| 1 |
stagger |
sendelemek |
v. |
|
- The drunk women staggered out of the pub.
- Sarhoş kadınlar bardan sendeleyerek çıktılar.
- I was staggered for a moment.
- Bir an için sendeledim.
- I staggered and fell.
- Ben sendeledim ve düştüm.
- I staggered to my feet.
- Sendeleyerek ayağa kalktım.
- Tom staggered and fell.
- Tom sendeledi ve düştü.
- Tom staggered.
- Tom sendeledi.
- Tom staggered home from the bar.
- Tom bardan eve sendeleyerek geldi.
- Tom staggered away.
- Tom sendeleyerek uzaklaştı.
- Tom staggered off.
- Tom sendeleyerek gitti.
- Tom staggered home.
- Tom eve sendeleyerek geldi.
- Tom staggered in.
- Tom sendeleyerek içeri girdi.
- I staggered and fell.
- Sendeledim ve düştüm.
Show More (9)
|
| 2 |
stagger |
şaşırtmak |
v. |
|
- The size of the infection staggered the doctors.
- Enfeksiyonun büyüklüğü doktorları şaşırttı.
Show More (-2)
|
| 3 |
stagger |
bocalamak |
v. |
|
- She staggered from one depression to another for years.
- Yıllarca bir depresyondan diğerine bocaladı durdu.
Show More (-2)
|
| 4 |
stagger |
derecelendirmek |
v. |
|
- The workers staggered their work hours so the machine could work non-stop all day.
- İşçiler, makinenin tüm gün durmaksızın çalışabilmesi için çalışma saatlerini derecelendirdi.
Show More (-2)
|
| 5 |
stagger |
(kavisli parkurda) her yarışçıyı farklı noktadan başlatmak |
v. |
|
- The race will have a staggered start as it will be held on an oval track.
- Yarış oval bir pistte yapılacağı için her yarışçı farklı noktadan başlatılacak.
Show More (-2)
|
| 6 |
stagger |
sendeleme |
n. |
|
- The heavy load can cause the horse to walk with a stagger.
- Ağır yük atın sendeleyerek yürümesine neden olabilir.
Show More (-2)
|
| 7 |
stagger |
yalpalamak |
v. |
|
- I staggered to my feet.
- Yalpalayarak ayağa kalktım.
Show More (-2)
|
