can but - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

can but

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "can but" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 6 résultat(s)

Anglais Turc
Phrases
can but expr. artık sadece (bir şey) yapmak/yapabilmek
can but expr. '-den başka bir şey yapamamak/kalmamak
can but expr. '-den başka bir çare/yol olmamak
can but expr. yalnızca/ancak/sadece (bir şey) (yapabilmek/yapmak)
can but expr. (bir şey) dışında hiçbir şey (yapamamak)
can but expr. yapacağı yalnızca/sadece/ancak (bir şey) (olmak/kalmak)

Sens de "can but" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 28 résultat(s)

Anglais Turc
Phrases
can not help but expr. yapmaktan başka çare yok
Proverb
he can dish it but he can't take it expr. başkalarını eleştirir ama kendisinin eleştirilmesinden hoşlanmaz
sticks and stones can break my bones but words can never hurt me istediğin kadar konuş söyle beni yaralayamazsın
you can lead a horse to water, but you can't make it drink birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın
what can you expect from a hog but a grunt? huylu huyundan vazgeçmez
what can you expect from a hog but a grunt? can çıkar huy çıkmaz
what can you expect from a hog but a grunt huylu huyundan vazgeçmez
what can you expect from a hog but a grunt can çıkar huy çıkmaz
you can take a horse to water but you can't make him drink birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın
you can lead a horse to water but you can't make it drink zorla güzellik olmaz
you can take a horse to water but you can't make him drink zorla güzellik olmaz
what can you expect from a hog but a grunt? can çıkmadıkça huy çıkmaz
you can put lipstick on a pig, but it's still a pig eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir
you can take the girl out of the country, but you can't take the country out of a girl bir kızı ülkesinin dışına çıkarabilirsin ama kızın içinden ülkesini çıkaramazsın
a man can die but once insan bir kere ölür
you can lead a horse to water but you can't make him drink zorla güzellik olmaz
you can lead a horse to water but you can't make him drink birine şans verebilirsin ama o şansı kullanması için zorlayamazsın
Colloquial
you can run, but you can't hide expr. kaçabilirsin ama saklanamazsın
Idioms
can not choose but v. -den başka seçeneği olmamak
can not choose but expr. -den başka çaresi yok
(one) can dish it out, but (one) can't take it expr. (biri) başkalarına hakaretini/öfkesini/eleştirilerini kusar, fakat aynısı kendine yapılınca kaldıramaz
(one) can dish it out, but (one) can't take it expr. (biri) karşısındakine her şeyi söyler, fakat kendine gelince kaldıramaz
(one) can dish it out, but (one) can't take it expr. (biri) karşısındakine her türlü hakareti/eleştiriyi yapar, fakat kendisine yapılınca hoşuna gitmez
Speaking
yes I can but I won't expr. evet yaparım ama istemiyorum
yes I can but I won't expr. evet yapabilirim ama yapmayacağım
can not help but expr. ister istemez
you can run but you cannot hide expr. kaçabilirsin ama saklanamazsın
I don't know turkish but I can use translation software expr. türkçe bilmiyorum ama çeviri yazılımı kullanabiliyorum