(birinin) önünde - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

(birinin) önünde



Sens de "(birinin) önünde" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 3 résultat(s)

Turc Anglais
Phrases
(birinin) önünde in the presence of (someone) expr.
Colloquial
(birinin) önünde on (one's) slate expr.
Idioms
(birinin) önünde in (one's) presence expr.

Sens de "(birinin) önünde" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 116 résultat(s)

Turc Anglais
General
birinin önünde dikilmek plant oneself in front of someone v.
birinin önünde/geçiş yolunda durmak stand in someone's way v.
birinin gözü önünde under somebody's eyes adv.
birinin gözü önünde before one's eyes adv.
Phrasals
(birinin önünde) yere kapanmak bow down to (someone) v.
(birinin veya bir şeyin) önünde diz çökmek fall (down) at something v.
(birinin veya bir şeyin) önünde dize gelmek fall (down) at something v.
(birinin veya bir şeyin) önünde eğilmek fall (down) at something v.
(birinin/bir şeyin) önünde gitmek go before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde gitmek go before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) biri veya bir şey önünde avukatı, vekili olarak temsilcisi olmak represent to (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde uzanmak stretch away from (someone or something) v.
birinin gözünün önünde belirmek appear to someone v.
birinin/bir şeyin önünde eğilmek bow before someone or something v.
birinin/bir şeyin önünde el pençe divan durmak bow before someone or something v.
birinin/bir şeyin önünde saygıyla eğilmek bow before someone or something v.
(birinin/bir şeyin) önünde gelmek come before (someone or something) v.
(birinin) gözünün önünde (bir şey) sallandırıp aklını çelmeye/kandırmaya çalışmak dangle (something) in front of (one) v.
(birinin/bir şeyin) önünde olmak keep ahead (of someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde tutmak keep ahead (of someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde dizinin/dizlerinin üzerine çökmek kneel before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde eğilmek kneel before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde diz çökmek kneel before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde diz çökmek kneel down before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde eğilmek kneel down before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde dizinin/dizlerinin üzerine çökmek kneel down before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde uzanmak lie ahead of (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde uzanmak lie before (someone or something) v.
(birini/bir şeyi birinin/bir şeyin) önünde tutmak place (someone or something) before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde diz çökmek prostrate (oneself) before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde eğilmek prostrate (oneself) before (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) önünde olmak/kalmak remain ahead of (someone or something) v.
(bir şeyden) dolayı (birinin/bir şeyin) önünde saygı ile eğilmek revere (someone or something) for (something) v.
(birinin/bir şeyin) açık ara önünde olmak romp all over (someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) açık ara önünde olmak romp on (someone or something) v.
birinin tepkilerini göz önünde bulundurmadan konuşmak talk at v.
Phrases
birinin önünde saygıyla eğilmek be i̇n awe of someone v.
birinin önünde saygıyla eğilmek stand in awe of someone v.
birinin önünde saygıyla eğilmek be i̇n awe of someone v.
birinin önünde saygıyla eğilmek stand in awe of someone v.
(birinin/bir şeyin) önünde ahead of (someone or something) prep.
(birinin/bir şeyin) önünde ahead of (someone or something) prep.
(birinin) tam gözünün önünde before (one's) very eyes expr.
(birinin) gözleri önünde before (one's) very eyes expr.
(birinin) gözü önünde before (one's) very eyes expr.
(birinin) tam gözünün önünde in front of (one's) very eyes expr.
(birinin) gözleri önünde in front of (one's) very eyes expr.
(birinin) gözü önünde in front of (one's) very eyes expr.
(birinin/bir şeyin) önünde/önüne up before (someone or something) expr.
(birinin/bir şeyin) önünde in front of (someone or something) expr.
(birinin/bir grubun) gözü önünde in front of (someone or something) expr.
birinin önünde in somebody's presence expr.
birinin gözü önünde in somebody's presence expr.
birinin önünde in the presence of somebody expr.
birinin gözü önünde in the presence of somebody expr.
(birinin) gözü önünde in the presence of (someone) expr.
Colloquial
birinin gücü önünde eğilmek bend one's strength v.
(birinin/bir şeyin) önünde in someone's (or something's) way expr.
(birinin/bir şeyin) önünde engel in someone's (or something's) way expr.
(birinin/bir şeyin) önünde in the way of someone or something expr.
(birinin/bir şeyin) önünde engel in the way of someone or something expr.
birinin yolunda/önünde in one's way expr.
birinin yolunda/önünde engel in one's way expr.
(birinin/bir şeyin) önünde in the way of (someone or something) expr.
(birinin/bir şeyin) önünde engel in the way of (someone or something) expr.
birinin önünde before someone expr.
Idioms
(birinin) önünde büyük/ciddi bir engel a millstone about (one's) neck n.
birinin önünde büyük/ciddi bir engel a millstone around somebody's neck n.
birinin önünde büyük/ciddi bir engel a millstone round somebody's neck n.
birinin önünde engel albatross round someone's neck n.
birinin önünde engel albatross round someone's neck n.
birinin önünde eğilmek bow down before (someone) v.
(birinin) ayağına kapanmak/önünde diz çökmek cringe before (someone or something) v.
(birinin) ayağına kapanmak/önünde diz çökmek cringe before someone or something v.
birinin önünde diz çökmek kneel down before someone v.
(birinin) gözünün önünde uçuşmak swim in front of (one's) eyes v.
(birinin) gözünün önünde belirmek swim in front of (one's) eyes v.
sosyal statüsü yüksek birinin önünde eğilmek touch your forelock v.
sosyal statüsü yüksek birinin önünde eğilmek tug your forelock v.
(birinin veya bir şeyin) önünde diz çökmek fall down at (one's) feet v.
(birinin veya bir şeyin) önünde dize gelmek fall down at (one's) feet v.
(birinin veya bir şeyin) önünde eğilmek fall down at (one's) feet v.
(birinin) önünde olmayı sürdürmek stay one jump ahead v.
(birinin) hakkını herkesin önünde teslim etmek acknowledge (one) to be right v.
(birinin) doğru olduğunu herkesin önünde kabul etmek/herkese ilan etmek acknowledge (one) to be right v.
(birinin/bir şeyin) önünde saygıyla eğilmek be in awe (of someone or something) v.
(birinin/bir şeyin) hep bir adım önünde olmak be one jump ahead (of somebody/something) v.
(birinin/bir şeyin) hep bir adım önünde olmak stay one jump ahead (of somebody/something) v.
(birinin/bir şeyin) hep bir adım önünde olmak be one jump ahead (of somebody/something) v.
(birinin/bir şeyin) hep bir adım önünde olmak stay one jump ahead (of somebody/something) v.
(birinin) önünde eğilmek fall at (one's) feet v.
(birinin) önünde diz çökmek fall at (one's) feet v.
birinin/bir şeyin (bir adım) önünde başlamak get a jump on someone/something v.
birinin/bir şeyin (bir adım) önünde başlamak get the jump on someone/something [us] v.
birinin önünde yapması gereken birçok iş olmak have one's work cut out for one v.
(birinin/bir şeyin sürekli) bir adım ilerisinde/önünde olmak keep one step ahead (of someone or something) v.
birinin kapısının önünde at one's door adv.
(birinin) kapısının önünde at (one's) doorstep adv.
(birinin) kapısının önünde on (one's) doorstep expr.
(birinin) gözünün önünde in front of (one's) nose expr.
(birinin) önünde parlak bir gelecek var (one) has a bright future ahead (of one) expr.
birinin önünde yapması gereken birçok iş var one's work is cut out for one expr.
birinin gözünün önünde (right) under someone's (very) nose expr.
(birinin/bir şeyin) bir adım önünde a step ahead (of somebody/something) expr.
(birinin/bir şeyin) bir adım önünde one step ahead (of somebody/something) expr.
birinin hemen kapısının önünde at one's door expr.
(birinin) gözü önünde before (one's) eyes expr.
(birinin) gözleri önünde before (one's) eyes expr.
(birinin/bir şeyin) önünde before (someone or something) expr.
(birinin) gözü önünde in (one's) presence expr.
(birinin) önünde engel in (one's) road expr.
(birinin/bir şeyin) tam gözünün önünde in full view (of someone or something) expr.
kabak gibi (birinin/bir şeyin) gözünün önünde in full view (of someone or something) expr.
(birinin/bir şeyin) iki adım önünde two jumps ahead (of someone or something) expr.
(birinin/bir şeyin) iki adım önünde two leaps ahead (of someone or something) expr.
(birinin/bir şeyin) iki adım önünde two steps ahead (of someone or something) expr.