break down - İngilizce Türkçe Cümleler
İngilizce Türkçe
break down bozulmak v.
  • In many areas, sound legislation breaks down as a result of insufficient monitoring and enforcement.
  • Birçok alanda yetersiz izleme ve uygulama sonucunda sağlam mevzuat bozulmaktadır.
  • Unfortunately, even the best heating system can break down occasionally.
  • Ne yazık ki, en iyi ısıtma sistemi bile zaman zaman bozulabilir.
  • Our truck broke down and it took a whole day to fix.
  • Kamyonumuz bozuldu ve tamir edilmesi tam bir gün sürdü.
Show More (90)
break down parçalanmak v.
  • It breaks down entirely - obviously, as it is generated biologically.
  • Biyolojik olarak üretildiği için tamamen parçalanır.
  • But gaseous OPEs readily break down in sunlight with a half-life of less than two days.
  • Ancak gaz halindeki OPE'ler, iki günden daha kısa bir yarılanma ömrü ile güneş ışığında kolayca parçalanır.
  • They also contain enzymes that can help break down lactose even more.
  • Ayrıca laktozun daha da fazla parçalanmasına yardımcı olabilecek enzimler içerirler.
Show More (49)
break down parçalamak v.
  • Bacteria help break down the zebra's food before the body can absorb it.
  • Bakteriler zebranın yiyeceklerini vücut emmeden önce parçalamaya yardımcı olur.
  • This chewing helps them break down their food and get nutrients.
  • Bu çiğneme, yiyeceklerini parçalamalarına ve besin almalarına yardımcı olur.
  • It may help your body break down the medication more efficiently.
  • Vücudunuzun ilaçları daha verimli bir şekilde parçalamasına yardımcı olabilir.
Show More (36)
break down yıkılmak v.
  • The physical laws break down.
  • Fiziksel yasalar yıkılır.
  • I'm trying really hard not to break down in front of you.
  • Senin karşında yıkılmamak için gerçekten çaba sarf ediyorum.
  • After denying it several times, I will only give in, break down, and fall apart under unbearable pressure.
  • Birkaç kez inkar ettikten sonra, sadece pes edeceğim, yıkılacağım ve dayanılmaz baskı altında parçalanacağım.
Show More (20)
break down yıkmak v.
  • This means that today, we must break down the barriers that are isolating President Arafat.
  • Bu da bugün Başkan Arafat'ı izole eden bariyerleri yıkmamız gerektiği anlamına gelmektedir.
  • In taking this step, you also broke down the barrier represented by the financial block.
  • Bu adımı atarak, mali blok tarafından temsil edilen engeli de yıkmış oldunuz.
  • In taking this step, you also broke down the barrier represented by the financial block.
  • Bu adımı atarak mali blok tarafından temsil edilen bariyeri de yıkmış oldunuz.
Show More (13)
break down kırmak v.
  • I therefore invite the Commission to take the necessary steps to break down this reluctance.
  • Bu nedenle Komisyonu bu isteksizliği kırmak için gerekli adımları atmaya davet ediyorum.
  • Rather than break down the door, they unscrewed the keypad, wired it in, and reattached it on their way out.
  • Kapıyı kırmak yerine, tuş takımını söktüler, içeri bağladılar ve çıkarken tekrar taktılar.
  • Okay, we will break down this door if we are forced to!
  • Tamam, eğer mecbur kalırsak bu kapıyı kıracağız!
Show More (10)
break down kendini kaybetmek v.
  • I'm trying really hard not to break down in front of you.
  • Senin önünde kendimi kaybetmeyeyim diye gerçekten çok çabalıyorum.
  • Tom broke down and cried.
  • Tom kendini kaybetti ve ağladı.
Show More (-1)
break down ruhen yıkılmak v.
  • She broke down when she heard the news.
  • Haberi duyduğunda ruhen yıkıldı.
  • He broke down when he heard the bad news.
  • Kötü haberi duyduğunda ruhen yıkıldı.
Show More (-1)
break down bozmak v.
  • It can break down the dynamics of the work and can easily convert it into something different.
  • İşin dinamiğini bozabilir ve kolayca farklı bir şeye dönüştürebilir.
Show More (-2)
break down arıza yapmak v.
  • This old car breaks down all the time.
  • Bu eski araba sürekli arıza yapıyor.
Show More (-2)
break down arızalanmak v.
  • Tom would've been here by now if his car hadn't broken down.
  • Tom arabası arızalanmamış olsaydı şimdi burada olacaktı.
Show More (-2)
break down tükenmek v.
  • Tom broke down and confessed to everything.
  • Tom tükendi ve her şeyi itiraf etti.
Show More (-2)
break down baskıya dayanamamak v.
  • Tom broke down and told Mary the truth.
  • Tom baskıya dayanamadı ve Mary'ye gerçeği söyledi.
Show More (-2)