| 1 |
cottage |
kulübe |
n. |
|
- Harry spent the night in an abandoned cottage.
- Harry geceyi terk edilmiş bir kulübede geçirdi.
- His cottage is on the coast.
- Onun kulübesi kıyıda.
- We live in a cottage.
- Biz bir kulübede yaşıyoruz.
- Tom has a cottage by the sea.
- Tom'un deniz kenarında bir kulübesi var.
- The man living in the cottage is blind.
- Kulübede yaşayan adam kör.
- The cottage was clean and tidy.
- Kulübe temiz ve düzenliydi.
- I saw a cottage in the distance.
- Uzakta bir kulübe gördüm.
- The man living in the cottage is blind.
- Kulübede yaşayan adam kördür.
- His cottage is on the coast.
- Kulübesi deniz kıyısında.
- It seemed that that house was small if it was compared with the cottage which he lived in even recently.
- Son zamanlarda yaşadığı kulübe ile karşılaştırılırsa, o ev küçük görünüyordu.
- Across the bridge, there is a little cottage.
- Köprünün karşısında küçük bir kulübe var.
- The old cottage had only one bed, so we all took turns sleeping in it.
- Eski kulübede sadece bir yatak vardı, bu yüzden hepimiz yatakta sırayla uyurduk.
- I've set out a table under a beautiful tree behind the cottage.
- Kulübenin arkasındaki güzel ağacın altına bir masa kurdum.
- We live in a cottage.
- Bir kulübede yaşıyoruz.
- He lives alone in a little cottage in the swamp.
- Bataklıktaki küçük bir kulübede tek başına yaşıyor.
- Tom has a cottage by the sea.
- Tom'un deniz kenarında bir kulübesi vardır.
- Peter's cottage is very big.
- Peter'ın kulübesi çok büyük.
- The old cottage has a certain charm about it.
- Eski kulübenin kendince bir cazibesi var.
- This cottage reminds me of the one I was born in.
- Bu kulübe bana doğduğum evi hatırlatıyor.
- Across the bridge, there is a little cottage.
- Köprünün ötesinde küçük bir kulübe var.
- She has a cottage by the sea.
- Deniz kenarında bir kulübesi var.
Show More (18)
|
| 2 |
cottage |
kır evi |
n. |
|
- He was looking forward to spending the weekend with her in their little cottage in Somerset.
- Hafta sonunu onunla birlikte Somerset'teki küçük kır evinde geçirmeyi dört gözle bekliyordu.
- The cottage reminded me of the happy times I had spent with her.
- Kır evi, bana onunla geçirdiğim mutlu zamanları anımsattı.
- I've set out a table under a beautiful tree behind the cottage.
- Kır evinin arkasında güzel bir ağacın altında bir masa kurdum.
- There is a cottage beyond the bridge.
- Köprünün ötesinde bir kır evi var.
Show More (1)
|
| 3 |
cottage |
sayfiye evi |
n. |
|
- The cottage reminded me of the happy times I had spent with her.
- Sayfiye evi, bana onunla birlikte geçirdiğim mutlu günleri hatırlattı.
Show More (-2)
|
