Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Cümleler
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Geçmişi Gizle
Geçmiş Detayları
Geçmişi Sil
Geçmiş :
rose (color)
Geçmiş
İngilizce
Türkçe
1
bequeath
miras bırakmak
v.
He
bequeathed
a considerable fortune to his son.
Oğluna hatırı sayılır bir servet
miras bıraktı.
He
bequeathed
his son a fortune.
Oğluna bir servet
miras bıraktı.
An anonymous benefactor
bequeathed
several hundred thousand dollars to an animal shelter.
İsimsiz bir hayırsever, bir hayvan barınağına birkaç yüz bin dolar
miras bıraktı.
He
bequeathed
his son a fortune.
O, oğluna bir
miras bıraktı.
Show More (1)
2
bequeath
bırakmak
v.
Budgetary rigour is the guarantee that today's generation will not
bequeath
excessive debt to future generations.
Bütçe konusunda titizlik, bugünkü neslin gelecek nesillere aşırı borç
bırakmayacağının
teminatıdır.
He
bequeathed
a considerable fortune to his son.
Oğluna hatırı sayılır bir servet
bıraktı.
Show More (-1)