judge - Turc Anglais Dictionnaire

judge

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Sens de "judge" dans le Dictionnaire Turc-Anglais : 40 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
judge n. yargıç
The judge has frozen most of the company's assets.
Yargıç şirketin mal varlıklarının çoğunu dondurdu.

More Sentences
judge n. hakim
By attacking a judge this time, the terrorists are demonstrating this once more.
Teröristler bu kez bir hakime saldırarak bunu bir kez daha göstermiş oldular.

More Sentences
judge v. yargılamak
You have no right to judge me!
Senin beni yargılamaya hakkın yok!

More Sentences
General
judge n. hakem
A bulldog that growls at the judge should not be disqualified.
Hakeme hırlayan bir bulldog diskalifiye edilmemelidir.

More Sentences
judge n. jüri üyesi
The 7-year-old singer dazzled the judges.
7 yaşındaki şarkıcı jüri üyelerinin gözlerini kamaştırdı.

More Sentences
judge v. hükmetmek
The Supreme Court judged them guilty.
Yüksek Mahkeme suçlu olduklarına hükmetti.

More Sentences
judge v. hüküm vermek
Friendship is not about judging one another.
Dostluk, birbiri hakkında hüküm vermek demek değildir.

More Sentences
judge v. değerlendirmek
Each contestant is judged on skill and speed.
Her yarışmacı beceri ve hıza göre değerlendirilir.

More Sentences
judge v. tahmin etmek
I can't judge distance.
Mesafeyi tahmin edemem.

More Sentences
judge v. karara varmak
It was impossible for him to judge between two cars.
İki araba arasında karara varması imkansızdı.

More Sentences
judge v. düşünmek
Entrepreneurship and adaptability are still judged to be deficient.
Girişimcilik ve uyum yeteneğinin hala eksik olduğu düşünülmektedir.

More Sentences
Law
judge n. hakim
We have come to the conclusion that we ought to receive as salary one half of the basic salary of a European judge.
Maaş olarak Avrupalı bir hakimin temel maaşının yarısını almamız gerektiği sonucuna vardık.

More Sentences
judge v. hüküm vermek
And if you judged, then give decision amongst them based on justice.
Eğer hüküm verirsen, aralarında adaletle hükmet.

More Sentences
Politics
judge n. yargıç
The state hand must still be clearly seen to regulate the market, and the Commission must act as a judge.
Halen devlet elinin piyasayı düzenlediğinin açıkça görülmesi ve Komisyonun bir yargıç gibi hereket etmesi gerekir.

More Sentences
General
judge n. yargıçlık
judge n. bilirkişi
judge n. uzman
judge n. eksper
judge n. bir soy isim
judge n. hakem
judge v. anlam çıkarmak
judge v. muhakeme etmek
judge v. değer biçmek
judge v. hakemlik etmek
judge v. hükme bağlamak
judge v. yargıçlık yapmak
judge v. hakemlik yapmak
judge v. sonuç çıkarmak
judge v. kanaatine varmak
judge v. (bir şeyin) olacağına inanmak
judge v. zannetmek
judge v. farz etmek
judge v. şüphelenmek
judge v. eleştirmek
judge v. kınamak
Law
judge n. yargı
Religious
judge n. israiloğullarında krallardan önce hüküm süren hakim
judge v. (incil) yönetmek
judge v. idare etmek
Boxing
judge n. yan hakem

Sens de "judge" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 272 résultat(s)

Anglais Turc
General
judge of character n. insan sarrafı
Tom certainly is a poor judge of character.
Tom kesinlikle başarısız bir insan sarrafı.

More Sentences
Speaking
don't judge me expr. beni yargılama
Don't judge me.
Beni yargılama.

More Sentences
Law
senior judge n. kıdemli yargıç
Various independent senior judges have resigned as a result.
Bunun sonucunda çok sayıda bağımsız kıdemli yargıç istifa etti.

More Sentences
General
trial judge n. duruşma hakimi
a good judge of character n. adam sarrafı
judge of the peace n. sulh yargıcı
muslim judge n. kadı
chief judge n. mahkeme başkanı
judge-made law n. hakimin yarattığı hukuk
a good judge of character n. insan sarrafı
appear before judge v. hakim karşısına çıkmak
judge he is no good v. notunu vermek
be a good judge of v. anlamak
judge by externals v. görünüşe dayanarak hükme varmak
be a bad judge of v. anlamamak
be a good judge of v. -in ne olduğunu bilmek
judge beforehand v. peşin hüküm vermek
sober as a judge v. tamamen ayık olmak
judge necessary v. gerekli saymak
judge necessary v. gerekli addetmek
appear before the judge v. hakim huzuruna çıkmak
judge impartially v. tarafsızlıkla yargılamak
come up before the judge v. hakim huzuruna çıkmak
stand up before the judge v. hakim önüne çıkmak
be up before the judge v. hakim önüne çıkmak
stand up before the judge v. hakim huzuruna çıkmak
be up before the judge v. hakim huzuruna çıkmak
come up before the judge v. hakim önüne çıkmak
haul the suspect up before the judge v. zanlıyı hakimin huzuruna çıkarmak
be the sole judge of v. tek yargılayıcısı olmak
judge from v. -e dayanarak çıkarımda bulunmak
Phrasals
judge between (someone or something and someone or something else) v. iki zıt kişi veya şey arasında seçim yapmak
judge between (someone or something and someone or something else) v. iki zıt kişi veya şey arasında karar vermek
judge between (someone or something) (and someone or something else) v. (iki veya birkaç şeyden/kişiden) birine karar vermek
judge between (someone or something) (and someone or something else) v. (iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak
judge between (someone or something) (and someone or something else) v. (iki veya birkaç şeyden/kişiden birinde) karar kılmak
judge between (someone or something and someone or something else) v. (iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak
judge between (someone or something and someone or something else) v. (iki veya birkaç şeyden/kişiden birinde) karar kılmak
judge between (someone or something and someone or something else) v. (iki veya birkaç şeyden/kişiden) birine karar vermek
judge between v. birinde karar kılmak
judge between v. arasında karar vermek
judge between v. birine karar vermek
judge between v. arasında seçim yapmak
Phrases
one may not be a judge in one’s own cause expr. kimse kendi davasının hakimi olamaz
no-one is judge in his own cause expr. kimse kendi davasının hakimi olamaz
no one should be judge in his own cause expr. kimse kendi davasının hakimi olamaz
you be the judge of that expr. sen baksan/bakıp karar versen (iyi olur)
you be the judge of that expr. bir de sen bak/değerlendir bakalım
you be the judge of that expr. bir bak bakalım
you be the judge of that expr. onu sen bilirsin
Proverb
don't judge a book by its cover kimseyi dış görünüşüne göre yargılama
judge not lest ye be judged (başkaları tarafından) yargılanmak istemiyorsan sen de başkalarını yargılama
judge not that ye be not judged (başkaları tarafından) yargılanmak istemiyorsan sen de başklarını yargılama
don't judge a book by its cover zarfa değil mazrufa bak
never judge a book by its cover zarfa değil mazrufa bak
never judge a book by its cover insanları dış görünüşleriyle yargılama
don't judge a man until you've walked in his boots yaşamadan yargılama
don't judge a man until you have walked (a mile) in his shoes kendini birinin yerine koymadan yargılama
don't judge a man until you have walked (a mile) in his shoes birini anlayıp dinlemeden yargılama
don't judge a man until you have walked (a mile) in his shoes yaşamadan yargılama
judge not, that ye not be judged yaşamadığın/deneyimlemediğin bir konuda başkasını yargılama
judge not, lest ye be judged anlamadan dinlemeden insanları yargılama
judge not, that ye be not judged birini yargılarken iki kere düşün
judge not, that ye not be judged birini yargılarken iki kere düşün
judge not, lest ye be judged birini yargılarken iki kere düşün
judge not, that ye not be judged anlamadan dinlemeden insanları yargılama
judge not, that ye be not judged yaşamadığın/deneyimlemediğin bir konuda başkasını yargılama
judge not, that ye be not judged anlamadan dinlemeden insanları yargılama
judge not, lest ye be judged yaşamadığın/deneyimlemediğin bir konuda başkasını yargılama
Colloquial
hanging judge n. hüküm giymiş kişileri asarak ölüme mahkum etme veya olağandışı derecede sert cezalara çarptırmakla ün salmış hakim
kids don't judge expr. çocuklar yargılamaz
(some score) from the east german judge expr. düşük not
(some score) from the east german judge expr. kıt not
I'll be the judge of that expr. ona ben karar vereceğim/veririm
I'll be the judge of that expr. bir değerlendireyim
I'll be the judge of that expr. göreceğim/göreceğiz bakalım
I'll be the judge of that expr. bir bakayım
I'll be the judge of that expr. onu ben bilirim
I'll be the judge of that expr. bir de ben göreyim
Idioms
activist judge [us/south africa] n. kendine adalet
activist judge [us/south africa] n. kendine yargıç
activist judge [us/south africa] n. hükümlerini yazılı kanunlardan ziyade kişisel ideolojilerine göre veren yargıç/yargı
judge, jury, and executioner n. tüm yargı ve ceza sistemini tek elinde bulunduran kimse
judge, jury, and executioner n. tüm yargı ve ceza sisteminin hakimi kimse
judge, jury, and executioner n. hem yargılayan hem ceza veren hem de cezayı uygulayan kimse
judge, jury, and executioner n. astığı astık kestiği kestik kimse
judge by v. belirli bir şeye göre yargılamak
judge by v. belirli bir özelliğe göre hüküm vermek
judge from v. -e dayanarak yargılamak
judge by v. -e dayanarak yargılamak
judge by v. -e dayanarak yargıya varmak
judge from v. -e dayanarak yargıya varmak
judge something on its own merit v. bir olayı/durumu kendi içinde değerlendirmek
be as sober as a judge v. son derece ayık olmak
judge one on one's own merits v. birisini kendi içinde değerlendirmek
judge something on its own merits v. bir olayı/durumu kendi içinde değerlendirmek
(some score) from the east german judge v. kıt not vermek
(some score) from the east german judge v. notu koklatmak
(some score) from the east german judge v. doğu almanya hakemi gibi not vermek
be (as) sober as a judge v. sakin ve mantıklı olmak
be (as) sober as a judge v. metanetini kaybetmemek
be (as) sober as a judge v. metin olmak
be (as) sober as a judge v. kendinde olmak
be (as) sober as a judge v. soğukkanlı davranmak
be (as) sober as a judge v. ayık olmak
judge on its own merits v. kendi içinde değerlendirmek
judge one on own merits v. birini kendi içinde değerlendirmek
sober as a judge adj. kendinde/ayık
(as) sober as a judge adj. makul
(as) sober as a judge adj. ayık
(as) sober as a judge adj. metin
(as) sober as a judge adj. içine kapanık
(as) sober as a judge adj. vakur
(as) sober as a judge adj. karamsar
(as) sober as a judge adj. mantıklı
(as) sober as a judge adj. sakin
(as) sober as a judge adj. sessiz
(as) sober as a judge adj. akılcı
(as) sober as a judge adj. hüzünlü
(as) sober as a judge adj. sarhoş olmamış
never judge a book by its cover expr. görünüşe aldanmamalı
not judge a book by its cover expr. insanları dış görünüşüyle yargılamayın
not judge a book by its cover expr. görünüşe aldanmayın
as sober as a judge expr. kendinde/ayık
(judge/lawyer/teacher etc.] worth their salt expr. işinin erbabı
(judge/lawyer/teacher etc.] worth their salt expr. işin erbabı
(judge/lawyer/teacher etc.] worth their salt expr. işinin hakkını veren
never judge by appearances expr. görünüşe aldanmamalı
sober as a judge expr. aşırı soğukkanlı
as sober as a judge expr. aşırı soğukkanlı
save it for the judge [cliché] expr. derdini hakime anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. derdini hakime/mahkemede anlat
save it for the judge [cliché] expr. bunları mahkemede anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. derdini mahkemede anlatırsın
save it for the judge [cliché] expr. bunları hakime anlatırsın
tell it to the judge [cliché] expr. mahkemede anlatırsın
tell it to the judge [cliché] expr. hakime anlat
tell it to the judge [cliché] expr. hakime anlatırsın
as sober as a judge exclam. aşırı sakin
sober as a judge exclam. aşırı sakin
Speaking
only god can judge me expr. beni sadece tanrı yargılayabilir
you can't judge a book by its cover expr. kimseyi dış görünüşüne göre yargılayamazsın
don't judge too quickly expr. çabuk hüküm verme!
don't judge too quickly expr. peşin hükümlü olma!
don't judge too quickly expr. peşin hüküm verme!
you can't judge a book by its cover expr. görünüşe aldanmayın
you can't judge a book by its cover expr. görünüşe aldanmamalı
only god can judge me expr. beni yalnızca tanrı yargılar
only god can judge me expr. beni yalnızca tanrı yargılayabilir
when you go up in front of the judge expr. hakimin karşısına çıktığında
you have to go before a judge expr. hakimin karşısına çıkman gerekiyor
no one can judge me expr. beni kimse yargılayamaz
Trade/Economic
associate judge n. toplu mahkeme üyesi
associate judge n. hakim muavini
Law
presiding judge n. duruşma hakimi
coroner judge n. sorgu hakimi
judge of execution n. infaz hakimi
judge advocate n. askeri mahkeme savcısı
court of appeal judge n. temyiz hakimi
impartiality of judge n. hakimin tarafsızlığı
competency of challenged judge n. reddi istenen hakimin yapabilecekleri
challenge of judge n. hakimin reddi
delegated judge n. naip hakim
discretion of judge n. hakimin takdiri
felony against judge n. hakim aleyhine suç
investigating judge n. sorgu hakimi
investigating judge n. tetkik hakimi
period fixed by judge n. hakimin tayin ettiği müddet
period fixed by judge n. kanunun verdiği süre
period fixed by judge n. yasada belirlenmiş süre
judge advocate n. askeri yargıç
judge advocate n. askeri hukuk müşaviri
judge made law n. mahkeme içtihatlarına dayanan hukuk
judge advocate general n. askeri başsavcı
judge made law n. mahkeme kararları ile gelişen hukuk
temporary judge n. geçici yetkili yargıç
judge pro tem n. geçici yetkili yargıç
judge de facto n. fiili hakim
temporary judge n. geçici yargıç
judge pro tem n. geçici yargıç
circuit judge n. (abd) bölge hakimi
chief judge n. mahkeme başkanı
county judge n. il hakimi
county judge n. ilçe hakimi
investigation judge n. tetkik hakimi
bias of judge n. hakimin tarafgirliği
bias of judge n. hakimin taraf tutması
district judge n. bölge yargıcı
district judge n. bölge hakimi
probate judge n. vesayet hakimi
puisne judge n. ikinci hakim
prospective judge n. yargıç adayı
assistant judge n. hakim yardımcısı
examining judge n. soruşturma yargıcı
examining judge n. tahkikat hakimi
trial judge n. duruşma hakimi
responsibility of the judge n. hakimin sorumluluğu
responsibility of the judge n. yargıç sorumluluğu
associate judge n. yüksek mahkeme üyesi
principle of the natural judge n. doğal yargıç ilkesi
natural judge principle n. doğal yargıç ilkesi
rogatory judge n. istinabe hakimi
creation of law by judge in private law n. yargıcın hukuk yaratması
objective judge n. tarafsız hakim
objective judge n. tarafsız yargıç
probate judge n. veraset hakimi
local judge n. yerel yargı
acting judge n. yedek/yerine bakan yargıç/hakim
acting judge n. geçici bir süre için (bir başka hakimin) yerine bakan hakim
sitting judge n. daimi yargıç/hakim
acting judge n. yargıcın yokluğunda geçici olarak yargıçlık görevini devralan kişi
reporter judge n. raportör hakim
juvenile judge n. çocuk hakimi
administrative law judge n. idari hakim
bias of judge n. hakimin taraflılığı
rapporteur judge n. tetkik hakimi
competent judge n. yetkili hakim
offices of judge of execution n. infaz hakimlikleri
juvenile judge n. çocuk yargıcı
investigating judge n. sorgu yargıcı
judge of first instance courts n. asliye hâkimi
trial judge n. duruşma hakimi
judge of execution n. infaz hakimi
presiding judge n. mahkeme başkanı
administrative law judge n. idari yargıç
lay judge n. meslekten olmayan hakim
deputy judge n. naip
district court judge [australia/new zealand] n. sulh hakimi
district court judge [australia/new zealand] n. sulh yargıcı
side judge n. hakim muavini
side judge n. hakim yardımcısı
be brought before a judge v. yargıç önüne çıkarılmak
signed by the judge on adj. hakim tarafından görülmüş
signed by the judge on adj. hakim tarafından imzalanmış
judge-led adj. yargıç başkanlığında
judge-made adj. mahkeme kararına dayanan
judge-made adj. hakimin yarattığı
to the office of the honorable judge of expr. sayın hakimliğine
through delegated judge expr. naip hakim vasıtasıyla
signed by the judge on expr. hakim havaleli
jud (judge) abrev. yargıç
jud (judge) abrev. hakim
cj (chief judge) abrev. mahkeme başkanı
History
ecclesiastical judge n. dini yargıç
military judge of anatolia n. anadolu kazaskeri
Religious
dayyan (rabbinic judge) n. yahudi mahkemesinde yahudi hakim
dayyan (rabbinic judge) n. yahudi kadısı
Military
staff judge advocate n. askeri adli müşavir
judge advocate generalship n. askeri adalet başkanlığı
judge advocate n. askeri adli müşavir
staff judge advocate n. askeri hakim
military judge n. askeri hakim
judge advocate n. askeri savcı
trial judge advocate n. askeri savcı
judge advocate n. askeri hakim
judge advocate general n. baş askeri adli müşavir
judge of the army n. kazasker
Sport
diving judge n. atlama hakemi
line judge n. çizgi hakemi
back judge n. arka hakem
touch judge n. (ragbide) yan hakem
field judge n. futbol yetkilisi
distance-judge v. mesafe tahmini yapmak
Football
goal judge n. kale hakemi
side judge n. yan hakem
Volleyball
line judge n. çizgi hakemi
Abbreviation
alj (administrative law judge) n. idari hakim
alj (administrative law judge) n. idari yargıç
Latin
nemo judex in causa sua (no-one should be a judge in his own cause) expr. kimse kendi davasının yargıcı olamaz
nemo judex in causa sua (no-one should be a judge in his own cause) expr. kimse kendi davasında yargıç olamaz
nemo judex in sua causa (no-one should be a judge in his own cause) expr. kimse kendi davasında yargıç olamaz
nemo judex in sua causa (no-one should be a judge in his own cause) expr. kimse kendi davasının yargıcı olamaz