|
- What is even worse is that the European Council now causes the institutional system to come to a standstill.
- Daha da kötüsü, Avrupa Konseyi'nin kurumsal sistemin durma noktasına gelmesine neden olmasıdır.
- Technically that would have brought any research using animals to a standstill.
- Teknik olarak bu, hayvanların kullanıldığı her türlü araştırmayı durma noktasına getirecektir.
- Mass-scale political strikes regularly bring life in Bangladesh to a standstill.
- Büyük çaplı siyasi grevler Bangladeş'te hayatı düzenli olarak durma noktasına getiriyor.
- My business is at a standstill because of the recession.
- Ekonomik durgunluk yüzünden işlerim durma noktasına geldi.
- His business has come to a standstill.
- Onun işi bir durma noktasına geldi.
- After the first year, the patient's recovery slowed to a standstill.
- Birinci yıldan sonra, hastanın iyileşmesi durma noktasında yavaşladı.
- The protests brought the country to a standstill.
- Protestolar ülkeyi durma noktasına getirdi.
- After the first year, the patient's recovery slowed to a standstill.
- İlk yıldan sonra hastanın iyileşmesi durma noktasına geldi.
- His business has come to a standstill.
- İşleri durma noktasına geldi.
- Traffic was at a standstill.
- Trafik durma noktasına gelmişti.
Show More (7)
|
