|
- If you're bored, you can contribute to Tatoeba.
- Eğer sıkıldıysanız, Tatoeba'ya katkıda bulunabilirsiniz.
- Tom looks bored to death.
- Tom ölümüne sıkılmış görünüyor.
- I was getting a little bored.
- Ben biraz sıkılıyordum.
- I'm pretty bored right now.
- Şu an fena sıkıldım.
- He looks bored.
- O sıkılmış görünüyor.
- I'm amazed that you're not bored of doing the same thing every day.
- Her gün aynı şeyi yapmaktan sıkılmamana şaşırıyorum.
- I wasn't bored.
- Ben sıkılmadım.
- I'm bored right now.
- Şu an çok sıkıldım.
- We're all bored.
- Hepimiz sıkılıyoruz.
- Tom said Mary isn't bored.
- Tom, Mary'nin sıkılmadığını söyledi.
- I practice the piano when I'm bored.
- Sıkıldığım zaman piyano çalışırım.
- I got very bored.
- Çok sıkıldım.
- I'm already bored.
- Zaten sıkıldım.
- I'm not bored.
- Sıkılmadım.
- I'm always bored with films that have little action.
- Çok fazla aksiyon içermeyen filmlerden hep sıkılırım.
- Tom said he's bored.
- Tom sıkıldığını söyledi.
- I've never been more bored.
- Hiç bu kadar sıkılmamıştım.
- Tom always seems to be bored.
- Tom her zaman sıkılmış gibi görünüyor.
- You look kind of bored.
- Biraz sıkılmış görünüyorsun.
- Tom and I are still bored.
- Tom ve ben hâlâ sıkılıyoruz.
- Tom said that I look bored.
- Tom sıkılmış göründüğümü söyledi.
- Tom said that Mary didn't look bored.
- Tom, Mary'nin sıkılmış görünmediğini söyledi.
- Tom doesn't seem to be as bored as Mary seems to be.
- Tom, Mary kadar sıkılmış görünmüyor.
- Tom didn't look as bored as Mary.
- Tom Mary kadar sıkılmış görünmüyordu.
- If you're bored, I suggest you to go to the cinema.
- Eğer sıkıldıysanız, sinemaya gitmenizi öneririm.
- If you're bored, I suggest you to go to the cinema.
- Sıkıldıysan, sinemaya gitmeni öneriyorum.
- Aren't you already bored?
- Zaten sıkılmadın mı?
- Tom looks very bored.
- Tom çok sıkılmış görünüyor.
- I'm bored out of my mind.
- Çok sıkıldım.
- If you're bored, do something about it.
- Eğer sıkıldıysan, bu konuda bir şey yap.
- You look really bored.
- Gerçekten sıkılmış görünüyorsun.
- The old man sitting on the wall looked bored.
- Duvarda oturan yaşlı adam sıkılmış görünüyordu.
- Tom said that he was very bored.
- Tom çok sıkıldığını söyledi.
- You're not bored, are you?
- Sıkılmıyorsun, değil mi?
- Tom became bored with teaching and he looked for a new job.
- Tom öğretmenlik yapmaktan sıkıldı ve yeni bir iş aradı.
- Tom said that Mary wasn't bored.
- Tom Mary'nin sıkılmadığını söyledi.
- Tom got very bored.
- Tom çok sıkıldı.
- I wasn't as bored as Tom was.
- Ben Tom kadar sıkılmadım.
- We were incredibly bored.
- Biz inanılmaz sıkıldık.
- I wasn't as bored as Tom seemed to be.
- Tom'un göründüğü kadar sıkılmadım.
- He seemed bored.
- O sıkılmış görünüyordu.
- Tom looks totally bored.
- Tom tamamen sıkılmış görünüyor.
- I'm bored with Boston.
- Boston'dan sıkıldım.
- It looks like you're bored.
- Sıkılmış gibi görünüyorsun.
- Tom's bored.
- Tom sıkıldı.
- Tom didn't seem bored to me.
- Tom benim için sıkılmış görünmüyordu.
- Tom didn't seem to be bored.
- Tom sıkılmış gibi görünmüyordu.
- We're bored.
- Biz sıkıldık.
- Are you already bored?
- Şimdiden sıkıldın mı?
- I was very bored.
- Çok sıkılmıştım.
- I'm already bored.
- Çoktan sıkıldım.
- You seem bored.
- Sıkılmış görünüyorsun.
- Mary seems to be bored with the game.
- Mary oyundan sıkılmış gibi görünüyor.
- I'm bored, too.
- Ben de sıkıldım.
- I'm bored and I have nothing to do.
- Sıkıldım ve yapacak bir şeyim yok.
- I was incredibly bored.
- Ben inanılmaz sıkılmıştım.
- Tom said he wasn't bored.
- Tom sıkılmadığını söyledi.
- I thought Tom wasn't bored.
- Tom'un sıkılmadığını sanıyordum.
- What makes you think I'm bored?
- Sıkıldığımı sana düşündüren ne?
- If you're bored, you can contribute to Tatoeba.
- Eğer sıkıldıysan, Tatoeba'ya katkıda bulunabilirsin.
- Tom said that he wasn't bored.
- Tom, sıkılmadığını söyledi.
- I'm bored with that.
- Bundan sıkıldım.
- She looks bored.
- O sıkılmış görünüyor.
- I'm bored with that.
- Ondan sıkıldım.
- Tom seems to be bored with all of this.
- Tom tüm bunlardan sıkılmış gibi görünüyor.
- He seemed bored.
- Sıkılmış görünüyordu.
- I'm bored.
- Canım sıkılıyor.
- Are you as bored as I am?
- Sen de benim kadar sıkıldın mı?
- They look bored.
- Sıkılmış görünüyorlar.
- Tom said that Mary wasn't bored.
- Tom, Mary'nin sıkılmadığını söyledi.
- Fadil got very bored at home.
- Fadıl evde çok sıkılmıştı.
- The audience appeared bored.
- Seyirci sıkılmış görünüyordu.
- I'm no longer bored.
- Artık sıkılmıyorum.
- I'm bored and don't know what to do.
- Sıkıldım ve ne yapacağımı bilmiyorum.
- He looks bored.
- Sıkılmış görünüyor.
- Tom started to get a little bored.
- Tom biraz sıkılmaya başladı.
- Try not to look so bored.
- Çok sıkılmış görünmemeye çalış.
- Tom is very bored.
- Tom çok sıkılmış.
- Tom seemed bored.
- Tom sıkılmış görünüyordu.
- I wasn't as bored as Tom was.
- Tom kadar sıkılmadım.
- You look totally bored.
- Tamamen sıkılmış görünüyorsun.
- Tom said that he wasn't bored.
- Tom sıkılmadığını söyledi.
- I can't remember ever being so bored.
- Hiç bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum.
- I'm always bored with films that have little action.
- Aksiyonu az olan filmlerden hep sıkılırım.
- Tom didn't look as bored as Mary.
- Tom, Mary kadar sıkılmış görünmüyordu.
- She was very bored during the lecture.
- Konferans sırasında çok sıkılmıştı.
- Tom seems a little bored.
- Tom biraz sıkılmış görünüyor.
- I'm always bored on Monday evenings.
- Pazartesi akşamları hep sıkılırım.
- They look bored.
- Onlar sıkılmış görünüyorlar.
- We got a little bored with each other.
- Birbirimizden biraz sıkıldık.
- Tom said Mary wasn't bored.
- Tom Mary'nin sıkılmadığını söyledi.
- I'm pretty bored right now.
- Şu anda çok sıkıldım.
- I'm bored, home alone, without cartoons or a computer.
- Sıkıldım, evde yalnızım, çizgi filmim ya da bilgisayarım yok.
- Tom said he thought Mary wasn't bored.
- Tom, Mary'nin sıkılmayacağını düşündüğünü söyledi.
- Do you feel bored?
- Siz sıkıldınız mı?
- I'm bored right now.
- Şu anda sıkıldım.
- Tom's bored.
- Tom sıkılıyor.
- You look bored.
- Sıkılmış görünüyorsun.
- I didn't think Tom would be so bored.
- Tom'un bu kadar sıkılacağını düşünmedim.
- I was very bored.
- Çok sıkıldım.
- Tom sat in the back of the classroom, looking bored.
- Tom sınıfın arkasında oturdu, sıkılmış görünüyordu.
- Tom thought Mary wasn't bored.
- Tom Mary'nin sıkılmadığını düşünüyordu.
- You're looking a bit bored.
- Biraz sıkılmış görünüyorsun.
- Aren't you bored yet?
- Hala sıkılmadın mı?
- I'm so bored I could scream.
- O kadar sıkıldım ki çığlık atabilirim.
- Tom seemed bored.
- Tom sıkılmış gibiydi.
- I'm getting pretty bored with driving every morning.
- Her sabah araba kullanmaktan çok sıkıldım.
- The more she talked, the more bored I got.
- Ne kadar çok konuştuysa, o kadar çok sıkıldım.
- It seems that they're bored of married life.
- Görünüşe göre evlilik hayatından sıkılmışlar.
- You're bored because you don't like science fiction!
- Sıkıldın çünkü bilim kurgu sevmiyorsun!
- Tom said Mary isn't bored.
- Tom Mary'nin sıkılmış olmadığını söyledi.
- Tom is probably still bored.
- Tom muhtemelen hâlâ sıkılıyor.
- I wasn't as bored as Tom seemed to be.
- Tom'un göründüğü kadar sıkılmamıştım.
- You look kind of bored.
- Sıkılmış görünüyorsun.
- Tom didn't seem bored to me.
- Tom bana sıkılmış gibi gelmedi.
- Tom just sat there looking bored.
- Tom orada sıkılmış bir şekilde oturdu.
- You're bored because you don't like science fiction!
- Sıkılıyorsun çünkü bilim kurgu sevmiyorsun!
- Tom thought Mary wasn't bored.
- Tom, Mary'nin sıkılmadığını düşündü.
- I'm bored with my life.
- Hayatımdan sıkıldım.
- Tom looks exceptionally bored.
- Tom son derece sıkılmış görünüyor.
- It looks like you're bored.
- Sıkılmış görünüyorsun.
- These cows look bored.
- Bu inekler sıkılmış görünüyor.
- You're not bored, are you?
- Sıkılmadın, değil mi?
- Everyone in the room looked bored.
- Odadaki herkes sıkılmış görünüyordu.
- Fadil got very bored at home.
- Fadıl evde çok sıkıldı.
- Tom said Mary wasn't bored.
- Tom, Mary'nin sıkılmadığını söyledi.
- You're bored, aren't you?
- Sıkılıyorsun, değil mi?
- Tom looks like he's bored.
- Tom sıkılmış gibi görünüyor.
- You seem to be bored.
- Sıkılmış görünüyorsun.
- Tom looks kind of bored.
- Tom biraz sıkılmış görünüyor.
- The audience appeared bored.
- Seyirciler sıkılmış görünüyordu.
- Aren't you bored yet?
- Henüz sıkılmıyor musun?
- We were incredibly bored.
- İnanılmaz sıkılmıştık.
- You don't seem to be as bored as Tom is.
- Tom kadar sıkılmış görünmüyorsun.
- I wasn't bored.
- Sıkılmamıştım.
- Come on, play with me, I'm so bored!
- Haydi, benimle oyna, çok sıkıldım!
- Tom told me that he's bored.
- Tom bana sıkıldığını söyledi.
- Sami was at work and bored.
- Sami işteydi ve sıkılmıştı.
- Tom became bored with teaching and he looked for a new job.
- Tom öğretmenlikten sıkıldı ve yeni bir iş aramaya başladı.
- You look totally bored.
- Çok sıkılmış görünüyorsun.
- Tom didn't seem to be as bored as Mary seemed to be.
- Tom, Mary kadar sıkılmış görünmüyordu.
- Tom becomes bored easily.
- Tom kolayca sıkılır.
- What makes you think I'm bored?
- Sıkıldığımı da nereden çıkardın?
- You're bored, aren't you?
- Sıkıldın, değil mi?
- The students seem bored.
- Öğrenciler sıkılmış görünüyor.
- Tom told me he wasn't bored.
- Tom bana sıkılmadığını söyledi.
- We're all bored.
- Hepimiz sıkıldık.
- Tom seems bored.
- Tom sıkılmış görünüyor.
- The more she talked, the more bored I got.
- O konuştukça ben daha çok sıkıldım.
- I'm easily bored.
- Kolayca sıkılıyorum.
- She was very bored during the lecture.
- Ders sırasında çok sıkıldı.
- We got a little bored with each other.
- Biz birbirimizden biraz sıkıldık.
- Tom becomes bored easily.
- Tom çabuk sıkılır.
- Are you as bored as I am?
- Benim kadar sıkıldın mı?
- You seem to be bored.
- Sen sıkılmış görünüyorsun.
- Tom and Mary are still bored.
- Tom ve Mary hala sıkılıyor.
- Tom and Mary look bored.
- Tom ve Mary sıkılmış görünüyor.
- Tom always seems to be bored.
- Tom her zaman sıkılmış görünüyor.
- Tom looks really bored.
- Tom gerçekten sıkılmış görünüyor.
- You seemed bored.
- Sıkılmış görünüyordun.
- I'm so bored right now.
- Şu an çok sıkıldım.
- Tom looks totally bored.
- Tom çok sıkılmış görünüyor.
- Tom said that he was really bored.
- Tom gerçekten sıkıldığını söyledi.
- Try not to look so bored.
- O kadar sıkılmış görünmemeye çalış.
- She seemed bored.
- O sıkılmış görünüyordu.
- Tom was incredibly bored.
- Tom inanılmaz derecede sıkılmıştı.
- Tom was incredibly bored.
- Tom inanılmaz bir şekilde sıkılmıştı.
- If you're bored, do something about it.
- Eğer sıkıldıysan, bir şeyler yap.
- You seemed bored.
- Sıkılmış görünüyorsun.
- Tom, I'm bored.
- Tom, sıkıldım.
- The audience looked bored.
- Seyirciler sıkılmış görünüyordu.
- I'm easily bored.
- Kolayca sıkılırım.
- Tom looks bored.
- Tom sıkılmış görünüyor.
- Are you still bored?
- Hala sıkılmış durumda mısın?
- Tom seems to be bored.
- Tom sıkılmış gibi görünüyor.
- Do you feel bored?
- Sıkıldığını hissediyor musun?
- I'm getting pretty bored with driving every morning.
- Her sabah araba sürmekten oldukça canım sıkılıyor.
- I'm so bored right now.
- Şu anda çok sıkıldım.
- I'm so bored.
- Çok sıkıldım.
- Tom was awfully bored.
- Tom çok sıkıldı.
- Tom seemed a little bored.
- Tom biraz sıkılmış görünüyordu.
- Tom seemed a little bored.
- Tom biraz sıkılmış gibiydi.
- I didn't think Tom would be so bored.
- Tom'un bu kadar sıkılacağını düşünmemiştim.
- I was getting a little bored.
- Biraz sıkılmaya başlamıştım.
- She seemed bored.
- Sıkılmış görünüyordu.
- I'm just a little bored.
- Yalnızca biraz sıkıldım.
- Tom said Mary is probably still bored.
- Tom, Mary'nin muhtemelen hâlâ sıkıldığını söyledi.
- Bored now.
- Sıkıldım artık.
- Tom didn't seem bored.
- Tom sıkılmış görünmüyordu.
- I'm getting really bored just sitting here.
- Burada oturmaktan çok sıkıldım.
- The audience seems to feel bored.
- Seyirciler sıkılıyorlarmış gibi görünüyor.
- I'm bored here.
- Burada sıkıldım.
- Tom didn't seem to be bored.
- Tom sıkılmış görünmüyordu.
- I'm already bored.
- Şimdiden sıkıldım.
Show More (194)
|