|
- This will be a voyage over a rough sea for, as I have said, there are massive challenges ahead.
- Bu dalgalı bir denizde yapılacak bir yolculuk olacak, zira daha önce de söylediğim gibi önümüzde büyük zorluklar var.
- The voyage data recorder is an instrument for recording travel data.
- Yolculuk veri kaydedicisi, seyahat verilerini kaydetmek için kullanılan bir araçtır.
- As you know, life is comparable to a voyage.
- Bildiğiniz gibi, hayat bir yolculuğa benzer.
- I need a good steed for my voyage.
- Yolculuğum için iyi bir ata ihtiyacım var.
- The voyage from England to India used to take 6 months.
- İngiltere'den Hindistan'a yolculuk 6 ay sürerdi.
- Life is often compared with a voyage.
- Hayat genellikle bir yolculuğa benzetilir.
- They went on a voyage.
- Bir yolculuğa çıktılar.
- The long voyage was a trial for us.
- Uzun yolculuk bizim için bir sınavdı.
- I wish you a pleasant voyage.
- Sana hoş bir yolculuk diliyorum.
- I know that now, naturally, all are waiting for me to share something about my voyage.
- Biliyorum ki şimdi, doğal olarak, herkes yolculuğum hakkında bir şeyler paylaşmamı bekliyor.
- This was his first voyage as captain.
- Bu onun kaptan olarak ilk yolculuğuydu.
- Life is often compared to a voyage.
- Hayat çoğu zaman bir yolculuğa benzetilir.
- Your family has considerably increased since my last voyage.
- Son yolculuğumdan beri aileniz oldukça büyüdü.
- The crew is busy preparing for the voyage into outer space.
- Mürettebat uzaya yolculuk yapmak için hazırlanmakla meşgul.
- The voyage lasted 14 months.
- Yolculuk 14 ay sürdü.
- It was in 1912 that the Titanic sank during her first voyage.
- Titanik, 1912'de ilk yolculuğu sırasında battı.
- I wish you a pleasant voyage.
- Size iyi yolculuklar dilerim.
- A voyage to the moon in a spaceship is no longer a dream.
- Uzay gemisiyle Ay'a yolculuk artık bir hayal değil.
- He thinks that life is like a voyage in a sense.
- Hayatın bir anlamda yolculuk gibi olduğunu düşünür.
- He went on a voyage to America.
- Amerika'ya bir yolculuğa çıktı.
- The voyage from England to India used to take 6 months.
- İngiltere'den Hindistan'a yolculuk eskiden 6 ay sürerdi.
- The voyage to America used to take many weeks.
- Amerika yolculuğu eskiden haftalarca sürerdi.
- Someday we will be able to go on a voyage to Mars.
- Birgün Mars'a yolculuk yapabileceğiz.
- He thinks that life is like a voyage in a sense.
- O hayatın bir bakıma bir yolculuk gibi olduğunu düşünüyor.
- I know that now, naturally, all are waiting for me to share something about my voyage.
- Yolculuğum hakkında bir şey paylaşmak için doğal olarak şimdi herkesin beni beklediğini biliyorum.
- Life is often compared to a voyage.
- Yaşam genellikle bir yolculuğa benzetilmektedir.
- A voyage to the moon in a spaceship is no longer a dream.
- Bir uzay gemisinde aya yolculuk artık bir rüya değil.
- They went on a voyage.
- Onlar bir yolculuğa çıktı.
- We enjoyed a long voyage across the Pacific Ocean.
- Pasifik Okyanusundaki uzun bir yolculuktan zevk aldık.
- It was in 1912 that the Titanic sank during her first voyage.
- 1912'de Titanik, ilk yolculuğu sırasında battı.
- We enjoyed a long voyage across the Pacific Ocean.
- Pasifik Okyanusu boyunca uzun bir yolculuğun tadını çıkardık.
Show More (28)
|