| 1 |
chick |
civciv |
n. |
|
- The farmers shouldn't move the chicks to coops until they are six weeks old.
- Çiftçiler, civcivleri altı haftalık olana kadar kümese koymamalıdır.
- The artificial, fast-track breeding of chicks and turkeys must be discontinued.
- Civciv ve hindilerin yapay ve hızlı bir şekilde yetiştirilmesine son verilmelidir.
- The hen's chicks are hatching.
- Tavuğun civcivleri yumurtadan çıkıyorlar.
- She bought a baby chick.
- O bir civciv aldı.
- She bought a baby chick.
- Yavru bir civciv aldı.
- Tom put the chicks in a cardboard box.
- Tom civcivleri bir karton kutuya koydu.
- According the bible, the pelican fed its chicks with its own blood.
- İncil'e göre, pelikan civcivlerini kendi kanıyla besledi.
- She hovers over that child like a hen with one chick.
- Tek civcivi olan tavuk gibi o çocuğun etrafında dönüyor.
- The hen has eight chicks.
- Tavuğun sekiz civcivi var.
- The hen's chicks are hatching.
- Tavuğun civcivleri yumurtadan çıkıyor.
- The chick peeps.
- Civciv ötüyor.
- The hen has eight chicks.
- Tavuğun sekiz tane civcivi vardır.
Show More (9)
|
| 2 |
chick |
piliç |
n. |
|
- I like that chick.
- O pilici seviyorum.
- She bought a chick.
- O bir piliç satın aldı.
- The hot chick that sent me a friend request turned out to be Tom's catfish account.
- Bana arkadaşlık isteği gönderen seksi piliç Tom'un sahte hesabı çıktı.
- What's your favorite chick flick?
- En sevdiğin piliç filmi hangisi?
- Sami is talking to that chick.
- Sami şu piliçle konuşuyor.
- She bought a chick.
- Bir piliç satın aldı.
- Let's pick up a chick.
- Arabaya bir piliç atalım.
- I like that chick.
- O pilici sevdim.
Show More (5)
|
| 3 |
chick |
hatun |
n. |
|
- Sami is talking to that chick.
- Sami şu hatunla konuşuyor.
- Sami is talking to that chick.
- Sami o hatunla konuşuyor.
- Sami was with that chick that was his first.
- Sami, ilk kez birlikte olduğu hatunla birlikteydi.
- Sami was with that chick that was his first.
- Sami ilk sevgilisi olan şu hatunla birlikteydi.
Show More (1)
|
| 4 |
chick |
kız |
n. |
|
- Tom put the chicks in a cardboard box.
- Tom kızları bir karton kutuya koydu.
- Sami is talking to that chick.
- Sami o kızla konuşuyor.
Show More (-1)
|
| 5 |
chick |
çıtır |
n. |
|
- Maria brought a foxy chick with her to the party.
- Maria partiye seksi bir çıtır getirdi.
Show More (-2)
|
| 6 |
chick |
yavru |
n. |
|
- According the bible, the pelican fed its chicks with its own blood.
- İncil'e göre, pelikan yavrularını kendi kanıyla beslermiş.
Show More (-2)
|
