|
- What needs to happen is for people to start believing in the future again.
- Olması gereken şey, insanların geleceğe yeniden inanmaya başlamasıdır.
- There is good reason not to rush into believing that these offer solutions to all the problems we see before us.
- Bunların önümüzde duran tüm sorunlara çözüm getireceğine inanmakta acele etmemek için iyi bir neden var.
- It is not therefore a case of voters generally believing women not to be up to scratch.
- Dolayısıyla bu durum, seçmenlerin genel olarak kadınların yeterli olmadığına inanmalarından kaynaklanmıyor.
- Tom has a hard time believing anything Mary says.
- Tom, Mary'nin söylediği her şeye inanmakta zorlanıyor.
- We are alone in believing that she is a beautiful woman.
- Onun güzel bir kadın olduğuna inanmakta yalnızız.
- Believing everything is weakness, and believing nothing is foolishness.
- Her şeye inanmak zayıflık, hiçbir şeye inanmamak ise aptallıktır.
- Loving is half of believing.
- Sevmek inanmanın yarısıdır.
- He has good grounds for believing that.
- Buna inanmak için iyi sebepleri var.
- I still have trouble believing it.
- Ben hâlâ ona inanmakta sorun yaşıyorum.
- I cannot help believing what he says.
- Onun söylediği şeye inanmaktan kendimi alamıyorum.
- Tom had trouble believing that Mary actually liked him.
- Tom, Mary'nin ondan gerçekten hoşlandığına inanmakta zorlanıyordu.
- Believing everything is weakness, and believing nothing is foolishness.
- Her şeye inanmak zayıflıktır ve hiçbir şeye inanmamak aptallıktır.
- I'm having trouble believing it.
- Buna inanmakta güçlük çekiyorum.
- We are not alone in believing that he is not guilty.
- Kendisinin suçlu olmadığına inanmakta yalnız değiliz.
- I still have trouble believing it.
- Hâlâ inanmakta güçlük çekiyorum.
- We are not alone in believing that he is not guilty.
- Suçsuz olduğuna inanmakta yalnız değiliz.
- I'm having a hard time believing Tom did that.
- Tom'un bunu yaptığına inanmakta zorlanıyorum.
- I'm having trouble believing it myself.
- Ben de inanmakta güçlük çekiyorum.
- Sami isn't believing Layla.
- Sami, Layla'ya inanmıyor.
- Tom had trouble believing that Mary would actually want to go out with him.
- Tom, Mary'nin gerçekten onunla çıkmak isteyeceğine inanmakta güçlük çekiyordu.
Show More (17)
|