| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Phrasals | ||||
| Phrasals | stack up v. | yığılmak | ||
|
Piles of the magazines were stacked up near the front door. Dergi yığınları ön kapının yanına yığılmıştı. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | stack up v. | düzenli yığmak | ||
| Phrasals | ||||
| Phrasals | stack up v. | birikmek | ||
| Phrasals | stack up v. | çoğalmak | ||
| Phrasals | stack up v. | kıyaslamak | ||
| Phrasals | stack up v. | karşılaştırmak | ||
| Phrasals | stack up v. | mukayese etmek | ||
| Phrasals | stack up v. | bir anlam ifade etmek | ||
| Phrasals | stack up v. | mantıklı olmak | ||
| Phrasals | stack up v. | yığılmak | ||
| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | stack them up and wrap rubber bands around them v. | üst üste yığıp lastik bantlarla sarmak | ||
| Phrasals | ||||
| Phrasals | stack up against v. | ile karşılaştırıldığında (iyi/kötü vs.) görünmek | ||
| Phrasals | stack up to someone or something v. | (biri/bir şey) kadar saygıdeğer/değerli olmak | ||
| Phrasals | stack up to someone or something v. | benzer (biriyle/bir şeyle) kıyaslandığında yeterince iyi olmak | ||
| Phrasals | stack up to someone or something v. | (biri/bir şey) kadar iyi olmak | ||
| Phrasals | stack up to someone or something v. | (birine/bir şeye) benzer olmak | ||
| Phrasals | stack up to someone or something v. | benzer (biriyle/bir şeyle) mukayese edildiğinde onun kadar iyi olmak/ona yetişmek | ||
| Phrasals | stack up to v. | kadar iyi olmak | ||
| Phrasals | stack up to v. | kadar saygıdeğer/değerli olmak | ||
| Phrasals | stack up to v. | -e benzer olmak | ||
| Computer | ||||
| Computer | push up stack n. | ilk giren ilk çıkar yığıtı | ||
| Construction | ||||
| Construction | tolerance stack-up n. | kot zinciri | ||