blame - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
blame suçlamak v.
  • I can't believe he blamed me for burning the cake.
  • Pastayı yaktığım için beni suçladığına inanamıyorum.
  • For once you cannot blame the Commission.
  • Bir kez olsun Komisyon'u suçlayamazsınız.
  • Moreover, the blame can and should be shared by the two decision-making tiers.
  • Dahası, suçlama iki karar verici kademe tarafından paylaşılabilir ve paylaşılmalıdır.
Show More (514)
blame suç n.
  • I won't take the blame for somebody else's mistake!
  • Başkasının hatasının suçunu ben üstlenmeyeceğim!
  • The cook is not to blame, nor is the cleaner.
  • Aşçının ya da temizlikçinin bir suçu yok.
  • Apportioning blame makes no proper contribution to achieving jointly-agreed objectives.
  • Suçu paylaştırmak, ortaklaşa kararlaştırılan hedeflere ulaşılmasına uygun bir katkı sağlamaz.
Show More (108)
blame sorumlu tutmak v.
  • However, full responsibility does not mean that the Commission can be blamed for the mistakes of the past.
  • Ancak tam sorumluluk, Komisyonun geçmişteki hatalardan sorumlu tutulabileceği anlamına gelmez.
  • Parliament alone cannot be blamed for the present system's shortcomings, however.
  • Ancak mevcut sistemin eksikliklerinden sadece Parlamento sorumlu tutulamaz.
  • They blamed high taxes for the growth of a black market in cigarettes.
  • Sigara karaborsasının büyümesinden yüksek vergileri sorumlu tuttular.
Show More (17)
blame sorumluluk n.
  • Each and every one of us is to blame for the situation.
  • Bu durumdan her birimiz sorumluyuz.
  • The ill-treatment of transported animals continues, and the Council of Agricultural Ministers is to blame.
  • Nakledilen hayvanlara kötü muamele devam etmektedir ve bunun sorumlusu Tarım Bakanları Konseyi'dir.
  • But we alone should not bear the blame for the delay.
  • Ancak gecikmenin sorumluluğunu tek başımıza üstlenmemeliyiz.
Show More (8)
blame kabahat n.
  • Why, if the talks are not succeeding, must someone be to blame?
  • Eğer görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanıyorsa, neden birilerine kabahat bulalım?
  • She's not to blame.
  • Onun kabahati yok.
  • No, I don't think that I am to blame.
  • Hayır, kabahatin bende olduğunu düşünmüyorum.
Show More (1)