| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Phrasals | ||||
| Phrasals | extend to (someone or something) v. | (birine/bir şeye) uzanmak | ||
|
They will be the new neighbours of the enlarged Union, which will one day extend to the Balkans region too. Bir gün Balkanlar bölgesine de uzanacak olan genişlemiş Birliğin yeni komşuları olacaklar. More Sentences |
||||
| Phrasals | extend to (someone or something) v. | (birine/bir şeye) kadar uzanmak | ||
|
This involvement should extend to the freezing of debt service payments. Bu katılım borç servisi ödemelerinin dondurulmasına kadar uzanmalıdır. More Sentences |
||||
| Phrasals | extend to (someone or something) v. | (birini/bir şeyi) kapsamak | ||
|
We are hoping that the cooperation will extend to external policy. İşbirliğinin dış politikayı da kapsamasını umuyoruz. More Sentences |
||||
| Phrasals | extend to (someone or something) v. | (birine/bir şeye) kadar gelmek | ||
| Phrasals | extend to (someone or something) v. | (birine/bir şeye) kadar yayılmak | ||
| Phrasals | extend to (someone or something) v. | (birine/bir şeye) kadar devam etmek | ||