do something - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

do something

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Sens de "do something" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 2 résultat(s)

Anglais Turc
General
do something v. birşey yapmak
do something v. birşeyler yapmak

Sens de "do something" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
General
the right way do (something) n. yol yöntem
the right way do (something) n. yol yordam
the right way to do (something) n. yol erkan
be anxious for someone to do something v. birinin bir şeyi yapmasını çok istemek
be unable to bring oneself (to do something) v. nefsine yedirememek
do something behind someone's back v. arkasından iş çevirmek
do something treacherous v. çıyanlık etmek
do something behind someone's back v. arkadan iş çevirmek
show someone the way to do something v. birine bir şeyin nasıl yapıldığını göstermek
strain every nerve (to do something) v. şartlarını zorlamak
have something to do with v. alakası olmak
do something sloppily and hastily v. aceleye getirmek
do something forbidden v. kaçamak yapmak
prevail on somebody to do something v. razı etmek
be loath to do something v. bir şeyi yapmaktan çekinmek
do something mad v. delişmenlik etmek
be loath to do something v. bir şeyi yapmayı hiç istememek
do something in a haphazard way v. ezbere hareket etmek
have something to do with v. ilgisi olmak
set oneself to do something v. koyulmak
be unqualified to do something v. bir şeyi yapmak için gereken niteliklere sahip olmamak
do something with feeling v. bir şeyi duyarak yapmak
do something the right way v. bir şeyi usulüne göre yapmak
be pleased to do something v. bir şeyi memnuniyetle yapmak
find a way to (do something) v. çare aramak
make a vow to do something v. bir şey yapmaya ant içmek
egg somebody on to do something v. dolduruşa getirmek
force somebody to do something v. gırtlağına basmak
be obliged to do something v. bir şeyi yapmaya mecbur olmak
be obliged to do something v. mahkum olmak
have something to do with v. ilişkisi olmak
do something secretly v. saman altından su yürütmek
look for a way to do something v. bir şeyin çaresine bakmak
do something mischievous v. hınzırlık etmek
take the trouble to do something v. zahmet edip bir şey yapmak
do something unbeknown to someone v. birinin haberi olmadan bir şey yapmak
do something hastily v. aceleye boğmak
be disposed to do something v. hevesli olmak
find a way to do something v. bir şeye çare bulmak
do something devilish v. şeytanlık etmek
have no business to do something v. hakkı olmamak
have sudden wish to do something v. aklına esmek
presume to do something v. cüret etmek
give (someone) a chance (to do something) v. meydan vermek
start out to do something v. belirli bir amaç güderek yola çıkmak
find time to do something v. eli değmek
be tempted (by somebody and do something stupid) v. aklına uymak
be disposed to do something v. istekli olmak
do something wrong v. kabahat işlemek
position oneself to do something v. zemin hazırlamak (bir şey yapabilmek için)
be unable to do something v. acze düşmek
disdain to do something v. bir şey yapmaya tenezzül etmemek
do something in secret v. bir şeyi gizlice yapmak
have the face to do something v. yüzü tutmak
do something the hard way v. daha kolay bir çözüm varken bir şeyi zor bir şekilde yapmak
be unable to do something v. aciz olmak
do something in a hurry v. aceleye getirmek
do something stupid v. nane yemek
do something behind one's back v. birinden gizli yapmak
be hard put to do something v. akla karayı seçmek
presume to do something v. kalkışmak
not to fail to do something v. geri kalmamak
make do with something v. ile idare etmek
do something in a haphazard way v. ezbere iş görmek
not feel the need (to do something) v. gerek duymamak
not feel the need (to do something) v. gerek görmemek
do something all over again v. baştan almak (işi/konuyu)
do something tricky v. dolap çevirmek
find the time do (something) v. eli ermek
find the time do (something) v. eli erişmek
find the time do (something) v. eli değmek
get ready to do something v. kolları sıvamak
give (someone) a chance do something v. meydana bırakmak
give (someone) a chance (do something) v. meydan vermek
find an opportunity do something v. meydanı boş bulmak
leave someone no choice but do something v. zorunda bırakmak
not give (someone) a chance (do something) v. meydan vermemek
determine (to do something) v. azmetmek
learn how to do something v. bir şeyin nasıl yapılacağını öğrenmek
fall over oneself to do something v. birşeyi yapmakta çok istekli olmak
force (someone) to (do something) v. mecbur bırakmak
oblige (someone) to (do something) v. mecbur bırakmak
make it possible (for somebody) to do something v. zemin sunmak
find the way to do (something) v. yolunu bulmak
do (something) wrong (to someone) v. yamuk yapmak
have (someone) do (something) v. yaptırmak
do (something) easily and skillfully v. parmağının ucuyla çevirmek
do something with meticulous care v. titizlik göstermek
do modifications on something v. üzerinde değişiklik yapmak
take the trouble to do something v. zahmete katlanmak
do something cheekily v. yüzsüzlük yapmak
have someone do something v. birisine bir şey yaptırmak
make someone do something v. birisine bir şey yaptırmak
do something well-timed v. isabet etmek
position oneself to do something v. -e uygun pozisyona girmek
not to have anything to do with something v. uzaktan yakından ilgisi olmamak
do something for the first time v. bir şeyi ilk kez yapmak
do something for someone's sake v. birisinin hatırına yapmak
do something for someone's sake v. birinin hatırına yapmak
oblige someone to do (something) v. mecbur kılmak
oblige someone to do (something) v. mecbur bırakmak
ask someone to do something v. birinden rica etmek
ask for someone to do something v. birinden ricada bulunmak
ask someone to do something v. birinden ricada bulunmak
request someone to do something v. birinden ricada bulunmak
ask for someone to do something v. birinden rica etmek
request someone to do something v. birinden rica etmek
live to do something v. bir amaç uğruna yaşamak
have nothing to do with something v. birşeyle ilgisi olmamak
do something funny v. komik veya eğlenceli bir şey yapmak
make so bold as to do something v. (bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
be so bold as to do something v. (bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
make so bold as to do something v. (bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
be the last person (to do something) v. (bir şeyi yapacak) son kişi olmak
be so bold as to do something v. (bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
do one better (than somebody/something) v. daha iyisini yapmak
drive someone to do something v. birisini bir şey yapmaya itmek
drive someone to do something v. birisini bir şeye yapmaya zorlamak
empower someone to do something v. birine bir şey yapması için yetki vermek
encourage someone to do something v. birini bir şey yapması konusunda cesaretlendirmek
enable someone to do something v. birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak
do something horrible v. korkunç bir şeyler yapmak
do something terrible v. korkunç bir şeyler yapmak
do something bad v. kötü bir şeyler yapmak
entreat someone to do something v. birine bir şey yapması için yalvarmak
take the first step to do something v. (bir şeyleri yapmak için) ilk adımı atmak
do something reluctantly v. ayak sürümek
hurry up and do something v. hemen/çabuk olup bir şeyler yapmak
lead someone to do something v. birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak
do something on purpose v. bir şeyi bilerek yapmak
had rather do something v. (yapmayı) tercih etmek
had sooner do something v. (yapmayı) tercih etmek
refuse to do something v. bir şeyi yapmayı reddetmek
ask someone to do something v. birinden bir şey yapmasını istemek/rica etmek
decide to do something v. bir şeyi yapmaya karar vermek
try to do something v. bir şeyler yapmaya çalışmak
convince someone to do something v. birini bir şey yapmaya ikna etmek
get out and do something v. dışarı çıkıp bir şeyler yapmak
take a moment (for something/to do something) v. (bir şey için) bir dakika ayırmak
take a moment (for something/to do something) v. (bir şey için) bir dakikasını ayırmak
do something out of desperation v. çaresizlikten yapmak
have yet to (do something) v. henüz gerçekleşmemiş ama ileride gerçekleşebilecek eylem
find enough courage (to do something) v. (bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak
bring oneself to do something v. bir şeyi yapmak için cesaret bulmak
stop to do something v. bir şeyi yapmak için durmak
stop to do something v. durup bir şeyi yapmak
allow somebody to do something v. birinin bir şey yapmasına izin vermek
do something creative v. yaratıcı bir şeyler yapmak
encourage someone to do something v. birini bir konuda/alanda cesaretlendirmek
be careful not to (do something) v. (bir şey yapmamaya) dikkat etmek
be careful not to (do something) v. (bir şey yapmamaya) özen göstermek
do something for charity v. hayır için bir şey yapmak
apt to do something adj. meyyal
apt to do something adj. mütemayil
qualified (to do something) adj. uygun nitelikte
scheduled to do something adj. programlanmış
scheduled to do something adj. (olması/gerçekleşmesi) planlanmış
slated to do something adj. (olması/gerçekleşmesi) planlanmış
do (something) easily and skillfully adv. parmağının ucunda
Phrasals
admire to (do something) v. (bir şeyi) yapmayı çok istemek
admire to (do something) v. (bir şeyi) seve seve yapmak
do away with something v. bir şeyden kurtulmak
entice someone to do something v. birini bir şey yapmaya ayartmak
be/get ready (to do something) v. bir şey yapmaya hazırlanmak
tempt someone to do something v. birini bir şey yapmaya ayartmak
do away with something v. başından savmak
entice someone to do something v. birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak
incumbent upon someone to do something v. bir şeyi (yapma/söyleme) görevi düşmek
urge someone to do something v. birini bir şey yapmaya zorlamak
request someone to do something v. birinden bir şey yapmasını istemek/rica etmek
force someone to do something v. birini bir şey yapmaya zorlamak
neglect to do something v. bir şeyi yapmayı unutmak/ihmal etmek
incumbent upon someone to do something v. bir şeyi yapma/söyleme zorunluluğu duymak
forget to do something v. bir şeyi yapmayı unutmak
motion for someone to do something v. birine bir şey yapması için elle işaret etmek
push someone to do something v. birini bir şey yapmaya zorlamak
tempt someone to do something v. birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak
instigate someone to do something v. birini bir şeyi yapması için kışkırtmak
do away with something v. defetmek
slated to do something v. programlanmış
be allowed to do something v. (bir şeyleri yapmak için) izin verilmek/izni olmak
deign to do something v. (bir şeyi yapmaya) tenezzül etmek
entitle (one) to (do something) v. birinin bir şeyi yapmasına izin vermek
entitle (one) to (do something) v. birine bir yetki vermek
entitle (one) to (do something) v. birini yetkilendirmek
entitle someone to do something v. birine bir şey yapma hakkını vermek
entitle someone to do something v. birinin bir şeyi yapmasına olanak tanımak
entitle someone to do something v. birine geçiş izni vermek/tanımak
coax (someone or something) to (do something) v. bir şey yapmaya razı etmek
coax (someone or something) to (do something) v. bir şey yapmaya zorlamak
coax (someone or something) to (do something) v. bir şey yapmaya ikna etmek
coax (someone or something) to (do something) v. (bir kişiyi ya da bir hayvanı bir şey) yapmaya ikna etmek ya da zorlamak
empower (someone) to (do something) v. (bir şey yapma) yetkisini (birine) vermek
empower (someone) to (do something) v. (bir şeyi yapmada birini) yetkilendirmek
empower (someone) to (do something) v. (bir şeyi yapmada birini) yetkili kılmak
empower (someone) to (do something) v. (birine) güç vermek
empower (someone) to (do something) v. (birine) güç kazandırmak
empower (someone) to (do something) v. (birini) güçlendirmek
endeavor to (do something) v. (bir şey) yapmaya çabalamak
endeavor to (do something) v. (bir şey) yapmaya çaba harcamak
endeavor to (do something) v. (bir şey) yapmaya çaba göstermek
endeavor to (do something) v. (bir şey) yapmaya gayret etmek
endeavor to (do something) v. (bir şey) yapmaya uğraşmak
endeavor to (do something) v. (bir şey) yapmaya uğraş vermek
endeavor to (do something) v. (bir şey) yapmaya çalışmak
endeavor to (do something) v. (bir şey) yapmaya emek vermek
enjoin to (do something) v. (bir şey yapması) hükmünü vermek
enjoin to (do something) v. (bir şey yapmasını) emretmek
enjoin to (do something) v. (bir şey yapmasını) buyurmak
enjoin to (do something) v. (bir şey yapmasını) tembih etmek
enjoin to (do something) v. (bir şey yapmasını) istemek
enjoin someone to do something v. (bir şey yapması) hükmünü vermek
enjoin someone to do something v. (bir şey yapmasını) emretmek
enjoin someone to do something v. (bir şey yapmasını) buyurmak
enjoin someone to do something v. (bir şey yapmasını) tembih etmek
enjoin someone to do something v. (bir şey yapmasını) tembihlemek
enjoin someone to do something v. (bir şey yapmasını) istemek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmasını) tembih etmek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmasını) tembihlemek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmasını) öğüt vermek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmasını) öğütlemek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmaması konusunda) uyarmak
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmaması konusunda) ikaz etmek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapması konusunda) tavsiye vermek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapmasını) tavsiye etmek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapması konusunda) cesaret vermek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapması konusunda) cesaretlendirmek
exhort (one) to (do something) v. (bir şey yapması konusunda) teşvik etmek
offer for (one) to (do something) v. (birine bir şey yapmasını) önermek
offer for (one) to (do something) v. (birine) (avantajlı bir şey) önerisinde bulunmak
offer for (one) to (do something) v. (birinin yararına olacak bir şey) teklif etmek
pay to (do something) v. (bir şey yapmaya) değer olmak
pay to (do something) v. (bir şeyi yapmak) kazançlı olmak
pay to (do something) v. (bir şey yapmak) karlı olmak
pay to (do something) v. (bir şeyi yapmak) karşılığını vermek/ödemek
pay to (do something) v. (bir şeyi yapmak) yararlı olmak
pay to (do something) v. (bir şeyi yapmak) avantaj sağlamak
pay to (do something) v. (bir şeyi yapmak için) para vermek
strive to (do something) v. (bir şey yapmaya) çabalamak
strive to (do something) v. (bir şeyi yapmak için) çaba göstermek
strive to (do something) v. (bir şeyi yapmak için) çaba sarf etmek
strive to (do something) v. (bir şeyi yapmak için) gayret etmek
strive to (do something) v. (bir şeyi yapmak için) didinmek
subpoena (someone or something) to (do something) v. (birini bir şey yapması için) mahkemeye çağırmak
subpoena (someone or something) to (do something) v. (bir şey yapması için birine) mahkeme celbi göndermek
subpoena (someone or something) to (do something) v. (bir şey yapması için birine) çağrı belgesi göndermek
subpoena (someone or something) to (do something) v. (bir şey yapması için birine) çağrı kağıdı göndermek
trust (one) to (do something) v. (bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak
trust (one) to (do something) v. (bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak
trust (one) to (do something) v. (bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk vs. bir iş olmak
aim to (do something) v. (bir şey yapmak) niyetinde olmak
aim to (do something) v. (bir şey yapmayı) amaçlamak
aim to (do something) v. (bir şey yapmak) gayesinde olmak
aim to (do something) v. (bir şey yapmayı) planlamak
aim to (do something) v. (bir şey yapmak) istemek
aim to (do something) v. (bir şey yapmak) niyetinde olmak
aim to (do something) v. (bir şey yapmayı) amaçlamak
aim to (do something) v. (bir şey yapmak) gayesinde olmak
aim to (do something) v. (bir şey yapmayı) planlamak
aim to (do something) v. (bir şey yapmak) istemek
arrange for (someone to do something) v. (bir şey yapması için birini) ayarlamak
break (one's) back to (do something) v. (bir şeyi yapmak) için göbeği çatlamak
break (one's) back to (do something) v. (bir şeyi yapmak) için büyük çaba sarf etmek
break (one's) back to (do something) v. (bir şeyi yapmak) için kendini paralamak
break (one's) back to (do something) v. (bir şeyi yapmak) için canını dişine takmak
break (one's) back to (do something) v. (bir şeyi yapmak) için eşek gibi çalışmak
break (one's) back to (do something) v. (bir şeyi yapmak) için kıçını yırtmak
bring (someone or oneself) to (do something) v. (birinin/kendinin bir şey yapmasına) neden olmak
bring (someone or oneself) to (do something) v. (birini/kendini bir şey yapmaya) yöneltmek
bring (someone or oneself) to (do something) v. (birini/kendini bir şey yapmaya) teşvik etmek
bring (someone or oneself) to (do something) v. (bir şey yapmak) için cesaretini toplamak
bring (someone or oneself) to (do something) v. (bir şey yapma) cesaretini bulmak
bring (someone or oneself) to (do something) v. (bir şey yapma) azmini bulmak
bring (someone or oneself) to (do something) v. (bir şey yapma) azmine/cesaretine erişmek
bring someone to do something v. birinin bir şey yapmasına neden olmak
bring someone to do something v. birini bir şey yapmaya yöneltmek
bring someone to do something v. birini bir şey yapmaya teşvik etmek
call upon someone (to do something) v. (birini bir şey yapmaya) çağırmak
call upon someone (to do something) v. (birini bir şey yapmaya) davet etmek
call upon someone (to do something) v. (birinin bir şey yapmasını) istemek
call upon someone (to do something) v. (birini bir şey yapması için) seçmek
call on someone (to do something) v. (birini bir şey yapmaya) çağırmak
call on someone (to do something) v. (birini bir şey yapmaya) davet etmek
call on someone (to do something) v. (birinin bir şey yapmasını) istemek
call on someone (to do something) v. (birini bir şey yapması için) seçmek
coax someone to do something v. birini bir şey yapmaya ikna etmek
coax someone to do something v. birini bir şey yapmaya razı etmek
coax someone to do something v. birini bir şey yapması için kandırmak
coax someone to do something v. birine bir şey yapması için ısrar etmek
compel (someone) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) zorlamak
compel (someone) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) mecbur etmek
compel (someone) to (do something) v. (birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak
condescend to (do something) v. (bir şey yapmaya) tenezzül etmek
condescend to (do something) v. (bir şey yapmaya) lütfetmek
dare someone (to do something) v. birine (bir şey yapma konusunda) meydan okumak
dare someone (to do something) v. biriyle (bir şey yapma konusunda) bahse girmek
do (something) by (one) v. (birine bir şekilde) davranmak
do (something) by (one) v. (biriyle bir şekilde) konuşmak
do (something) by (one) v. (birine bir şekilde) yaklaşmak
do (something) by (one) v. (birine bir şey) yapmak
do (something) by halves v. (bir şeyi) yarım yamalak yapmak
do (something) by halves v. (bir şeyi) üstünkörü yapmak
do away with (someone, something, or oneself) v. (kendini, birini, bir şeyi) öldürmek
do away with (someone, something, or oneself) v. icabına bakmak
do away with (someone, something, or oneself) v. işini bitirmek
do away with (someone, something, or oneself) v. intihar etmek
do away with (something) v. (bir şeyi) durdurmak
do away with (something) v. (bir şeyi) kaldırmak
do away with (something) v. (bir şeye) son vermek
do away with (something) v. (bir şeyden) kurtulmak
do something over v. bir şeyi tekrar/yeniden dekore etmek
do something over v. bir şeyi baştan dekore etmek
do something over v. bir şeyi baştan yapmak
do something over v. bir şeyi tekrar yapmak
drain (something) off to (do something) v. (bir şey yapmak) için (bir şeyi) boşaltmak
drain (something) off to (do something) v. (bir şey yapmak) için (bir şeyi) akıtmak
drain (something) off to (do something) v. (bir şey yapmak) için (bir şeyi) tahliye etmek
encourage (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için cesaretlendirmek
encourage (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için desteklemek
encourage (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için teşvik etmek
encourage (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için gayretlendirmek
entreat (one) to (do something) v. (birine bir şey yapması) için yalvarmak
entreat (one) to (do something) v. (birinden bir şey yapmasını) rica etmek
go about to (do something) v. (bir şeyi başarmak için) gerekeni yapmak
itch to (do something) v. (bir şey yapmaya) heves etmek/duymak
itch to (do something) v. (bir şey yapmayı) istemek
itch to (do something) v. (bir şey yapmayı) arzulamak
itch to (do something) v. (bir şey yapmaya) heveslenmek
knuckle down to (do) (something) v. (bir şeyi yapmaya) koyulmak
knuckle down to (do) (something) v. (bir işi yapmaya) girişmek
knuckle down to (do) (something) v. canla başla (bir işi yapmaya) koyulmak/girişmek/odaklanmak
knuckle down to (do) (something) v. (bir şeyi yapmaya) odaklanmak
knuckle down to (do) (something) v. kararlı bir şekilde (bir işi yapmaya) koyulmak/girişmek
oblige (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) mecbur bırakmak
oblige (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmak) zorunda bırakmak
oblige (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) mecbur etmek
persuade (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) ikna etmek
persuade (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için kandırmak
prevail upon (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) razı etmek
prevail upon (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) ikna etmek
prevail on (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) razı etmek
prevail on (one) to (do something) v. (birini bir şey yapmaya) ikna etmek
require (someone or something) to (do something) v. (birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) şart koşmak
require (someone or something) to (do something) v. (birinin/bir şeyin bir şey yapmasını) gerektirmek
set out to (do something) v. (bir şey yapmaya) kalkışmak
set out to (do something) v. (bir şey yapmaya) koyulmak
set out to (do something) v. (bir şey yapmaya) girişmek
set out to (do something) v. (bir şey yapmaya) çalışmak
set out to (do something) v. (bir şey yapma) girişiminde bulunmak
set out to (do something) v. (bir şey yapmaya) niyetlenmek
sit down to (do something) v. (bir işin) başına oturmak
sit down to (do something) v. (bir şeyi yapmaya) oturmak
sit down to (do something) v. (bir şeyi yapmaya) başlamak
sit down to (do something) v. (bir şeyi yapmak) için oturmak
sit down to (do something) v. oturarak (bir şeyi yapmaya) hazırlanmak
stand to (do something) v. (bir şey yapması) muhtemel olmak
stand to (do something) v. (bir şey yapması) olası olmak
stand to (do something) v. (bir şey yapma) olasılığı olmak
stand to (do something) v. (bir şey yapmaya) dayanabilmek
stand to (do something) v. (bir şey yapmayı) kaldırabilmek
stand to (do something) v. (bir şey yapmaya) gücü olmak
stand to (do something) v. (bir şey yapması) yararlı olmak
tap (one) to (do something) v. (birini bir şey yapması) için seçmek/atamak
tempt (one) to (do something) v. (birini bir şey) yapmaya ayartmak/ikna etmek
tempt (one) to (do something) v. (birinin bir şey yapması için) aklını çelmek
tempt (one) to (do something) v. (birini bir şey) yapmaya cezbetmek
think to (do something) v. (bir şey yapmayı) düşünmek
trouble (one) to do (something) v. (birinden bir şey yapmasını) isteyerek rahatlık vermek
trouble (one) to do (something) v. (birine bir şey yapmasını) isteyerek zahmet vermek
undertake to (do something) v. (bir şey yapmayı) üstlenmek
undertake to (do something) v. (bir şey yapma) sorumluluğunu almak
undertake to (do something) v. (bir şey yapmaya) girişmek
undertake to (do something) v. (bir şey yapmayı) vadetmek
undertake to (do something) v. (bir şey yapmayı) görev edinmek
welcome to (do something) v. (bir şey yapmaya) davet etmek
welcome to (do something) v. (bir şey yapmasına) izin vermek
welcome to (do something) v. (bir şey yapmaya) teşvik etmek
Phrases
(a) right to do something n. bir şeyi yapma hakkı
(a) right to do something n. bir şeyi yapma özgürlüğü
(a) right to do something n. bir şeyi yapma izni
(the) right to do something n. bir şeyi yapma hakkı
(the) right to do something n. bir şeyi yapma özgürlüğü
(the) right to do something n. bir şeyi yapma izni
requisition to (do something) n. (bir şeyin yapılması için) talep/istek
be as much as (one) could do (not) (to do something) v. kendini zor tutmak
be as much as somebody can/could do (not) to do something v. elinden geldiğince dayanmak
be as much as (one) could do (not) (to do something) v. elinden geldiğince kendini tutmak/dayanmak
be as much as somebody can/could do (not) to do something v. elinden geleni yapmak
be as much as somebody can/could do (not) to do something v. bir şeyi zar zor/güç bela yapmak
be bousta (about to [do something]) v. yapacak olmak
be bousta (about to [do something]) v. yapmak üzere olmak
requisition to (do something) v. (bir şeyin yapılmasını) istemek
requisition to (do something) v. (bir şeyin yapılmasını) talep etmek
would see (someone) in hell before (one) would (do something) expr. (bir şeyi) yapmaktansa/yapacağıma cehenneme giderim daha iyi
would see (someone) in hell before (one) would (do something) expr. (bir şeyi) yapmaktansa/yapacağıma ölürüm daha iyi
would see (someone) in hell before (one) would (do something) expr. ölsem (bir şeyi) yapmam
would see (someone) in hell before (one) would (do something) expr. ölürüm de (bir şeyi) yapmam
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr. (bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil
it's one thing to (do something), it's another to (do something else) expr. (bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok
never (do something) expr. siz siz olun
don't ever (do something) expr. siz siz olun
let alone do something expr. yapmak şöyle dursun
could do without (something) expr. (bir şey) olmasa iyi
could do without (something) expr. (bir şeye) rastlamam umarım
could do without (something) expr. (bir şey) olmasın
could do without (something) expr. (bir şey) almayayım
could do without (something) expr. (bir de o) eksik kalsın
could/can do without something expr. bir şey olmasa iyi
could/can do without something expr. bir şeye rastlamam umarım
could/can do without something expr. bir şey olmasın
could/can do without something expr. bir şey almayayım
could/can do without something expr. bir de o eksik kalsın
it's no crime to (do something) expr. (bir şey yapmak) suç değil
it's no crime to (do something) expr. suç değil ya
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmanın) zararı olmaz
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmanın) zararı yok
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmakta) bir sakınca yok
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmakta) bir mahzur yok
it doesn't hurt to (have or do something) expr. (bir şeyi yapmakta) beis yok
it takes two (to do something) expr. (iyi geçim/kavga etmek) iki baştan olur
it takes two (to do something) expr. (kavga etmek/anlaşmak) iki taraflıdır
it takes two (to do something) expr. (kavga etmek/anlaşmak) iki kişi gerektirir
it takes two (to do something) expr. (kavga etmek/anlaşmak) iki kişiliktir
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr. (bir şeyi yapmanın) zararı olmaz
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr. (bir şeyi yapmanın) zararı yok
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr. (bir şeyi yapmasında) bir sakınca yok
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr. (bir şeyi yapmasında) bir mahzur yok
it wouldn't do (someone) any harm (to do something) expr. (bir şeyi yapmasında) beis yok
(do something) at your (own) peril expr. (bir şeyin) mesuliyetini (kendisi) alarak (yapmak)
(do something) at your (own) peril expr. (bir şeyi kendi) mesuliyeti altında (yapmak)
(do something) at your (own) peril expr. (bir şeyi) başına gelebileceklerden (kendisi) sorumlu olarak (yapmak)
(do something) at your (own) peril expr. (bir şeyin) riskini/sorumluluğunu (kendisi) alarak (yapmak)
(do something) at your (own) peril expr. (bir şeyi kendi) sorumluluğu dahilinde (yapmak)
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birine) düşmez
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birine) uygun değil
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birinin) işi değil
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birine) göre değil
far be it from (one) to (do something) expr. (bir şey yapmak birinin) üstüne vazife değil
far be it from me to do something, but... expr. bir şey yapmak bana düşmez, fakat ...
far be it from me to do something, but... expr. bir şey yapmak bana uygun değil, fakat ...
far be it from me to do something, but... expr. bir şey yapmak benim işim değil, fakat ...
far be it from me to do something, but... expr. bir şey yapmak bana göre değil, fakat ...
far be it from me to do something, but... expr. bir şey yapmak benim üstüme vazife değil, fakat …
in order for (someone or something) to (do something) expr. (birinin/bir şeyin bir şey yapabilmesi/yapması) için
in order for (someone or something) to (do something) expr. (biri/bir şey bir şey yapsın) diye
in order to (do something) expr. (bir şey yapabilmek/yapmak) için
in order to (do something) expr. (bir şey olsun) diye
in order to do something expr. bir şey yapabilmek/yapmak için
in order to do something expr. bir şey olsun diye
on course to (do something) expr. (bir şeyi gerçekleştirme/yapma) yolunda
on course to (do something) expr. (bir işi başarmaya/yapmaya) doğru giden
on course to (do something) expr. (bir şeyi yapmaya/gerçekleştirmeye) doğru planlandığı/beklendiği gibi ilerleyen
on course to (do something) expr. (bir şeyi gerçekleştirme/yapma) yolunda planlandığı gibi ilerleyen
Proverb
if you want something done right, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done right, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want something done right, do it yourself bir şey doğru/doğru düzgün yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want something done well, do it yourself bir iş iyi yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well/right, do it yourself bir şeyi adamakıllı yapmak istiyorsan kendin yapacaksın
if you want something done well/right, do it yourself kendi ununu kendin öğüt
if you want something done well/right, do it yourself bir şey iyi/doğru yapılsın istiyorsan kendin yapacaksın
Colloquial
the first/last to do something n. bir şeyi yapan/yapacak ilk/son (kişi)
make a to-do about something v. mesele yapmak
be man enough to do something v. (sokak ağzı) delikanlı olmak
be man enough to do something v. bir şey yapmak için yeterince cesur olmak
be man enough to do something v. bir şey yapmak için yeterince erkek olmak
not be about to do something v. bir şey yapmayı istememek/düşünmemek
not be about to do something v. bir şey yapmaya isteksiz olmak/niyeti olmamak
can't do something for nuts v. bir şeyi yapmaktan hiç anlamamak
be in a position to do something about v. bir konuda bir şeyler yapabilecek durumda olmak
can't do something for nuts v. hiç yapamamak
be able to do something blindfold v. gözü kapalı yapmak
can't do something to save your life v. hayatta/ölse yapamamak
crave to (do something) v. (bir şey yapmak için) yanıp tutuşmak
crave to (do something) v. (bir şey yapmaya) can atmak
crave to (do something) v. (bir şey yapmaya) heves etmek
not bring oneself to do something v. yapabilecek gücü kendinde bulamamak
have nothing to do with somebody/something v. doğrudan bir ilişkisi olmamak
do something/anything about v. değiştirmek için bir şey yapmak
do something/anything about v. baş etmek
do something/anything about v. başa çıkmak
do something/anything about v. bir konuda bir şey yapmak
do (something) about v. (birisi/bir şey) hakkında bir şey yapmak
do (something) about v. (birinin/bir şeyin) icabına bakmak
do (something) about v. (birisi/bir şeyle) ilgilenmek
turn round and do something v. kalkıp bir şey yapmak/söylemek
turn round and do something v. beklenmedik şekilde bir şey yapmak/söylemek
turn round and do something v. olmadık şekilde bir şey yapmak/söylemek
turn round and do something v. bir anda dönüp bir şey yapmak/söylemek
turn round and do something v. durup dururken bir şey yapmak/söylemek
turn round and do something v. durduk yere bir şey yapmak/söylemek
turn around and do something v. kalkıp bir şey yapmak/söylemek
turn around and do something v. beklenmedik şekilde bir şey yapmak/söylemek
turn around and do something v. olmadık şekilde bir şey yapmak/söylemek
turn around and do something v. bir anda dönüp bir şey yapmak/söylemek
turn around and do something v. durup dururken bir şey yapmak/söylemek
turn around and do something v. durduk yere bir şey yapmak/söylemek
not so much as (do something) v. (bir şeyi) kibarca yapmamak
not so much as (do something) v. (bir şeyi) normal bir şekilde yapmamak