|
- Derek took many pictures of the rocky abyss.
- Derek kayalık uçurumun birçok fotoğrafını çekti.
- The abyss between the two cultures is getting bigger.
- İki kültür arasındaki uçurum giderek büyüyor.
- We must not allow our small farmers to be plunged into this abyss.
- Küçük çiftçilerimizin bu uçuruma sürüklenmesine izin vermemeliyiz.
- Under his leadership, Zimbabwe, a country with fantastic potential, has headed straight for the abyss.
- Onun liderliği altında, muhteşem bir potansiyele sahip olan Zimbabve uçuruma doğru yol aldı.
- That is why it is so incredibly tragic to see it heading straight for the abyss.
- Bu nedenle uçuruma doğru gittiğini görmek son derece trajiktir.
- You are standing on an abyss; nothing can be done.
- Bir uçurumun üzerinde duruyorsun; yapılacak bir şey yok.
- You are standing on an abyss; nothing can be done.
- Bir uçurumun üzerinde duruyorsun; bu konuda hiçbir şey yapılamaz.
- You are standing on an abyss; nothing can be done.
- Bir uçurumun üzerinde duruyorsunuz; yapılacak hiçbir şey yok.
- The fastest way to heaven is a leap into a deep abyss.
- Cennetin en hızlı yolu derin bir uçurumun içine sıçramaktır.
- Between me and my consciousness is an abyss.
- Benimle bilincim arasında bir uçurum var.
- The fastest way to heaven is a leap into a deep abyss.
- Cennete giden en hızlı yol derin bir uçuruma atlamaktır.
- He was swallowed by the abyss.
- O, uçurum tarafından yutuldu.
- How deep is the abyss?
- Uçurum ne kadar derin?
- He was swallowed by the abyss.
- Uçurum tarafından yutuldu.
- It was only when the fog lifted that we noticed that we had slept on the edge of an abyss.
- Bir uçurumun kenarında uyuduğumuzu ancak sis dağılınca fark ettik.
Show More (12)
|
