| 1 |
tap |
musluk |
n. |
|
- She washed the fruit under the kitchen tap.
- Meyveleri mutfak musluğunun altında yıkadı.
- Experience shows that it is no use trying to dry out a flooded room without turning off the taps.
- Tecrübeler, su basmış bir odayı muslukları kapatmadan kurutmaya çalışmanın faydası olmadığını göstermektedir.
- The United States can, because it can turn off the money tap.
- Amerika Birleşik Devletleri yapabilir çünkü para musluğunu kapatabilir.
- The United States can, because it can turn off the money tap.
- Birleşik Devletler bunu yapabilir, çünkü para musluğunu kapatabilir.
- Apologies were made, and the data tap was turned off immediately.
- Özür dilendi ve veri musluğu derhal kapatıldı.
- You cannot turn the tap off at one location, only to open it at another.
- Bir yerde musluğu kapatıp başka bir yerde açamazsınız.
- That is very significant in a country like Denmark where we drink water directly from the tap.
- Danimarka gibi suyu doğrudan musluktan içtiğimiz bir ülkede bu çok önemli.
- Tom turned the tap off.
- Tom musluğu kapattı.
- Tom drank from the tap.
- Tom musluktan su içti.
- I've got a tap that leaks.
- Sızan bir musluğum var.
- Tom turned on the tap.
- Tom musluğu açtı.
- I have a leaking tap.
- Sızdıran bir musluğum var.
- I drank from the tap.
- Musluktan su içtim.
- I turned on the tap.
- Musluğu açtım.
- Check if the gas tap is closed.
- Gaz musluğunun kapalı olup olmadığını kontrol edin.
- Tom fixed the dripping tap.
- Tom damlatan musluğu tamir etti.
- I have a dripping tap.
- Damlayan bir musluğum var.
- There was a tap at the door.
- Kapıda bir musluk vardı.
- Leaking taps waste a lot of water.
- Sızdıran musluklar çok fazla su israf ediyor.
- I turned off the tap.
- Musluğu kapattım.
- How can I repair my leaking tap?
- Sızdıran musluğumu nasıl onarabilirim?
- Will they manage to stop the leaking tap?
- Sızdıran musluğu durdurmayı başaracaklar mı?
- Tom drank from the tap.
- Tom musluktan içti.
- Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
- The tap in the kitchen is dripping.
- Mutfaktaki musluk damlatıyor.
- Many people drink water from the kitchen tap.
- Birçok kişi mutfak musluğundan su içiyor.
- Don't use this tap.
- Bu musluğu kullanma.
- I went to the tap and drank water.
- Musluğa gittim ve su içtim.
- The tap in the kitchen is dripping.
- Mutfaktaki musluk damlıyor.
- Leaking taps waste a lot of water.
- Sızdıran musluklar çok fazla su israfına neden olur.
- Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, musluktan su içer.
- Electricity comes from the wall socket, and water from the tap.
- Elektrik duvar prizinden, su ise musluktan geliyor.
- Water was dripping from the tap.
- Musluktan su damlıyordu.
- Will they manage to stop the leaking tap?
- Sızdıran musluğu durdurmayı başarabilecekler mi?
- The tap is dripping.
- Musluk damlatıyor.
- Tom fixed the dripping tap.
- Tom damlayan musluğu onardı.
- I drank from the tap.
- Musluktan içtim.
- Check if the gas tap is closed.
- Gaz musluğunun kapalı olup olmadığını kontrol et.
- Tom turned on the hot water tap.
- Tom sıcak su musluğunu açtı.
- How can I repair my leaking tap?
- Sızdıran musluğumu nasıl tamir edebilirim?
- I've got a tap that leaks.
- Sızdıran bir musluğum var.
- The main tap is turned off.
- Ana musluk kapatıldı.
- I'm not used to drinking water from the tap.
- Musluktan su içmeye alışık değilim.
- Don't use this tap.
- Bu musluğu kullanmayın.
- Many people drink water from the kitchen tap.
- Birçok insan mutfak musluğundan su içiyor.
- I have a dripping tap.
- Damlatan bir musluğum var.
- Electricity comes from the wall socket, and water from the tap.
- Elektrik prizden su musluktan geliyor.
Show More (44)
|
| 2 |
tap |
hafifçe vurmak |
v. |
|
- I tapped my foot on the floor.
- Ayağımı yere hafifçe vurdum.
- She tapped the box with her forefinger.
- O işaret parmağı ile kutuya hafifçe vurdu.
- Tom tapped me on the shoulder.
- Tom omzuma hafifçe vurdu.
- Someone tapped me on the shoulder.
- Birisi omuzuma hafifçe vurdu.
- Mary tapped her foot on the floor.
- Mary ayağını yere hafifçe vurdu.
Show More (2)
|
| 3 |
tap |
faydalanmak |
v. |
|
- She tried to tap into her inner wisdom and guidance.
- İçsel bilgeliğinden ve rehberliğinden faydalanmaya çalıştı.
- If science can tap these alternative sources of protein, the dream for aquaculture may yet come true.
- Eğer bilim bu alternatif protein kaynaklarından faydalanabilirse, su ürünleri yetiştiriciliği hayali gerçek olabilir.
Show More (-1)
|
| 4 |
tap |
tıkırtı |
n. |
|
- There was a light tap at the window.
- Pencereden hafif bir tıkırtı geliyordu.
- Tom heard someone tapping on his window.
- Tom birinin penceresine tıklattığını duydu.
Show More (-1)
|
| 5 |
tap |
tıklatmak |
v. |
|
- He heard someone tap at the door.
- Birinin kapıyı tıklattığını duydu.
Show More (-2)
|
| 6 |
tap |
hafif hafif vurmak |
v. |
|
- The branches were tapping against the window.
- Dallar pencereye hafif hafif vuruyordu.
Show More (-2)
|
| 7 |
tap |
kullanmaya başlamak |
v. |
|
- We might need to tap into our savings account.
- Birikim hesabımızı kullanmaya başlamamız gerekebilir.
Show More (-2)
|
| 8 |
tap |
gizlice telefonunu dinlemek |
v. |
|
- They were unaware that their phones were tapped.
- Telefonlarının gizlice dinlendiğinin farkında değillerdi.
Show More (-2)
|
| 9 |
tap |
fıçı (içki) |
n. |
|
- The pub has seven types of beer on tap.
- Barda yedi çeşit fıçı bira bulunmaktadır.
Show More (-2)
|
| 10 |
tap |
delip suyu/sıvıyı akıtmak |
v. |
|
- We tapped a maple tree for syrup.
- Bir akçaağacı delerek şurubunu akıttık.
Show More (-2)
|
| 11 |
tap |
(takımından habersiz) bir oyuncuyu ayartmak |
v. |
|
- He was taped up by another team in the major league.
- Birinci ligdeki başka bir takım tarafından ayartılmıştı.
Show More (-2)
|
| 12 |
tap |
step |
n. |
|
- She bought a new outfit for tap class.
- Step dansı dersi için yeni bir kıyafet aldı.
Show More (-2)
|
| 13 |
tap |
dinleme cihazı |
n. |
|
- The detectives had put a tap on his phone.
- Dedektifler adamın telefonuna dinleme cihazı yerleştirmişler.
Show More (-2)
|
| 14 |
tap |
kullanmak |
v. |
|
- These days, Spain wants to tap half of the Ebro's water to promote tourism in southern Spain.
- Bugünlerde İspanya, güney İspanya'da turizmi teşvik etmek için Ebro'nun suyunun yarısını kullanmak istiyor.
Show More (-2)
|
| 15 |
tap |
çeşme |
n. |
|
- I'm not used to drinking water from the tap.
- Çeşmeden su içmeye alışık değilim.
Show More (-2)
|
