Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
Speaking | ||||
Speaking | şanslısın | you're in luck expr. | ||
You're in luck this time. Bu sefer şanşlısın. More Sentences |
||||
Colloquial | ||||
Colloquial | şanslısın | your luck is in expr. |
Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
Speaking | ||||
Speaking | çok şanslısın | you're so lucky expr. | ||
You're so lucky to have a husband like that. Böyle bir kocan olduğu için çok şanslısın. More Sentences |
||||
Phrases | ||||
Phrases | ne kadar şanslısın ki | lucky for you expr. | ||
Speaking | ||||
Speaking | hadi yine iyisin (şanslısın) | you're in luck expr. | ||
Speaking | hayatta olduğun için şanslısın | you're lucky to be alive expr. | ||
Speaking | kolunu kaybetmediğin için şanslısın | you're lucky you didn't lose your arm expr. | ||
Speaking | ne kadar şanslısın bilemezsin | you don't know how lucky you are expr. |