| 1 |
conspicuous |
dikkat çekici |
adj. |
|
- The colouring of the bill makes it highly conspicuous.
- Gagasının rengi onu oldukça dikkat çekici kılıyor.
- A perspective from the developing world is conspicuous by its absence.
- Gelişmekte olan dünyadan bir bakış açısının yokluğu dikkat çekicidir.
- It's too conspicuous.
- Bu çok dikkat çekici değil.
- The scar on his forehead is conspicuous.
- Alnındaki yara izi dikkat çekici.
- It's too conspicuous.
- Çok dikkat çekici.
- He was conspicuous in his suit.
- O, takım elbisesinin içinde dikkat çekiciydi.
Show More (3)
|
| 2 |
conspicuous |
dikkati çeken |
adj. |
|
- He would also observe that, basically, European policy in both areas of tension is conspicuous by its absence.
- Ayrıca, temel olarak, her iki gerilim alanında da Avrupa politikasının yokluğu ile dikkat çektiğini gözlemleyecektir.
- The Council, however, is again conspicuous by being absent.
- Bununla birlikte Konsey yine yokluğuyla dikkat çekmektedir.
- He was conspicuous in his suit.
- Takım elbisesiyle dikkat çekiyordu.
Show More (0)
|
| 3 |
conspicuous |
etkileyici |
adj. |
|
- Winning the race was a conspicuous success for the team.
- Yarışı kazanmak takım açısından etkileyici bir başarıydı.
Show More (-2)
|
| 4 |
conspicuous |
göze çarpan |
adj. |
|
- The experiment was a conspicuous failure.
- Deney göze çarpan bir başarısızlıktı.
Show More (-2)
|
| 5 |
conspicuous |
bariz |
adj. |
|
- The scar on his forehead is conspicuous.
- Onun alnındaki yara bariz.
Show More (-2)
|
