İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
Phrases | ||
İfadeler | cannot but expr. | elden/elimden vs başka bir şey gelmiyor/gelmedi/gelemezdi/gelmiyordu |
İfadeler | cannot but expr. | yapacak/yapılabilecek/yapabileceğim başka bir şey yok/yoktu |
Colloquial | ||
Konuşma Dili | cannot but f. | elinden (başka bir şey) gelmemek |
Konuşma Dili | cannot but f. | -den başka çare olmamak |
Konuşma Dili | cannot but f. | yapmadan duramamak |
Konuşma Dili | cannot but f. | -den kendini alamamak |
Konuşma Dili | cannot but f. | -mak zorunda/mecburiyetinde kalmak |
İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
Phrases | ||
İfadeler | it cannot be described but only experienced expr. | anlatılmaz yaşanır |
Proverb | ||
Atasözü | sticks and stones may break my bones but hard words cannot hurt me | istediğin kadar konuş söyle beni yaralayamazsın |
Colloquial | ||
Konuşma Dili | cannot choose but f. | -den başka çare olmamak |
Konuşma Dili | cannot choose but f. | -den başka yapabilecek bir şey olmamak |
Konuşma Dili | cannot choose but f. | yapmadan duramamak |
Konuşma Dili | cannot choose but f. | -den kendini alamamak |
Speaking | ||
Konuşma | you can run but you cannot hide expr. | kaçabilirsin ama saklanamazsın |
Konuşma | cannot help but expr. | yapmaktan başka çare yok |