1 |
weight |
kilo |
n. |
|
- If you keep ignoring your weight, you will have serious problems.
- Kilonuzu görmezden gelmeye devam ederseniz, ciddi sorunlar yaşarsınız.
- I thought I'd eat my weight in muffins today.
- Bugün kilolarca kek yiyeceğimi düşünmüştüm.
- I thought I'd eat my weight in muffins today.
- Bugün kilolarca kek yiyeceğimi sanıyordum.
- Tom has lost some weight.
- Tom biraz kilo verdi.
- I need to lose some weight.
- Biraz kilo vermem lazım.
- Mary was bullied at school because of her weight.
- Mary, kilosu nedeniyle okulda zorbalığa uğradı.
- How did Tom manage to lose so much weight so quickly?
- Tom bu kadar kiloyu nasıl bu kadar çabuk verdi?
- Tom is about the same weight as me.
- Tom benimle hemen hemen aynı kiloda.
- Lose some weight.
- Biraz kilo ver.
- How much more weight do you want to lose?
- Daha ne kadar kilo vermek istiyorsun?
- Her diet resulted in weight loss.
- Yaptığı diyetle kilo verdi.
- I thought I wasn't going to lose so much weight.
- Bu kadar kilo vermeyeceğimi sanıyordum.
- Tom lied about his weight.
- Tom kilosu hakkında yalan söyledi.
- She lost a lot of weight.
- Çok kilo verdi.
- I think you should lose some weight.
- Sanıyorum biraz kilo vermelisin.
- Tom told Mary that he thought she should lose some weight.
- Tom Mary'ye biraz kilo vermesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom has lost a lot of weight recently.
- Tom son zamanlarda çok kilo verdi.
- Tell Tom that he should lose some weight.
- Tom'a biraz kilo vermesi gerektiğini söyle.
- How much weight do you want to lose?
- Kaç kilo vermek istiyorsun?
- Tom lost a ton of weight.
- Tom çok kilo verdi.
- How did Tom lose so much weight so quickly?
- Tom nasıl bu kadar çabuk kilo verdi?
- We're approximately the same weight.
- Yaklaşık olarak aynı kilodayız.
- He has a weight complex.
- Kilo kompleksi var.
- I've got to lose some weight.
- Biraz kilo vermem lazım.
- His weight is double what it was ten years ago.
- Kilosu on yıl öncesinin iki katı.
- Could you please tell me your height and weight?
- Lütfen bana boyunuzu ve kilonuzu söyler misiniz?
- Tom and Mary are exactly the same weight.
- Tom ve Mary birebir aynı kilodalar.
- Do you think I've lost weight?
- Sence kilo mu verdim?
- Tom seems to be worried about his weight.
- Tom kilosu hakkında endişeli görünüyor.
- I think you should lose some weight.
- Bence biraz kilo vermelisin.
- You worry about your weight too much.
- Kilon hakkında çok endişeleniyorsun.
- How did Tom lose so much weight?
- Tom nasıl bu kadar çok kilo verdi?
- My weight stays the same no matter how much I eat.
- Ne kadar çok yersem yiyeyim kilom hep aynı kalıyor.
- Tom is trying to keep his weight down.
- Tom kilosunu düşük tutmaya çalışıyor.
- My pants are very loose because I've lost much weight.
- Pantolonum çok bol, çünkü çok kilo verdim.
- Tom guessed my weight.
- Tom kilomu tahmin etti.
- I watch my weight very carefully.
- Kiloma çok dikkat ediyorum.
- Tom has lost a lot of weight.
- Tom çok kilo verdi.
- I should probably lose a little weight.
- Galiba biraz kilo vermeliyim.
- You've lost a lot of weight.
- Çok kilo vermişsin.
- How did you lose so much weight?
- Nasıl bu kadar kilo verdin?
- It looks like you've lost a little weight.
- Biraz kilo vermişsin gibi görünüyor.
- Both of us should lose some weight.
- İkimiz de biraz kilo vermeliyiz.
- Since I lost a little weight, my belt got loose.
- Biraz kilo verdiğim için kemerim gevşedi.
- How did Tom lose all that weight?
- Tom o kadar kiloyu nasıl verdi?
- Tom thinks he needs to lose some weight, but Mary doesn't think so.
- Tom biraz kilo vermesi gerektiğini düşünüyor ama Mary öyle düşünmüyor.
- Tom must lose a little weight.
- Tom biraz kilo vermeli.
- Weight increase is the easiest method for personal development.
- Kilo almak, kişisel gelişimin en kolay metodudur.
- If you aren't careful about what you eat, you'll put back on all the weight that you spent so much time losing.
- Yediklerinize dikkat etmezseniz, o kadar zaman harcayıp verdiğiniz kiloları geri alırsınız.
- I gained back the weight I'd lost over the summer.
- Yaz boyunca verdiğim kiloları geri aldım.
- She's lost a lot of weight since she went on a diet.
- Diyete başladığından beri çok kilo verdi.
- The doctor told Tom that he needed to lose some weight.
- Doktor Tom'a biraz kilo vermesi gerektiğini söyledi.
- How much more weight should I lose?
- Daha ne kadar kilo vermeliyim?
- I've been trying to lose a little weight.
- Biraz kilo vermeye çalışıyorum.
- Tom needs to lose a bit of weight.
- Tom'un biraz kilo vermesi gerekiyor.
- I'm roughly the same weight as I was at this time last year.
- Yaklaşık olarak geçen yıl bu zamanlar olduğum kilodayım.
- I tried to guess Tom's weight.
- Tom'un kilosunu tahmin etmeye çalıştım.
- We're about the same weight.
- Hemen hemen aynı kilodayız.
- Tom hasn't lost any weight even though he says he's been dieting.
- Tom diyet yaptığını söylemesine rağmen hiç kilo vermemiş.
- Are you watching your weight?
- Kilona dikkat ediyor musun?
- I'm going to try to lose a little weight.
- Biraz kilo vermeye çalışacağım.
- My weight stays the same no matter how much I eat.
- Ne kadar yersem yiyeyim kilom aynı kalıyor.
- Are you losing weight?
- Kilo mu veriyorsun?
- Mary became angry when Tom mentioned her weight.
- Tom kilosundan bahsedince Mary sinirlendi.
- I don't have to worry about my weight.
- Kilom hakkında endişelenmeme gerek yok.
- Do you think Tom has lost weight?
- Sence Tom kilo mu verdi?
- How much more weight should I lose?
- Ne kadar daha kilo vermeliyim?
- I think it's time for me to lose some weight.
- Sanırım biraz kilo vermemin zamanı geldi.
- Weight increase is the easiest method for personal development.
- Kilo artışı kişisel gelişim için en kolay yöntemdir.
- I've got to lose some weight.
- Biraz kilo vermek zorundayım.
- Did you lose weight?
- Kilo mu verdin?
- She worries about her weight.
- O, kilosu hakkında endişeleniyor.
- Tom told Mary that he thought she should lose some weight.
- Tom, Mary'ye biraz kilo vermesi gerektiğini söyledi.
- Tom has lost quite a lot of weight recently.
- Tom son zamanlarda çok kilo verdi.
- Tom asked Mary how she had lost so much weight.
- Tom, Mary'ye nasıl bu kadar kilo verdiğini sordu.
- The doctor wants Tom to lose a little weight.
- Doktor Tom'un biraz kilo vermesini istiyor.
- Salt is sold by weight.
- Tuz kilo ile satılır.
- Tom and Mary are about the same weight.
- Tom ve Mary yaklaşık aynı kilodalar.
- Tomiko guessed my weight.
- Tomiko kilomu tahmin etti.
- Tom lost a ton of weight.
- Tom tonlarca kilo verdi.
- My weight stays the same no matter what I eat.
- Ne yersem yiyeyim kilom aynı kalıyor.
- Tom has really lost a lot of weight.
- Tom gerçekten çok kilo verdi.
- Mary was bullied at school because of her weight.
- Mary kilosu yüzünden okulda zorbalığa uğradı.
- How did Tom lose so much weight so quickly?
- Tom nasıl bu kadar çok kiloyu bu kadar çabuk verdi?
- I've lost some weight.
- Biraz kilo verdim.
- Tom lost a ton of weight.
- Tom bir ton kilo verdi.
- What is your height and weight?
- Boyun ve kilon kaç?
- Tom lost a lot of weight.
- Tom çok kilo verdi.
- Tom and Mary are approximately the same weight.
- Tom ve Mary yaklaşık olarak aynı kilodalar.
- Tom tried to guess Mary's weight.
- Tom Mary'nin kilosunu tahmin etmeye çalıştı.
- Are you happy with your weight?
- Kilondan memnun musun?
- How much more weight do you want to lose?
- Ne kadar daha kilo vermek istiyorsun?
- I should probably lose a little weight.
- Muhtemelen biraz kilo vermeliyim.
- Tom tried to guess Mary's weight.
- Tom, Mary'nin kilosunu tahmin etmeye çalıştı.
- I think Tom should lose some weight.
- Bence Tom biraz kilo vermeli.
- I'm still the same weight I was three years ago.
- Hâlâ üç yıl önceki kilomdayım.
- It looks like you've lost some weight.
- Görünüşe göre biraz kilo vermişsin.
- I need to lose a little weight.
- Biraz kilo vermem gerekiyor.
- I'm going to try to lose some weight.
- Biraz kilo vermeye çalışacağım.
- Layla lost a lot of weight.
- Leyla çok kilo verdi.
- If you follow this weight loss plan, it's guaranteed to work.
- Bu kilo verme planını uygularsanız, işe yarayacağı garanti.
- I'm roughly the same weight as I was at this time last year.
- Geçen yıl bu zamanlar olduğum kiloyla aşağı yukarı aynı kilodayım.
- You've lost a little weight, haven't you?
- Biraz kilo verdin, değil mi?
- I'm worried about my weight.
- Ben kilom hakkında endişe duyuyorum.
- Tom is approximately the same weight as Mary.
- Tom yaklaşık olarak Mary ile aynı kiloda.
- Tom is about the same weight as Mary.
- Tom, yaklaşık olarak Mary ile aynı kiloda.
- Tom lost some weight.
- Tom biraz kilo verdi.
- Tom is about the same weight as you.
- Tom seninle hemen hemen aynı kiloda.
- It looks like Tom has lost a little weight.
- Görünüşe göre Tom biraz kilo vermiş.
- Both of us should lose some weight.
- İkimiz de kilo vermeliyiz.
- Tom had a weight problem.
- Tom'un kilo sorunu vardı.
- I'm worried about my weight.
- Kilom konusunda endişeliyim.
- I'd like to lose a little weight.
- Biraz kilo vermek istiyorum.
- Tom and Mary are more or less the same weight.
- Tom ve Mary aşağı yukarı aynı kilodalar.
- How much weight did you lose?
- Ne kadar kilo verdin?
- Tomiko guessed my weight.
- Tomiko benim kilomu tahmin etti.
- How much more weight does Tom want to lose?
- Tom daha ne kadar kilo vermek istiyor?
- I'm watching my weight.
- Kiloma dikkat ediyorum.
- I'd like to lose some weight.
- Biraz kilo vermek istiyorum.
- I watch my weight very carefully.
- Kiloma çok dikkat ederim.
- Tom certainly convinced me that I should lose some weight.
- Tom beni kesinlikle biraz kilo vermem gerektiğine ikna etti.
- The boxer lost his weight for the match.
- Boksör maç için kilo verdi.
- Tom asked Mary how she had lost so much weight.
- Tom Mary'ye nasıl o kadar çok kilo verdiğini sordu.
- Tom is approximately the same weight as me.
- Tom yaklaşık olarak benimle aynı kiloda.
- I want to lose a bit of weight.
- Biraz kilo vermek istiyorum.
- Tom worries about his weight.
- Tom kilosu için endişeleniyor.
- Tom guessed my weight.
- Tom benim kilomu tahmin etti.
- Tom asked Mary how she had lost so much weight.
- Tom Mary'ye nasıl bu kadar kilo verdiğini sordu.
- Mary becomes angry when Tom mentions her weight.
- Tom kilosundan bahsettiğinde Mary sinirlenir.
- Tom is about the same weight as Mary.
- Tom, Mary ile hemen hemen aynı kiloda.
- Tom and Mary have both lost a lot of weight, haven't they?
- Tom ve Mary çok kilo verdiler, değil mi?
- You need to lose some weight.
- Biraz kilo vermen lazım.
- Mary has lost quite a lot of weight.
- Mary epey kilo vermiş.
- Tom told me that he thought I should lose some weight.
- Tom bana biraz kilo vermem gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- I'm very worried about my weight.
- Kilom konusunda çok endişeliyim.
- Are those fruits sold by weight or by the piece?
- Bu meyveler kilo ile mi yoksa adet ile mi satılıyor?
- I can't figure out how Tom managed to lose so much weight so quickly.
- Tom'un bu kadar çabuk kilo vermeyi nasıl başardığını anlayamıyorum.
- How much weight have you lost?
- Ne kadar kilo verdin?
- Tom guessed Mary's weight.
- Tom, Mary'nin kilosunu tahmin etti.
- I think Tom should lose some weight.
- Sanırım Tom biraz kilo vermeli.
- I thought I wasn't going to lose so much weight.
- Çok kilo vermeyeceğimi düşündüm.
- I need to lose a little weight.
- Biraz kilo vermem lazım.
- She worries about her weight.
- Kilosu için endişeleniyor.
- Weight problem is very sensitive among women.
- Kilo sorunu kadınlar arasında çok hassas bir konu.
- I advised Tom to lose some weight.
- Tom'a biraz kilo vermesini tavsiye ettim.
- How did Tom manage to lose so much weight so quickly?
- Tom bu kadar çabuk kilo vermeyi nasıl başardı?
- I have to lose some weight.
- Biraz kilo vermeliyim.
- I've lost a little weight.
- Biraz kilo verdim.
- How was Tom able to lose so much weight so quickly?
- Tom nasıl bu kadar çabuk kilo verebildi?
- Maybe I'll lose some weight.
- Belki biraz kilo veririm.
- Tom has lost a lot of weight, hasn't he?
- Tom çok kilo verdi, değil mi?
- I haven't lost as much weight as you think I have.
- Düşündüğün kadar kilo vermedim.
- Maybe I'll try to lose some weight.
- Belki biraz kilo vermeyi denerim.
- Sami lost some weight.
- Sami biraz kilo verdi.
- Tom needs to lose some weight.
- Tom'un biraz kilo vermesi gerekiyor.
- Tom has a weight problem.
- Tom'un kilo problemi var.
- Tom and I are about the same weight.
- Tom ve ben hemen hemen aynı kilodayız.
- Would you like to see your wife lose a little weight?
- Karınızın biraz kilo verdiğini görmek ister misiniz?
- I'm very worried about my weight.
- Kilom hakkında çok endişeliyim.
- My doctor told me that I needed to lose some weight.
- Doktorum bana biraz kilo vermem gerektiğini söyledi.
- Tom looks like he's lost a lot of weight.
- Tom çok kilo vermiş gibi görünüyor.
- Her diet resulted in weight loss.
- Yaptığı diyet kilo vermesine neden oldu.
- Tom and I are about the same weight.
- Tom ve ben yaklaşık aynı kilodayız.
- I've lost a lot of weight.
- Çok kilo verdim.
- You worry about your weight too much.
- Kilon hakkında çok fazla endişeleniyorsun.
- Tom decided to go on a diet and lose some weight.
- Tom diyet yapmaya ve biraz kilo vermeye karar verdi.
- Tom was bullied at school because of his weight.
- Tom kilosu yüzünden okulda zorbalığa uğruyordu.
- Tom told us about how much weight you lost.
- Tom bize ne kadar kilo verdiğinden bahsetti.
- How much weight do you want to lose?
- Ne kadar kilo vermek istiyorsun?
- I must've lost some weight.
- Biraz kilo vermiş olmalıyım.
- It looks like Tom has lost a little weight.
- Tom biraz kilo vermiş gibi görünüyor.
- How much weight has Tom lost?
- Tom ne kadar kilo verdi?
- How did you lose so much weight?
- Nasıl bu kadar çok kilo verdin?
- Tom has lost a lot of weight since the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri çok kilo verdi.
- You've lost a little weight, haven't you?
- Biraz kilo vermişsin, değil mi?
- He tried to reduce his weight.
- Kilosunu azaltmaya çalıştı.
- Tom is approximately the same weight as you.
- Tom yaklaşık olarak seninle aynı kiloda.
- Both you and I should lose a little weight.
- Hem siz hem de ben biraz kilo vermeliyiz.
- I'm just worried about my weight.
- Kilom için endişeleniyorum ya.
- How was Tom able to lose so much weight so quickly?
- Tom nasıl bu kadar çok kiloyu bu kadar çabuk verebildi?
- Both you and I should lose a little weight.
- Sen de ben de biraz kilo vermeliyiz.
- Tom is still the same weight he was when he was a teenager.
- Tom hala gençken olduğu kiloda.
- How much weight have you lost?
- Kaç kilo verdin?
- How did Tom lose all that weight?
- Tom bütün o kiloyu nasıl verdi?
- Tom has lost quite a lot of weight.
- Tom epey kilo verdi.
Show More (182)
|
2 |
weight |
ağırlık |
n. |
|
- My weight is 80 kilograms.
- Ağırlığım 80 kilogram.
- It was his armors' weight that made him drown.
- Boğulmasına neden olan şey zırhının ağırlığıydı.
- On the other hand, they also enable the proper weight to be given to the interests of the consumer.
- Öte yandan tüketicinin çıkarlarına uygun ağırlığın verilmesini de sağlarlar.
- The regional meetings will also lend new weight to our work.
- Bölgesel toplantılar da çalışmalarımıza yeni bir ağırlık kazandıracaktır.
- These three words must be applied to a single area, where freedom must carry the same weight as security and justice.
- Bu üç kelime, özgürlüğün güvenlik ve adaletle aynı ağırlığı taşıması gereken tek bir alana uygulanmalıdır.
- The outcome of the Convention will only carry political weight if it is supported by as broad a consensus as possible.
- Sözleşmenin sonucu ancak mümkün olduğunca geniş bir mutabakatla desteklenirse siyasi bir ağırlık taşıyacaktır.
- As we are showing on steel tariffs, if the EU punches its weight, the US takes notice.
- Çelik tarifeleri konusunda da gördüğümüz üzere, AB ağırlığını koyarsa ABD bunu dikkate alır.
- We have clout and we need to punch our weight in Johannesburg, but I acknowledge that it will be difficult.
- Güçlüyüz ve Johannesburg'da ağırlığımızı hissettirmemiz gerekiyor, ancak bunun zor olacağını kabul ediyorum.
- I do not think that any policy should carry greater weight than the protection of human rights.
- Herhangi bir politikanın insan haklarının korunmasından daha fazla ağırlık taşıması gerektiğini düşünmüyorum.
- This is lent additional weight by the recent so-called new disclosures in the Commission's administration.
- Komisyon'un yönetiminde son dönemde ortaya çıkan sözde yeni ifşaatlar da buna ek bir ağırlık kazandırmaktadır.
- Children are worth their weight in gold.
- Çocuklar ağırlıkları kadar altın değerindedir.
- They should have greater weight in future cooperative ventures.
- Gelecekteki işbirliği girişimlerinde daha fazla ağırlığa sahip olmalıdırlar.
- Then it would have greater validity and greater weight.
- O zaman daha büyük bir geçerliliği ve ağırlığı olurdu.
- This corresponds to around 17% of municipal solid waste and 3% of the total waste generation by weight.
- Bu, belediye katı atıklarının yaklaşık %17'sine ve ağırlık olarak toplam atık üretiminin %3'üne karşılık gelmektedir.
- It actually takes twice as long for these chickens to reach slaughter weight.
- Aslında bu tavukların kesim ağırlığına ulaşması iki kat daha uzun sürer.
- Was this negligence or was it a criminal attempt to increase the weight of pigs by illegal means?
- Bu bir ihmal miydi yoksa yasadışı yollarla domuzların ağırlığını arttırmaya yönelik suç teşkil eden bir girişim miydi?
- The principle that a large financial market offers greater liquidity and greater economic weight is well known.
- Büyük bir mali piyasanın daha fazla likidite ve daha fazla ekonomik ağırlık sunduğu ilkesi iyi bilinmektedir.
- The Commission is acutely aware of the weight of these catastrophes.
- Komisyon bu felaketlerin ağırlığının son derece farkındadır.
- The European Parliament must unite and throw its political weight behind the European Commission.
- Avrupa Parlamentosu birleşmeli ve siyasi ağırlığını Avrupa Komisyonu'nun arkasına koymalıdır.
- I do not dispute that in some cases enhancing safety increases the weight of the ships.
- Bazı durumlarda güvenliği artırmanın gemilerin ağırlığını artırdığına itiraz etmiyorum.
- The European NATO Member States carry increasingly less military weight.
- Avrupalı NATO Üye Devletleri giderek daha az askeri ağırlık taşımaktadır.
- In the agreement with Morocco, they have had no weight whatsoever.
- Fas ile yapılan anlaşmada hiçbir ağırlıkları olmamıştır.
- You can only give any real weight to your policy if you disregard reality.
- Politikanıza ancak gerçekleri göz ardı ettiğiniz takdirde gerçek bir ağırlık kazandırabilirsiniz.
- The relative weight of the two Libyan points of view naturally depends upon Colonel Gadaffi's ambitions.
- Libya'nın iki görüşünün göreceli ağırlığı doğal olarak Albay Gadaffi'nin hırslarına bağlıdır.
- You will know that these new formulations give greater weight to economic guidance.
- Bu yeni formülasyonların ekonomik rehberliğe daha fazla ağırlık verdiğini bileceksiniz.
- The greatest controversy in recent weeks and months has, of course, been about the weight and price limits.
- Son haftalarda ve aylarda yaşanan en büyük tartışma elbette ağırlık ve fiyat limitleri konusunda olmuştur.
- The relative weight of the two Libyan points of view naturally depends upon Colonel Gadaffi's ambitions.
- Libya'nın iki bakış açısının göreceli ağırlığı doğal olarak Albay Gadaffi'nin hırslarına bağlıdır.
- You see the Treaty always carries more weight than any Parliament resolution.
- Gördüğünüz gibi Antlaşma her zaman herhangi bir Parlamento kararından daha fazla ağırlık taşır.
- The Commission probably built on previous mistakes by attaching so much weight to the idea of a programme.
- Komisyon muhtemelen bir program fikrine bu kadar ağırlık vererek önceki hataların üzerine inşa etmiştir.
- The floor gave in under the weight of the heavy sculpture.
- Zemin, ağır heykelin ağırlığı altında çöktü.
- It increases the birth weights of kids and ensures the procurement of at least one kid per year.
- Yavruların doğum ağırlıklarını artırır ve yılda en az bir yavru dünyaya getirilmesini sağlar.
- I thought I'd eat my weight in muffins today.
- Bugün ağırlığımca kek yerim herhalde demiştim.
- It increases the birth weights of kids and ensures the procurement of at least one kid per year.
- Oğlakların doğum ağırlığını arttırır ve yılda en az bir oğlak elde edilmesini sağlar.
- These beams will not carry the weight of the roof.
- Bu kirişler çatının ağırlığını taşıyamaz.
- The roof collapsed under the weight of the snow.
- Çatı, karın ağırlığı altında çöktü.
- Two hundred fifty kilograms is an extraordinary weight even for a sumo wrestler.
- İki yüz elli kilogram bir sumo güreşçisi için bile olağanüstü bir ağırlıktır.
- The ice on the lake couldn't bear his weight.
- Göldeki buz onun ağırlığına dayanamadı.
- Tom pushed against the door with all his weight.
- Tom tüm ağırlığıyla kapıya abandı.
- The tree bent under the weight of the fruit.
- Ağaç meyvelerin ağırlığı altında eğildi.
- The ice will crack under your weight.
- Buz senin ağırlığın altında çatlar.
- He is always throwing his weight around.
- Her zaman ağırlığını hissettiriyor.
- A pound is a unit of weight.
- Bir pound bir ağırlık birimidir.
- The box fell apart due to the weight of the load.
- Yükün ağırlığından dolayı kutu parçalandı.
- My weight is 58 kilograms.
- Benim ağırlığım 58 kilodur.
- Tom's opinions don't carry much weight around here.
- Tom'un fikirlerinin burada pek bir ağırlığı yok.
- Tom did weight training at a local gym.
- Tom, yerel bir spor salonunda ağırlık antrenmanı yaptı.
- Will the ice bear our weight?
- Buz bizim ağırlığımızı taşıyabilir mi?
- The ice cracked under the weight.
- Buz ağırlığın altında çatladı.
- His weight is double what it was ten years ago.
- Onun ağırlığı on yıl öncekinin iki katı.
- His opinions carry weight.
- Görüşlerinin bir ağırlığı var.
- He lifted the weight without effort.
- Ağırlığı çaba harcamadan kaldırdı.
- The idea that air has weight was surprising to the child.
- Havanın ağırlığa sahip olma fikri çocuklara şaşırtıcı geldi.
- If you load too much weight in this box, it's going to blow up.
- Bu kutuya çok fazla ağırlık yüklerseniz patlar.
- The roof collapsed under the weight of the snow.
- Çatı karın ağırlığı altında çöktü.
- During a flight, an airplane's weight constantly changes as the aircraft consumes fuel.
- Bir uçuş sırasında, uçak yakıt tükettikçe uçağın ağırlığı sürekli değişir.
- 250 kg is an extraordinary weight, even for a sumo wrestler.
- 250 kg, bir sumo güreşçisi için bile olağanüstü bir ağırlıktır.
- What's the weight of your suitcase?
- Bavulunun ağırlığı ne kadar?
- The ice is so thin that it won't bear your weight.
- Buz senin ağırlığını taşımayacak kadar ince.
- An ant can lift more than 50 times its weight.
- Bir karınca kendi ağırlığının 50 katından fazlasını kaldırabilir.
- The structure isn't strong enough to support that much weight.
- Yapı bu kadar ağırlığı taşıyacak kadar güçlü değil.
- The roof of the hut groaned under the weight of the snow.
- Kulübenin çatısı karın ağırlığı altında gıcırdadı.
- My hobby is weight lifting.
- Benim hobim ağırlık kaldırmak.
- This ice is too thin to bear your weight.
- Bu buz sizin ağırlığınızı taşıyamayacak kadar ince.
- Tom is trying to get his weight down.
- Tom vücut ağırlığını azaltmaya çalışıyor.
- Tom and I are almost the same weight.
- Tom ve ben neredeyse aynı ağırlıktayız.
- The value of the coins depended on the weight of the metal used.
- Madeni paraların değeri kullanılan metalin ağırlığına bağlıydı.
- The weight of these apples is two kilos.
- Bu elmaların ağırlığı iki kilo.
- 250 kg is an extraordinary weight, even for a sumo wrestler.
- 250 kg bir sumo güreşçisi için bile olağanüstü bir ağırlık.
- The ice gave way under his weight.
- Buz onun ağırlığına dayanamadı.
- The ice on the lake is too thin to bear your weight.
- Gölün üstündeki buz, senin ağırlığını taşımak için çok ince.
- His weight strained the rope.
- Ağırlığı ipi geriyordu.
- The ice on the lake is too thin to bear your weight.
- Göldeki buz, ağırlığınızı taşıyamayacak kadar ince.
- These beams will not carry the weight of the roof.
- Bu kirişler çatının ağırlığını taşımazlar.
- An ant can lift more than 50 times its weight.
- Bir karınca kendi ağırlığının 50 kat fazlasını kaldırabilir.
- I can't lift as much weight as I used to.
- Eskisi kadar ağırlık kaldıramıyorum.
- He hurt his arm lifting so much weight.
- Çok fazla ağırlık kaldırırken kolunu incitti.
- People carried their own weight then.
- O zamanlar insanlar kendi ağırlıklarını taşırlardı.
- Tom can carry his own weight.
- Tom kendi ağırlığını taşıyabilir.
- Gravity causes objects to have weight.
- Nesnelerin ağırlığının sebebi yer çekimidir.
- During a flight, an airplane's weight constantly changes as the aircraft consumes fuel.
- Bir uçuş sırasında uçak yakıt tüketirken uçağın ağırlığı sürekli değişir.
- Tom and Mary are exactly the same weight.
- Tom ve Mary tam olarak aynı ağırlıktadır.
- The tree bent under the weight of the fruit.
- Ağaç meyvenin ağırlığı altında eğildi.
- The ice on the lake couldn't bear his weight.
- Göldeki buz onun ağırlığını taşıyamadı.
- Weight is a force that is always directed toward the center of the earth.
- Ağırlık her zaman yerin merkezine doğru yönelmiş bir güçtür.
- His weight strained the rope.
- Onun ağırlığı ipi gerdi.
- Her weight increased to 50 kilograms.
- Onun ağırlığı 50 kilograma yükseldi.
- The ice is not thick enough to hold our weight.
- Buz bizim ağırlığımızı taşıyacak kadar kalın değil.
- You could say that both of those balls are the same weight.
- Bu topların ikisinin de aynı ağırlıkta olduğunu söyleyebilirsiniz.
- I wonder what the average weight of a strawberry is.
- Acaba bir çileğin ortalama ağırlığı nedir?
- The house collapsed under the weight of the snow.
- Ev karın ağırlığı altında çöktü.
- He lifted the weight without effort.
- O, çaba harcamadan ağırlığı kaldırdı.
- The ice is too thin to bear your weight.
- Buz senin ağırlığını taşıyamayacak kadar ince.
- The weight of these apples is two kilos.
- Bu elmaların ağırlığı iki kilodur.
- The ice is so thin that it won't bear your weight.
- Buz öyle ince ki sizin ağırlığınızı taşıyamaz.
- Is this ladder strong enough to bear my weight?
- Bu merdiven benim ağırlığımı taşıyacak kadar güçlü mü?
- He can lift heavy weights.
- Yüksek ağırlıkları kaldırabilir.
- The barn collapsed under the weight of the snow.
- Ahır karın ağırlığı altında çöktü.
- Despite their bulk and weight, hippos can swim rapidly.
- Cüsselerine ve ağırlıklarına rağmen su aygırları hızlı yüzebilir.
- Tom pushed against the door with all his weight.
- Tom tüm ağırlığıyla kapıyı itti.
- I feel now as if a weight has lifted from me.
- Şimdi sanki üzerimden bir ağırlık kalktı gibi hissediyorum.
- This ice is too thin to bear your weight.
- Bu buz senin ağırlığına dayanamayacak kadar ince.
- Tom guessed Mary's weight.
- Tom Mary'nin ağırlığını tahmin etti.
- Weight is a force that is always directed toward the center of the earth.
- Ağırlık, her zaman dünyanın merkezine doğru yönlendirilen bir kuvvettir.
- Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume.
- Birçok Avrupa mutfağında terazi vardır çünkü orada kuru malzemeler ağırlıkla ölçülür, Amerika'dakinin aksine hacimle ölçülür.
- The ice gave way under his weight.
- Buz onun ağırlığı altında çöktü.
- Her weight increased to 50 kilograms.
- Ağırlığı 50 kilograma çıktı.
- The ice is so thin that it won't bear your weight.
- Buz o kadar ince ki senin ağırlığını taşımaz.
- Two hundred fifty kilograms is an extraordinary weight even for a sumo wrestler.
- İki yüz elli kilo, bir sumo güreşçisi için bile olağanüstü bir ağırlıktır.
- The ice will break under your weight.
- Buz senin ağırlığın altında kırılacak.
- The ice is so thin that it won't bear your weight.
- Buz o kadar ince ki ağırlığınızı taşıyamaz.
- My weight is 58 kilograms.
- Ağırlığım 58 kilogram.
- My hobby is weight lifting.
- Hobim ağırlık kaldırmak.
- The box fell apart due to the weight of the load.
- Kutu yükün ağırlığı nedeniyle düştü.
- He gets his way by throwing his weight around.
- Ağırlığını ortaya koyarak istediğini elde ediyor.
- I wonder what the average weight of a strawberry is.
- Bir çileğin ortalama ağırlığının ne olduğunu merak ediyorum.
- He is always throwing his weight around.
- Her zaman ağırlığını ortaya koyar.
- The idea that air has weight was surprising to the child.
- Havanın ağırlığı olduğu fikri çocuğa şaşırtıcı geldi.
- The weight is decreasing.
- Ağırlık azalıyor.
- Is this ladder strong enough to bear my weight?
- Bu merdiven benim ağırlığımı taşıyacak kadar sağlam mı?
- The ice will crack under your weight.
- Buz senin ağırlığın altında çatlayacak.
- The old chair groaned under her weight.
- Eski sandalye onun ağırlığı altında inledi.
- Tom is trying to keep his weight down.
- Tom ağırlığını azaltmaya çalışıyor.
- We could say that both of those balls are the same weight.
- Biz bu topların her ikisinin de aynı ağırlıkta olduğunu söyleyebiliriz.
- We could say that both of those balls are the same weight.
- Bu topların ikisinin de aynı ağırlıkta olduğunu söyleyebiliriz.
- Tom and Mary are more or less the same weight.
- Tom ve Mary aşağı yukarı aynı ağırlıktalar.
- You could say that both of those balls are the same weight.
- Siz bu topların her ikisinin de aynı ağırlıkta olduğunu söyleyebilirsiniz.
Show More (123)
|
3 |
weight |
yük |
n. |
|
- The heavy weight will hurt you if you try to carry it on your own.
- Kendi başınıza taşımaya çalışırsanız ağır yük size zarar verecektir.
- This death and destruction weigh like lead weights on our consciences too.
- Bu ölüm ve yıkım vicdanlarımızda da kurşun ağırlığında bir yük gibi durmaktadır.
- Once again the summit has burdened the peoples with the weight of an aggravated anti-grass roots policy.
- Zirve bir kez daha halklara ağırlaştırılmış bir anti-kök politikasının yükünü yükledi.
- Once again the summit has burdened the peoples with the weight of an aggravated anti-grass roots policy.
- Zirve bir kez daha ağırlaştırılmış bir grass root karşıtı politikanın yükünü halklara sırtlandırdı.
- You're gonna carry that weight.
- Bu yükü taşıyacaksın.
- He can lift heavy weights.
- Ağır yükleri kaldırabiliyor.
- I feel now as if a weight has lifted from me.
- Sanki üzerimden bir yük kalkmış gibi hissediyorum.
Show More (4)
|
4 |
weight |
önem |
n. |
|
- This piece of evidence adds weight to their defense.
- Bu delil, savunmalarına önem katmaktadır.
- Her opinions don't carry much weight around here.
- Onun fikirleri de buralarda pek önem taşımıyor.
- His opinions don't carry much weight around here.
- Onun fikirleri buralarda pek önem taşımaz.
Show More (0)
|
5 |
weight |
sıkıntı |
n. |
|
- She feels a great weight due to this divorce.
- Bu boşanma nedeniyle büyük bir sıkıntı hissediyor.
Show More (-2)
|
6 |
weight |
sıklet |
n. |
|
- I have never lifted a weight this heavy.
- Hiç bu kadar ağır bir sıklet kaldırmamıştım.
Show More (-2)
|
7 |
weight |
ağırlık yapmak |
v. |
|
- The table cloth is weighted down with glass objects.
- Masa örtüsüne cam nesnelerle ağırlık yapılmıştır.
Show More (-2)
|
8 |
weight |
ağır basmak |
v. |
|
- His statement was weighted in his favor.
- İfadesi kendi lehine ağır basmıştır.
Show More (-2)
|
9 |
weight |
itibar |
n. |
|
- His opinions don't carry much weight around here.
- Onun fikirlerine burada pek itibar edilmez.
Show More (-2)
|