| 1 |
beside (oneself) |
(kendini) kaybetmiş |
adj. |
|
- I was beside myself when I heard the news of my father's sudden death.
- Babamın ani ölüm haberini duyduğumda kendimi kaybetmiştim.
- He was beside himself with joy.
- O sevinçten kendini kaybetmişti.
- When his wife heard of his violent death, she was beside herself with grief.
- Onun karısı onun saldırı sonucu ölümünden sonra, üzüntüden dolayı kendini kaybetti.
- When his wife heard of his violent death, she was beside herself with grief.
- Karısı onun vahşi ölümünü duyduğunda, kederden kendini kaybetmişti.
Show More (1)
|
| 2 |
beside (oneself) |
(kendinden) geçmiş |
adj. |
|
- I'm beside myself!
- Kendimden geçtim!
- She was beside herself with joy.
- Sevinçten kendinden geçmişti.
- He was beside himself with joy.
- Sevinçten kendinden geçmişti.
- She was beside herself with joy.
- O sevinçten kendinden geçmişti.
Show More (1)
|
| 3 |
beside (oneself) |
çıldırmış |
adj. |
|
- She may well be beside herself with joy at the news.
- Habere sevinçten çıldırmış olabilir.
Show More (-2)
|
| 4 |
beside (oneself) |
çılgına dönmüş |
adj. |
|
- I was beside myself when I heard the news of my father's sudden death.
- Babamın ani ölüm haberini duyunca çılgına dönmüştüm.
Show More (-2)
|
