Turc | Anglais | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | silah kaçakçılığı | arms smuggling n. | ||
They control drugs, arms smuggling, black market diamonds, human trafficking, and even murder and extortion. Uyuşturucu, silah kaçakçılığı, karaborsa elmas, insan kaçakçılığı ve hatta cinayet ve gasp kontroleri altında. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | silah kaçakçılığı | arms trafficking n. | ||
We must resume our work on light arms trafficking. Hafif silah kaçakçılığı konusundaki çalışmalarımıza devam etmeliyiz. More Sentences |
||||
Politics | ||||
Politics | silah kaçakçılığı | arms trafficking n. | ||
Quite simply, the question is whether this immorality only applies to illegal arms trafficking. Basitçe sorulması gereken soru, bu ahlaksızlığın sadece yasadışı silah kaçakçılığı için mi geçerli olduğudur. More Sentences |
||||
General | ||||
General | silah kaçakçılığı | gunrunning n. | ||
Law | ||||
Law | silah kaçakçılığı | trafficking of arms n. | ||
Law | silah kaçakçılığı | gunrunning n. | ||
Law | silah kaçakçılığı | weapons smuggling n. |
Turc | Anglais | |
---|---|---|
General | ||
General | silah kaçakçılığı yapmak | smuggle arms v. |
General | silah kaçakçılığı yapmak | smuggle weapons v. |
General | silah kaçakçılığı yapmak | be engaged in arms smuggling v. |
Law | ||
Law | silah kaçakçılığı yapma | gunrunning n. |
Military | ||
Military | silah-mühimmat kaçakçılığı | weapon and ammunition smuggling n. |