| 1 |
dissent |
muhalefet |
n. |
|
- In the old days, religious dissent was punished severely.
- Eski günlerde dine karşı muhalefet ağır şekilde cezalandırılırdı.
- First he attempts to act against dissent in the name of politicised Islam.
- İlk olarak siyasallaşmış İslam adına muhalefete karşı harekete geçmeye çalışıyor.
- There did not seem to be any dissent in by the Conference of Presidents at the time and it was hardly questioned.
- O dönemde Başkanlar Konferansı tarafından herhangi bir muhalefet görülmemiş ve bu durum neredeyse hiç sorgulanmamıştır.
Show More (0)
|
| 2 |
dissent |
muhalefet şerhi |
n. |
|
- There weren't any dissents in the case.
- Davada herhangi bir muhalefet şerhi yoktu.
Show More (-2)
|
| 3 |
dissent |
karşı olmak |
v. |
|
- Not many politicians dissent from this subject.
- Pek çok siyasetçi bu konuya karşı değil.
Show More (-2)
|
| 4 |
dissent |
muhalif olmak |
v. |
|
- One of the judges dissented from the ruling.
- Yargıçlardan biri karara muhalif olmuştur.
Show More (-2)
|
| 5 |
dissent |
görüş ayrılığı |
n. |
|
- The points on which there is dissent are extremely important points which we will have to discuss.
- Görüş ayrılığı olan noktalar, tartışmamız gereken son derece önemli noktalardır.
Show More (-2)
|
| 6 |
dissent |
muhalefet etmek |
v. |
|
- Such is the grip of EU money that dissent from the perceived wisdom is treated almost as heresy.
- AB parası öyle bir kıskaca alınmış ki, algılanan bilgeliğe muhalefet etmek neredeyse sapkınlık olarak görülüyor.
Show More (-2)
|
