üstün - İngilizce Türkçe Cümleler
Örnek cümleler çeşitli kaynaklardan derlenerek hazırlanmıştır ve her ne kadar editör kontrolünden geçmiş olsa da bazı gözden kaçmalar olabilir. Cümleler kesinlikle, Tureng.com’un ideolojisini ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Sizi rahatsız eden siyasal, sosyal ve hassas içeriğe sahip cümleleri lütfen bize bildiriniz.

İngilizce Türkçe
superior üstün adj.
  • Rapid scientific and technological change, together with globalisation, demand superior educational standards.
  • Küreselleşme ile birlikte hızlı bilimsel ve teknolojik değişim, üstün eğitim standartları gerektirmektedir.
  • Some fellow MEPs give the impression that the most restrictive view is automatically the ethically superior one.
  • Bazı AP üyeleri, en kısıtlayıcı görüşün otomatik olarak etik açıdan en üstün görüş olduğu izlenimini vermektedir.
  • Their expertise, is, of course, superior to that of the Commission.
  • Onların uzmanlığı elbette Komisyon'unkinden daha üstündür.
Show More (56)
above üstün adv.
  • This proposal puts animal welfare above human vanity, but never above human health.
  • Bu öneri hayvan refahını insan kibrinden üstün tutmaktadır, ancak asla insan sağlığından üstün tutmamaktadır.
  • This proposal puts animal welfare above human vanity, but never above human health.
  • Bu öneri, hayvan refahını insan kibrinden üstün tutmaktadır, ancak asla insan sağlığından üstün tutmamaktadır.
  • In fact, what it comes down to is that the United States thinks it is above comparison with other nations.
  • Aslında işin özü, ABD'nin kendisini diğer uluslarla kıyaslanamayacak kadar üstün görmesidir.
Show More (10)
supreme üstün adj.
  • Becoming a famous artist requires supreme effort.
  • Ünlü bir sanatçı olmak üstün gayret gerektirir.
  • The European Union has no supreme power to intervene in these matters.
  • Avrupa Birliği'nin bu konulara müdahale edecek üstün bir gücü yoktur.
  • The European Union has no supreme power to intervene in these matters.
  • Avrupa Birliği'nin bu konulara müdahale etmek için üstün bir yetkisi yoktur.
Show More (5)
superlative üstün adj.
  • He won the race with a superlative performance.
  • Üstün bir performansla yarışı kazandı.
  • Think about the superlative, wonderous qualities of God.
  • Tanrı'nın üstün, harikulade niteliklerini düşünün.
  • Write a few sentences about the general superlative qualities the person possesses.
  • Kişinin sahip olduğu genel üstün nitelikler hakkında birkaç cümle yazın.
Show More (0)
surpassing üstün adj.
  • He won the race with a surpassing performance.
  • Yarışı üstün bir performansla kazandı.
Show More (-2)
outstanding üstün adj.
  • My son graduated with outstanding success.
  • Oğlum üstün bir başarıyla mezun oldu.
Show More (-2)
commanding üstün adj.
  • The team has a commanding position in the league.
  • Takım ligde üstün bir konuma sahip.
Show More (-2)
exquisite üstün adj.
  • The handmade watch is a work of exquisite craftsmanship.
  • El yapımı saat üstün bir işçiliğin eseridir.
Show More (-2)
transcendent üstün adj.
  • James has transcendent patience against anyone.
  • James'in herkese karşı üstün bir sabrı var.
Show More (-2)
outdone üstün adj.
  • He outdoes me in every subject.
  • Her konuda benden üstündür.
Show More (-2)