
- You should work hard.
- Sıkı çalışmalısın.
- We've worked hard for this.
- Bunun için sıkı çalıştık.
- She's worked hard to save up money.
- Para biriktirmek için sıkı çalıştı.
- Tom is working hard to improve his French.
- Tom Fransızcasını geliştirmek için sıkı çalışıyor.
- He worked hard; otherwise he would have failed in the examination.
- O sıkı çalıştı; aksi halde sınavda başarısız olurdu.
- You're working hard today.
- Bugün sıkı çalışıyorsun.
- You have worked hard to succeed.
- Başarılı olmak için sıkı çalıştın.
- Tom worked hard.
- Tom sıkı çalıştı.
- Tom worked hard this winter.
- Tom bu kış sıkı çalıştı.
- Tom has been working hard all day.
- Tom bütün gün sıkı çalışıyor.
- You worked hard.
- Sen sıkı çalıştın.
- Tom likes working hard.
- Tom sıkı çalışmaktan hoşlanır.
- Tom has worked hard all day.
- Tom bütün gün sıkı çalıştı.
- I'm always going to work hard.
- Her zaman sıkı çalışacağım.
- She works hard in the office for a small salary.
- O küçük bir maaş için ofiste sıkı çalışıyor.
- Sami came from Egypt and he worked hard.
- Sami, Mısır'dan geldi ve sıkı çalıştı.
- We're working hard.
- Sıkı çalışıyoruz.
- He has to work hard in order to support his family.
- Ailesine yardımcı olmak için sıkı çalışmak zorunda.
- If you work hard, you'll pass your exam.
- Sıkı çalışırsan sınavını geçersin.
- You have to work hard.
- Sıkı çalışmak zorundasın.
- Praise stimulates students to work hard.
- Övgü, öğrencileri sıkı çalışmaya teşvik eder.
- They worked hard in order to develop a new machine.
- Yeni bir makinenin geliştirilmesi için sıkı çalıştılar.
- Tom had to work hard all day.
- Tom bütün gün sıkı çalışmak zorunda kaldı.
- He worked hard lest he should fail.
- Başarısızlık korkusuna sıkı çalıştı.
- Your success depends upon whether you work hard or not.
- Sizin başarınız, sıkı çalışıp çalışmamanıza bağlıdır.
- I have to work hard to make up for lost time.
- Kayıp zamanı telâfi etmek için sıkı çalışmak zorundayım.
Show More (70)
|
