crunch - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
crunch çıtırdamak v.
  • Tom could hear Mary crunching on a carrot.
  • Tom, Mary'nin bir havucu çıtırdattığını duyabiliyordu.
  • Autumn leaves crunched under Tom's feet as he walked up the path to Mary's front door.
  • Mary'nin ön kapısına giden yolda yürürken Tom'un ayaklarının altında sonbahar yaprakları çıtırdıyordu.
  • Tom sat at his desk all day crunching numbers.
  • Tom bütün gün masasında oturup rakamları çıtırdatıyordu.
Show More (1)
crunch tıkırtı n.
  • Hearing the crunch of her steps, I ended my call.
  • Adımlarının tıkırtısını duyunca aamayı sonlandırdım.
Show More (-2)
crunch sıkıntı n.
  • The lack of funds caused a big crunch.
  • Fon eksikliği büyük bir sıkıntıya yol açtı.
Show More (-2)
crunch mekik n.
  • She managed to do 100 crunches in a row.
  • Arka arkaya 100 mekik çekmeyi başardı.
Show More (-2)
crunch hışırdamak v.
  • Autumn leaves crunched under Tom's feet as he walked up the path to Mary's front door.
  • Tom, Mary'nin evinin kapısına doğru yürürken, kurumuş yapraklar ayağının altında hışırdıyordu.
Show More (-2)