1 |
break down |
bozulmak |
v. |
|
- In many areas, sound legislation breaks down as a result of insufficient monitoring and enforcement.
- Birçok alanda yetersiz izleme ve uygulama sonucunda sağlam mevzuat bozulmaktadır.
- Unfortunately, even the best heating system can break down occasionally.
- Ne yazık ki, en iyi ısıtma sistemi bile zaman zaman bozulabilir.
- Our truck broke down and it took a whole day to fix.
- Kamyonumuz bozuldu ve tamir edilmesi tam bir gün sürdü.
- Our truck broke down and it took a whole day to fix.
- Kamyonumuz bozuldu ve tamiri tam bir gün sürdü.
- Machines and other installations, the non-hydraulic type, often break down due to uneven loading.
- Hidrolik olmayan tipteki makineler ve diğer tesisatlar genellikle dengesiz yükleme nedeniyle bozulur.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü arabası bozulduğunda o nazik adam onu kurtarmaya koşmuş.
- Our truck broke down and it took a whole day to fix.
- Kamyonumuz bozuldu ve tamir edilmesi bütün bir gün sürdü.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü bu iyi adam, arabası bozulduğunda onu kurtarmaya geldi.
- From time to time, even the best AC unit will break down.
- Zaman zaman en iyi klima ünitesi bile bozulabilir.
- Because this nice guy came to her rescue when her car broke down.
- Çünkü bu iyi kalpli adam arabası bozulduğunda onu kurtarmaya geldi.
- It won't break down under strong acid conditions.
- Kuvvetli asit koşulları altında bozulmaz.
- This can cause nerves to break down at one point.
- Bu da sinirlerin bir noktada bozulmasına neden olabilir.
- I had to walk there because my car broke down.
- Arabam bozulduğu için oraya yürümek zorunda kaldım.
- Tom broke down and told the truth.
- Tom bozuldu ve gerçeği söyledi.
- The car broke down in some remote village.
- Araba uzak bir köyde bozuldu.
- The car broke down and I brought it to the garage to get fixed.
- Araba bozuldu ve onarmak için onu garaja getirdim.
- Maria took the metro, since her car broke down.
- Maria arabası bozulduğu için metroya bindi.
- The bus broke down on the way, so I ran to school.
- Otobüs yolda bozuldu, ben de koşarak okula gittim.
- Tom's car broke down.
- Tom'un arabası bozuldu.
- The car broke down on the way to the airport.
- Araba havalimanına giderken bozuldu.
- The car's engine broke down on the way.
- Arabanın motoru yolda bozuldu.
- Her car broke down on the way.
- Arabası yolda bozuldu.
- My car broke down.
- Arabam bozuldu.
- Our car broke down on our way there.
- Arabamız yolda bozuldu.
- The bus broke down on the way, so I ran to school.
- Otobüs yolda bozuldu, bu yüzden okula koştum.
- My car broke down on the way here.
- Buraya gelirken arabam bozuldu.
- Maybe Tom's car broke down.
- Belki Tom'un arabası bozulmuştur.
- I had to walk here because my car broke down.
- Buraya yürümek zorunda kaldım çünkü arabam bozuldu.
- My bike broke down.
- Bisikletim bozuldu.
- My cellphone charger broke down.
- Benim cep telefonu şarj cihazım bozuldu.
- The ambulance broke down in the middle of the avenue.
- Ambulans caddenin ortasında bozuldu.
- My car, which broke down yesterday, has not been repaired yet.
- Dün bozulan arabam henüz tamir edilmedi.
- The car broke down after half an hour's driving.
- Araba yarım saatlik bir sürüşten sonra bozuldu.
- The car broke down after half an hour's driving.
- Araba, yarım saatlik sürüşten sonra bozuldu.
- Tom had a break down.
- Tom'un sinirleri bozuldu.
- The car broke down, so we had to walk.
- Araba bozuldu, bu yüzden yürümek zorunda kaldık.
- Communications broke down.
- İletişimler bozuldu.
- Our car broke down on our way there.
- Oraya gelirken arabamız bozuldu.
- This car is going to break down.
- Bu araba bozulacak.
- Her car broke down on the interstate.
- Onun arabası eyaletler arası yolda bozuldu.
- Tom's car broke down on his way to work this morning.
- Bu sabah işe giderken Tom'un arabası bozuldu.
- That old car often breaks down.
- O eski araba sık sık bozulur.
- Mary's washing machine broke down a week after the warranty had run out.
- Mary'nin çamaşır makinesi, garantinin bitmesinden bir hafta sonra bozuldu.
- My car broke down, so I had to take a bus.
- Arabam bozuldu, bu yüzden otobüse binmem gerekti.
- That old car often breaks down.
- Bu eski araba sık sık bozuluyor.
- My computer broke down.
- Bilgisayarım bozuldu.
- His car broke down on the way to work.
- Arabası işe giderken bozuldu.
- I had to walk here because my car broke down.
- Arabam bozulduğu için buraya yürümek zorunda kaldım.
- My car broke down this morning and won't be repaired until Friday.
- Arabam bu sabah bozuldu ve Cuma gününe kadar tamir edilemeyecek.
- The computer broke down.
- Bilgisayar bozuldu.
- I was late because my car broke down.
- Arabam bozulduğu için geç kaldım.
- Tom had to walk home since his car broke down.
- Tom arabası bozulduğu için eve yürümek zorunda kaldı.
- The car broke down five miles outside of town.
- Araba şehrin beş mil dışında bozuldu.
- The car went and broke down.
- Araba gitti ve bozuldu.
- This machine sometimes breaks down.
- Bu makine bazen bozuluyor.
- Our car broke down in the middle of the street.
- Arabamız caddenin ortasında bozuldu.
- The car broke down five miles outside of town.
- Araba şehrin 5 mil dışında bozuldu.
- Toil and worry caused his health to break down.
- Çok çalışmak ve endişe onun sağlığının bozulmasına neden oldu.
- The car broke down, so that we had to walk.
- Araba bozuldu, bu yüzden yürümek zorunda kaldık.
- Her car broke down on the interstate.
- Arabası otoyolda bozuldu.
- This old car breaks down all the time.
- Bu eskimiş araba devamlı bozuluyor.
- Tom was afraid his car would break down.
- Tom arabasının bozulacağından korkuyordu.
- My car broke down, so I had to take a bus.
- Arabam bozuldu, bu yüzden bir otobüse binmek zorunda kaldım.
- The car broke down, so they had to walk.
- Araba bozuldu, bu yüzden yürümek zorunda kaldılar.
- The radio broke down.
- Radyo bozuldu.
- Her car broke down on the way.
- Onun arabası yolda bozuldu.
- Tom was afraid his car would break down.
- Tom arabasının bozulmasından korkuyordu.
- The printer broke down.
- Yazıcı bozuldu.
- My motorcycle broke down on the way.
- Motosikletim yolda bozuldu.
- If the car breaks down, we'll walk.
- Araba bozulursa, yürürüz.
- My cellphone charger broke down.
- Cep telefonumun şarj aleti bozuldu.
- The watch broke down.
- Saat bozuldu.
- Our car broke down last night.
- Dün gece, arabamız bozuldu.
- The car broke down, so we had to walk.
- Araba bozuldu, biz de yürümek zorunda kaldık.
- The car broke down and I brought it to the garage to get fixed.
- Araba bozuldu ve tamir ettirmek için garaja götürdüm.
- The motorcycle I borrowed from him broke down.
- Ondan ödünç aldığım motosiklet bozuldu.
- Our car broke down last night.
- Bizim araba dün gece bozuldu.
- The printer broke down.
- Printer bozuldu.
- Tom's car broke down on his way to work this morning.
- Tom'un arabası bu sabah işe giderken bozuldu.
- How do you know it won't break down?
- Bunun bozulmayacağını nereden biliyorsun?
- I had a break down.
- Sinirlerim bozuldu.
- Fadil broke down and confessed to everything.
- Fadıl bozuldu ve her şeyi itiraf etti.
- This machine sometimes breaks down.
- Bu makine bazen bozulur.
- How do you know it won't break down?
- Bozulmayacağını nereden biliyorsun?
- The car broke down, so that we had to walk.
- Araba bozuldu, bu nedenle yürümek zorunda kaldık.
- Mary's washing machine broke down a week after the warranty had run out.
- Mary'nin çamaşır makinesi garantisi bittikten bir hafta sonra bozuldu.
- His car broke down on the way to work.
- İşe giderken arabası bozuldu.
- The car broke down.
- Araba bozuldu.
- The ambulance broke down in the middle of the busy avenue.
- Ambulans yoğun bir caddenin ortasında bozuldu.
- The bus broke down at one end of the bridge.
- Otobüs köprünün bir ucunda bozuldu.
- My car broke down on the way.
- Arabam yolda bozuldu.
- Tom had to walk home since his car broke down.
- Arabası bozulduğu için Tom eve yürümek zorunda kaldı.
- The car broke down on the way to the airport.
- Araba havaalanına giderken bozuldu.
Show More (90)
|
2 |
break down |
parçalanmak |
v. |
|
- It breaks down entirely - obviously, as it is generated biologically.
- Biyolojik olarak üretildiği için tamamen parçalanır.
- But gaseous OPEs readily break down in sunlight with a half-life of less than two days.
- Ancak gaz halindeki OPE'ler, iki günden daha kısa bir yarılanma ömrü ile güneş ışığında kolayca parçalanır.
- They also contain enzymes that can help break down lactose even more.
- Ayrıca laktozun daha da fazla parçalanmasına yardımcı olabilecek enzimler içerirler.
- Specific vitamins break down over time, leaving astronauts at risk of inadequate nutrition.
- Belirli vitaminler zamanla parçalanarak astronotları yetersiz beslenme riski altında bırakır.
- The red blood cells in a baby's body often break down and are replaced.
- Bir bebeğin vücudundaki kırmızı kan hücreleri sıklıkla parçalanır ve değiştirilir.
- Experiencing an injury at a younger age can make your cartilage break down much faster.
- Daha genç yaşta bir yaralanma yaşamak, kıkırdağınızın çok daha hızlı parçalanmasına neden olabilir.
- During this phase, the chromatin condenses into chromosomes, and the nuclear membrane and nucleolus break down.
- Bu aşamada kromatin kromozomlar halinde yoğunlaşır ve nükleer membran ve nükleolus parçalanır.
- In emphysema, the walls of the alveoli break down, making exhalation difficult.
- Amfizemde alveollerin duvarları parçalanarak soluk vermeyi zorlaştırır.
- Secondly, it helps break down salt so your body can get rid of it quickly.
- İkincisi, vücudunuzun tuzdan hızla kurtulabilmesi için tuzun parçalanmasına yardımcı olur.
- Nitrate esters, of which this drug is an example, readily break down in water, rendering the drug ineffective.
- Bu ilacın bir örneği olduğu nitrat esterleri suda kolayca parçalanarak ilacı etkisiz hale getirir.
- ALP helps break down proteins in the body and exists in different forms, depending on where it originates.
- ALP vücuttaki proteinlerin parçalanmasına yardımcı olur ve geldiği yere bağlı olarak farklı formlarda bulunur.
- Moreover, healthy fats help break down proteins faster and promote cell regeneration.
- Dahası, sağlıklı yağlar proteinlerin daha hızlı parçalanmasına yardımcı olur ve hücre yenilenmesini destekler.
- When cells use this protein, progerin, they break down more quickly.
- Hücreler progerin adlı bu proteini kullandıklarında daha çabuk parçalanırlar.
- Many materials break down in a more harmful manner, leaving chemicals or other toxic substances in the soil.
- Birçok malzeme daha zararlı bir şekilde parçalanarak toprağa kimyasallar veya diğer zehirli maddeler bırakır.
- In the gut, the beneficial bacteria help break down and digest food.
- Bağırsaklardaki faydalı bakteriler gıdaların parçalanmasına ve sindirilmesine yardımcı olur.
- However, as meat is heated, the proteins break down and shrink in size.
- Ancak et ısıtıldıkça proteinler parçalanır ve boyutları küçülür.
- If you have H. pylori, the urea will break down and become carbon dioxide.
- Eğer H. pylori'niz varsa, üre parçalanır ve karbondioksite dönüşür.
- In emphysema, the walls of the alveoli break down, making exhalation difficult.
- Amfizemde, alveollerin duvarları parçalanır, ekshalasyonu zorlaştırır.
- As the sugar heats, the molecules break down and re-form into compounds with a characteristic color and flavor.
- Şeker ısındıkça, moleküller parçalanır ve karakteristik bir renk ve tada sahip bileşiklere dönüşürler.
- These two compounds are very potent anti-oxidants, helping break down waste and helping the liver to process them.
- Bu iki bileşik çok güçlü anti-oksidanlardır, atıkların parçalanmasına ve karaciğerin bunları işlemesine yardımcı olur.
- Low-GI carbs enter slowly because they take longer to digest and break down.
- Düşük GI'li karbonhidratlar yavaş girer çünkü sindirilmeleri ve parçalanmaları daha uzun sürer.
- This type of fat helps break down food.
- Bu tür yağlar yiyeceklerin parçalanmasına yardımcı olur.
- The ammonium and nitrate molecules break down, and a large amount of oxygen gas is suddenly formed.
- Amonyum ve nitrat molekülleri parçalanır ve aniden büyük miktarda oksijen gazı oluşur.
- Supplementation of exogenous proteolytic enzymes is another method that can help break down excess protein.
- Ekzojen proteolitik enzim takviyesi, fazla proteinin parçalanmasına yardımcı olabilecek bir başka yöntemdir.
- Low-GI carbs enter slowly because they take longer to digest and break down.
- Düşük GI karbonhidratlar sindirimi ve parçalanması daha uzun sürdüğü için yavaş girer.
- It may help break down food and support digestion.
- Yiyeceklerin parçalanmasına yardımcı olabilir ve sindirimi destekleyebilir.
- Other OTC remedies include Beano, which helps break down complex carbohydrates.
- Diğer OTC ilaçları arasında kompleks karbonhidratların parçalanmasına yardımcı olan Beano bulunmaktadır.
- Certain minerals break down at high temperatures and release metallic iron.
- Bazı mineraller yüksek sıcaklıklarda parçalanır ve metalik demir açığa çıkar.
- During deep sleep, the body's cells increase production while proteins break down slower.
- Derin uyku sırasında, proteinler daha yavaş parçalanırken vücut hücreleri üretimi artırır.
- Because of its acidic nature, it can help break down mucus in the throat and stop bacteria from spreading.
- Asidik yapısı nedeniyle boğazdaki mukusun parçalanmasına yardımcı olabilir ve bakterilerin yayılmasını önleyebilir.
- They only break down chemically.
- Sadece kimyasal olarak parçalanırlar.
- When you have Parkinson's, these nerve cells break down.
- Parkinson'unuz olduğunda, bu sinir hücreleri parçalanır.
- The amino acid chains are short, so they will break down if not handled or stored correctly.
- Amino asit zincirleri kısadır, bu nedenle doğru şekilde kullanılmaz veya saklanmazlarsa parçalanırlar.
- They thicken, break down, and bleed each month.
- Her ay kalınlaşır, parçalanır ve kanarlar.
- It may help break down food and support digestion.
- Yiyeceklerin parçalanmasına ve sindirimin desteklenmesine yardımcı olabilir.
- The Pancreas produces enzymes and hormones to help break down foods.
- Pankreas, gıdaların parçalanmasına yardımcı olmak için enzimler ve hormonlar üretir.
- Alkaline phosphatase (ALP) is an enzyme in a person's blood that helps break down proteins.
- Alkalin fosfataz (ALP), kişinin kanında bulunan ve proteinlerin parçalanmasına yardımcı olan bir enzimdir.
- Vests made from PE also will break down over time when exposed to UV light.
- PE'den yapılan yelekler de UV ışığına maruz kaldıklarında zamanla parçalanacaktır.
- One theory is that vitamin B-12 helps break down a brain chemical called homocysteine.
- Bir teoriye göre B-12 vitamini homosistein adı verilen bir beyin kimyasalının parçalanmasına yardımcı olur.
- When you have Parkinson's, these nerve cells break down.
- Parkinson hastası olduğunuzda, bu sinir hücreleri parçalanır.
- This means they can break down much faster, and recycling them takes less energy.
- Bu, çok daha hızlı parçalanabilecekleri ve geri dönüşümlerinin daha az enerji gerektirdiği anlamına gelir.
- The high water content in carrots and the many mineral salts help break down kidney stones.
- Havuçtaki yüksek su içeriği ve birçok mineral tuz böbrek taşlarının parçalanmasına yardımcı olur.
- After that, they naturally break down and are often removed from circulation by the spleen.
- Bundan sonra, doğal olarak parçalanırlar ve genellikle dalak tarafından dolaşımdan uzaklaştırılırlar.
- Sunlight, heat, chemical reactions, and other various energy sources cause molecules to break down immediately.
- Güneş ışığı, ısı, kimyasal reaksiyonlar ve diğer çeşitli enerji kaynakları moleküllerin hemen parçalanmasına neden olur.
- When metabolism increases, it accelerates the speed at which fat and other body tissues break down.
- Metabolizma hızlandığında, yağ ve diğer vücut dokularının parçalanma hızı da artar.
- During strenuous exercise, muscle cells break down; in some people, enough myoglobin is released to turn urine red.
- Aşırı egzersiz sırasında kas hücreleri parçalanır; bazı kişilerde idrarı kırmızıya çevirecek kadar miyoglobin salınır.
- D-dimer is produced when blood clots break down.
- D-dimer, kan pıhtısının parçalanması sırasında üretilir.
- Proteins and enzymes break down outside this range and can no longer function.
- Proteinler ve enzimler bu aralığın dışında parçalanır ve artık işlevlerini yerine getiremezler.
- In severe cases, rhabdomyolysis can develop; the muscles break down and release the protein myoglobin into the bloodstream.
- Ciddi vakalarda rabdomiyoliz gelişebilir; kaslar parçalanır ve protein miyoglobini kan dolaşımına bırakır.
- For equal blood hormone levels, however, testosterone will break down equally without regard to ester.
- Bununla birlikte, eşit kan hormonu seviyeleri için, testosteron estere bakılmaksızın eşit olarak parçalanacaktır.
- It has an expectorant feature that helps break down mucus and sputum deposits in the respiratory system.
- Solunum sistemindeki mukus ve balgam birikintilerinin parçalanmasına yardımcı olan balgam söktürücü bir özelliği vardır.
- Drinking a full glass of water may help break down the medicine much more efficiently.
- Bir bardak dolusu su içmek ilacın çok daha etkili bir şekilde parçalanmasına yardımcı olabilir.
Show More (49)
|
3 |
break down |
parçalamak |
v. |
|
- Bacteria help break down the zebra's food before the body can absorb it.
- Bakteriler zebranın yiyeceklerini vücut emmeden önce parçalamaya yardımcı olur.
- This chewing helps them break down their food and get nutrients.
- Bu çiğneme, yiyeceklerini parçalamalarına ve besin almalarına yardımcı olur.
- It may help your body break down the medication more efficiently.
- Vücudunuzun ilaçları daha verimli bir şekilde parçalamasına yardımcı olabilir.
- We need to do the exercise to unlock the carbon and break down the fat in the first place.
- Karbonun kilidini açmak ve ilk etapta yağı parçalamak için egzersiz yapmamız gerekir.
- Water helps the body break down food so that your body can better absorb nutrients.
- Su, vücudunuzun besinleri daha iyi emebilmesi için vücudun yiyecekleri parçalamasına yardımcı olur.
- During starvation, cells break down proteins and other cell components and use them for energy.
- Açlık sırasında hücreler proteinleri ve diğer hücre bileşenlerini parçalar ve bunları enerji için kullanır.
- As a result, the attacking fungi can produce enzymes that break down the plant's cell walls.
- Sonuç olarak, saldıran mantarlar bitkinin hücre duvarlarını parçalayan enzimler üretebilir.
- Fennel tea is also known to help the body break down unwanted fat more efficiently.
- Rezene çayının da vücudun istenmeyen yağları daha verimli bir şekilde parçalamasına yardımcı olduğu bilinmektedir.
- The colon contains many bacteria that break down the food, releasing gases as they do so.
- Kolon, gıdayı parçalayan ve bunu yaparken gaz salan birçok bakteri içerir.
- You two break down and clear out the giant boulders.
- Siz ikiniz dev kayaları parçalayın ve temizleyin.
- Smoking is known to increase levels of liver enzymes that break down drugs and toxins.
- Sigara içmenin, ilaçları ve toksinleri parçalayan karaciğer enzimlerinin seviyesini artırdığı bilinmektedir.
- Biotin is needed in tiny amounts to help the body break down fat.
- Biotin, vücudun yağları parçalamasına yardımcı olmak için küçük miktarlarda gereklidir.
- Some foods contain substances that actually break down vitamins that the diet might have.
- Bazı gıdalar aslında diyetin sahip olabileceği vitaminleri parçalayan maddeler içerir.
- Increases glycolysis, helping the body break down sugars inside cells.
- Glikolizi artırarak vücudun hücrelerin içindeki şekerleri parçalamasına yardımcı olur.
- Our digestive bacteria and the enzymes in our food break down the laetrile and release cyanide.
- Sindirim bakterilerimiz ve yiyeceklerimizdeki enzimler, laetrili parçalar ve siyanürü serbest bırakır.
- Ensure you look for cleaning products containing enzymes since they break down the urine and neutralize the smell.
- İdrarı parçaladıkları ve kokuyu etkisiz hale getirmek için enzim içeren temizlik ürünlerini aradığınızdan emin olun.
- Enzymes help the liver break down other proteins so your body can absorb them more easily.
- Enzimler karaciğerin diğer proteinleri parçalamasına yardımcı olur, böylece vücudunuz onları daha kolay emebilir.
- These peptides inhibit all the enzymes that break down collagen in your skin.
- Bu peptitler cildinizdeki kolajeni parçalayan tüm enzimleri inhibe eder.
- This ingredient enables your body to break down many more fats and convert them into energy.
- Bu bileşen vücudunuzun çok daha fazla yağı parçalamasını ve enerjiye dönüştürmesini sağlar.
- Certain papaya enzyme compounds can help the body properly break down and use proteins.
- Bazı papaya enzim bileşikleri vücudun proteinleri düzgün bir şekilde parçalamasına ve kullanmasına yardımcı olabilir.
- Some bacteria help the body break down nutrients and inhibit the growth of harmful organisms.
- Bazı bakteriler vücudun besinleri parçalamasına yardımcı olur ve zararlı organizmaların büyümesini engeller.
- Use your finger to tap on the zombies to smash and eliminate them before they break down your door.
- Parmağınızla zombilerin üzerine dokunarak onlar kapınızı kırmadan önce onları parçalayın ve ortadan kaldırın.
- Other studies have found that it can reduce the production of specific enzymes that break down cartilage.
- Diğer çalışmalar, kıkırdak parçalayan spesifik enzimlerin üretimini azaltabileceğini göstermiştir.
- Use your finger to tap on the zombies to smash and eliminate them before they break down your door.
- Kapınızı kırmadan önce zombileri parçalamak ve ortadan kaldırmak için parmağınızı kullanarak zombilerin üzerine dokunun.
- Glucagon helps break down stored carbs and fats and uses them for energy.
- Glukagon, depolanan karbonhidratları ve yağları parçalamaya yardımcı olur ve bunları enerji için kullanır.
- An aquarium filter offers a settlement area for bacteria, which break down these pollutants and keep the water clean.
- Bir akvaryum filtresi, bu kirleticileri parçalayan ve suyu temiz tutan bakteriler için bir yerleşim alanı sunar.
- Many organisms have metabolic pathways to synthesize and break down purines.
- Birçok organizma pürinleri sentezlemek ve parçalamak için metabolik yollara sahiptir.
- BIOQUEST FORMULA contains protease and amylase, two powerful enzymes that break down protein and carbohydrate stains.
- BIOQUEST FORMULA, protein ve karbonhidrat lekelerini parçalayan iki güçlü enzim olan proteaz ve amilaz içerir.
- Other studies have found that it can reduce the production of specific enzymes that break down cartilage.
- Diğer çalışmalar, kıkırdağı parçalayan spesifik enzimlerin üretimini azaltabileceğini bulmuştur.
- When Bromelain is in the stomach, it will help the body break down and digest protein.
- Bromelain midede olduğunda, vücudun proteini parçalamasına ve sindirmesine yardımcı olacaktır.
- You're not trying to break down the muscles further; just increase their blood flow.
- Kasları daha fazla parçalamaya çalışmıyorsunuz; sadece kan akışını artırıyorsunuz.
- This will make the body break down more fats and burn them for energy.
- Bu, vücudun daha fazla yağı parçalamasını ve enerji için yakmasını sağlayacaktır.
- Its properties accelerate energy expenditure and the processes that break down fats.
- Özellikleri enerji harcamasını ve yağları parçalayan süreçleri hızlandırır.
- These enzymes help the body break down and metabolize protein.
- Bu enzimler vücudun proteini parçalamasına ve metabolize etmesine yardımcı olur.
- Just three days after dying, the enzymes that help break down a person's food begin to eat that person's body.
- Öldükten sadece üç gün sonra, yiyecekleri parçalamaya yardımcı enzimler, ölen kişinin vücudunu yemeye başlar.
- No one knows for sure what makes these nerve cells break down.
- Kimse bu sinir hücrelerini neyin parçaladığını kesin olarak bilmiyor.
- The microbes that break down organic matter use carbon as an energy source.
- Organik maddeleri parçalayan mikroplar enerji kaynağı olarak karbon kullanırlar.
- This vegetable contains some enzymes that break down the cells responsible for pigment production.
- Bu sebze, pigment üretiminden sorumlu hücreleri parçalayan bazı enzimler içerir.
- Drinking sufficient water boosts your metabolism and helps the body properly break down the food.
- Yeterli su içmek metabolizmanızı hızlandırır ve vücudun yiyecekleri düzgün bir şekilde parçalamasına yardımcı olur.
Show More (36)
|
4 |
break down |
yıkılmak |
v. |
|
- The physical laws break down.
- Fiziksel yasalar yıkılır.
- I'm trying really hard not to break down in front of you.
- Senin karşında yıkılmamak için gerçekten çaba sarf ediyorum.
- After denying it several times, I will only give in, break down, and fall apart under unbearable pressure.
- Birkaç kez inkar ettikten sonra, sadece pes edeceğim, yıkılacağım ve dayanılmaz baskı altında parçalanacağım.
- Hearing the voices of bereaved parents in the public will help break down taboos.
- Yaslı ebeveynlerin seslerinin toplum içinde duyulması tabuların yıkılmasına yardımcı olacaktır.
- Aziz, at a time like this, one should go for it, not break down.
- Aziz, böyle bir zamanda yıkılmak yerine devam etmek gerekir.
- Tom broke down.
- Tom yıkıldı.
- Tom broke down and started to cry.
- Tom yıkıldı ve ağlamaya başladı.
- She broke down when she heard about the accident.
- O, kazayı duyduğunda yıkıldı.
- Tom broke down when he heard the bad news.
- Tom kötü haberi duyunca yıkıldı.
- Tom could see that Mary was about to break down and cry.
- Tom, Mary'nin yıkılıp ağlamak üzere olduğunu görebiliyordu.
- She broke down when she heard the news.
- Haberi duyunca yıkıldı.
- Tom broke down and told the police everything.
- Tom yıkıldı ve polise her şeyi anlattı.
- I broke down and cried.
- Ben yıkıldım ve ağladım.
- Fadil broke down and confessed to everything.
- Fadıl yıkıldı ve her şeyi itiraf etti.
- Tom broke down and cried.
- Tom yıkıldı ve ağladı.
- She broke down when she heard about the accident.
- Kazayı duyunca yıkıldı.
- He broke down completely on hearing of his daughter's death.
- Kızının ölümünü duyunca tamamen yıkıldı.
- I broke down and cried.
- Yıkıldım ve ağladım.
- Tom broke down and confessed to everything.
- Tom yıkıldı ve her şeyi itiraf etti.
- Tom broke down and told the truth.
- Tom yıkıldı ve gerçeği söyledi.
- He broke down when he heard the bad news.
- Kötü haberi duyunca yıkıldı.
- Tom broke down and told Mary the truth.
- Tom yıkıldı ve Mary'ye gerçeği söyledi.
- Tom eventually broke down and confessed.
- Tom sonunda yıkıldı ve itiraf etti.
Show More (20)
|
5 |
break down |
yıkmak |
v. |
|
- This means that today, we must break down the barriers that are isolating President Arafat.
- Bu da bugün Başkan Arafat'ı izole eden bariyerleri yıkmamız gerektiği anlamına gelmektedir.
- In taking this step, you also broke down the barrier represented by the financial block.
- Bu adımı atarak, mali blok tarafından temsil edilen engeli de yıkmış oldunuz.
- In taking this step, you also broke down the barrier represented by the financial block.
- Bu adımı atarak mali blok tarafından temsil edilen bariyeri de yıkmış oldunuz.
- However, this process must not result in new barriers being erected just when we are trying to break down the old ones.
- Ancak bu süreç, tam da eski bariyerleri yıkmaya çalışırken yeni bariyerlerin inşa edilmesiyle sonuçlanmamalıdır.
- We need to break down all the tariff barriers and phase out all the obstacles to trade.
- Tüm tarife engellerini yıkmamız ve ticaretin önündeki tüm engelleri aşamalı olarak kaldırmamız gerekiyor.
- However, this process must not result in new barriers being erected just when we are trying to break down the old ones.
- Ancak bu süreç, tam da eski engelleri yıkmaya çalıştığımız bir dönemde yeni engellerin dikilmesine yol açmamalıdır.
- It is therefore quite natural that we should break down the barriers that exist.
- Dolayısıyla var olan engelleri yıkmamız gayet doğaldır.
- I radiate Love and Peace to erase all mistakes and break down barriers.
- Tüm hataları silmek ve engelleri yıkmak için Sevgi ve Barış yayıyorum.
- The only thing it does faithfully for us is break down.
- Bizim için sadakatle yaptığı tek şey yıkmaktır.
- They broke down the old house.
- Onlar eski evi yıktılar.
- They broke down part of the wall.
- Duvarın bir kısmını yıktılar.
- They broke down the old house.
- Eski evi yıktılar.
- They are breaking down the wall.
- Onlar duvarı yıkıyorlar.
- We must work hard to break down social barriers.
- Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
- Sosyal bariyerleri yıkmak için çok çalışmalıyız.
- They are breaking down the wall.
- Duvarı yıkıyorlar.
Show More (13)
|
6 |
break down |
kırmak |
v. |
|
- I therefore invite the Commission to take the necessary steps to break down this reluctance.
- Bu nedenle Komisyonu bu isteksizliği kırmak için gerekli adımları atmaya davet ediyorum.
- Rather than break down the door, they unscrewed the keypad, wired it in, and reattached it on their way out.
- Kapıyı kırmak yerine, tuş takımını söktüler, içeri bağladılar ve çıkarken tekrar taktılar.
- Okay, we will break down this door if we are forced to!
- Tamam, eğer mecbur kalırsak bu kapıyı kıracağız!
- If we had a credit card, we could buy a sledgehammer and break down the door.
- Kelso, kredi kartımız olsaydı, kapıyı kırmak için gidip bir balyoz alırdık.
- If we had a credit card, we could buy a sledgehammer and break down the door.
- Eğer kredi kartımız olsaydı, bir balyoz alıp kapıyı kırabilirdik.
- I tried to break down the door, but I found out that it is impossible.
- Kapıyı kırmaya çalıştım, ama bunun imkansız olduğunu öğrendim.
- I tried to break down the door, but I found out that it is impossible.
- Kapıyı kırmaya çalıştım ama bunun imkansız olduğunu anladım.
- Tom tried to break down the door.
- Tom kapıyı kırmaya çalıştı.
- The firemen broke down the door with an ax.
- İtfaiyeciler kapıyı baltayla kırdı.
- The SWAT team broke down the front door with a battering ram.
- SWAT ekibi koçbaşı ile ön kapıyı kırdı.
- The police used a battering ram to break down the door.
- Polis kapıyı kırmak için koçbaşı kullandı.
- I broke down the door because I lost the key.
- Anahtarı kaybettiğim için kapıyı kırdım.
- The SWAT team broke down the front door with a battering ram.
- SWAT ekibi koçbaşıyla ön kapıyı kırdı.
Show More (10)
|
7 |
break down |
kendini kaybetmek |
v. |
|
- I'm trying really hard not to break down in front of you.
- Senin önünde kendimi kaybetmeyeyim diye gerçekten çok çabalıyorum.
- Tom broke down and cried.
- Tom kendini kaybetti ve ağladı.
Show More (-1)
|
8 |
break down |
ruhen yıkılmak |
v. |
|
- She broke down when she heard the news.
- Haberi duyduğunda ruhen yıkıldı.
- He broke down when he heard the bad news.
- Kötü haberi duyduğunda ruhen yıkıldı.
Show More (-1)
|
9 |
break down |
bozmak |
v. |
|
- It can break down the dynamics of the work and can easily convert it into something different.
- İşin dinamiğini bozabilir ve kolayca farklı bir şeye dönüştürebilir.
Show More (-2)
|
10 |
break down |
arıza yapmak |
v. |
|
- This old car breaks down all the time.
- Bu eski araba sürekli arıza yapıyor.
Show More (-2)
|
11 |
break down |
arızalanmak |
v. |
|
- Tom would've been here by now if his car hadn't broken down.
- Tom arabası arızalanmamış olsaydı şimdi burada olacaktı.
Show More (-2)
|
12 |
break down |
tükenmek |
v. |
|
- Tom broke down and confessed to everything.
- Tom tükendi ve her şeyi itiraf etti.
Show More (-2)
|
13 |
break down |
baskıya dayanamamak |
v. |
|
- Tom broke down and told Mary the truth.
- Tom baskıya dayanamadı ve Mary'ye gerçeği söyledi.
Show More (-2)
|