dengede - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

dengede



Sens de "dengede" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 1 résultat(s)

Turc Anglais
Construction
dengede neutral adj.

Sens de "dengede" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 75 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
dengede tutmak balance v.
dengede tutmak stabilize v.
dengede tutmak stabilise v.
General
dengede hareket düzeni mobile n.
dengede tutma balancement n.
dengede kalma equipendency n.
rakiplerin yüzen bir kütüğü ayaklarıyla döndürürken dengede durmaya çalıştıkları bir oyun birling n.
rakiplerin yüzen bir kütüğü ayaklarıyla döndürürken dengede durmaya çalıştıkları bir oyun logrolling n.
genellikle tel ve sac levhadan şekillerden olup hareketli parçalara sahip hassas dengede duran yapı mobile n.
dengede durarak asılı kalan, ince tel veya ipe asılı bir dizi hafif şekil mobile n.
dengede olmama durumu overbalance n.
(panayır) sopa veya toplarla düşürülmeye çalışılan dengede duran hedeflerden oluşan düzenek cockshy [uk] n.
dengede tutmak stabilize v.
dengede tutmak poise v.
dengede tutmak equipoise v.
dengede durmak be well balanced v.
dengede durmak stand in balance v.
dengede durmak be balanced v.
dengede tutmak stabilise v.
dengede durmak balance v.
dengede durmak stay in balance v.
kiloyu dengede tutmak balance your weight v.
kiloyu dengede tutmak maintain your weight v.
dengede tutmak balance v.
dengede durmak librate v.
(gemiyi) dengede tutmak sit v.
dengede olmayan off balance adj.
dengede olmayan off-balance adj.
dengede duran libratory adj.
nem miktarı çevredeki atmosferle dengede bulunan (kağıt) seasoned adj.
kendiliğinden dengede duran self-pitying adj.
kendiliğinden dengede duran self-poised adj.
içsel dengede olduğu için aktif olmayan optik izomer anlamını veren bir ön ek mes- pref.
içsel dengede olduğu için aktif olmayan optik izomer anlamını veren bir ön ek meso- pref.
Phrasals
bir şeyin üstünde dengede durmak perch on something v.
üstünde dengede durmak perch on v.
(bir şey) boyunca dengede yürümek trip along v.
Idioms
bir şeyi dengede tutmak keep something on an even keel v.
iki tarafı da dengede tutmak walk a fine line between something v.
iki tarafı da dengede tutmak walk a thin line between something v.
(iki durumu/yaklaşımı) dengede tutmak tread a fine line between (something) v.
ellerinin üstünde baş aşağı dengede durmak stand on (one's) hands v.
dengede durmak keep (one's) feet v.
dengede kalmak keep an even keel v.
Trade/Economic
dengede tutma stabilisation n.
dengede tutma stabilization n.
her zaman dengede olan defter-i kebir self balancing ledger n.
dengede tutmak stabilise v.
dengede tutmak stabilize v.
(ekonomiyi) küçük ölçekli finansal manipülasyonlarla dengede tutmak fine-tune v.
Technical
bir sistemi dengede tutan sıcaklık ve basınç gibi dış koşullar potential equilibrium n.
dengede olmama durumu nonequilibrium n.
hareket halinde veya dengede olan hava veya diğer gazları inceleyen bilim aeromechanics n.
verilen bir sıcaklıkta sıvısı ile dengede olan buhar saturated vapor n.
dengede duran ağır taş rocking-stone n.
dengede olmayan unbalanced adj.
Construction
duvarcı terazisini dengede tutmak için uygun yüksekliğe yerleştirilen tuğla trig [dialect] n.
Marine
gemiyi dengede tutan malzemeler ballast n.
dengede kalması için kum torbası kullanılan bir yelkenli sandbagger n.
dengede olmak (gemi) be on an even keel v.
gemiyi dengede tutan malzemeleri kaydırmak freshen ballast v.
gemiyi dengede tutan malzemeleri eski haline getirmek freshen ballast v.
(gemiyi) dengede tutmak stiffen v.
Physiology
belirli bir bölgede emilme ve birikme yoluyla (kemik dokusunu) dinamik dengede korumak remodel v.
Chemistry
atmosferik basınçta maddenin sıvı ve katı hallerinin dengede olduğu sıcaklık freezing point n.
tautomeri (birbirine dönüşebilen bileşiklerin dengede bulunması) ile ilgili transannular adj.
Marine Biology
balığın suyun içinde dengede durabilmesini sağlayan içinde gaz dolu olan organ swim bladder n.
balığın suyun içinde dengede durabilmesini sağlayan içinde gaz dolu olan organ air bladder n.
Environment
fotosentez yapan bitkinin aldığı ile verdiği karbondioksit oranının tümüyle dengede olduğu atmosferik karbondioksit yoğunluğu compensation point n.
Geology
başka kaya veya buzul üzerinde dengede duran doğal jeolojik oluşum balanced rock n.
hassas bir şekilde dengede duran büyük kaya oluşumu logan n.
hassas bir şekilde dengede duran büyük kaya oluşumu logan-stone n.
Sport
amut pozisyonunda dengede durma forearm balance n.
(tomruk ile) su üzerinde dengede kalma sporu logrolling n.
Archaic
dengede tutan saving adj.