| 1 |
crush |
ezmek |
v. |
|
- He stepped on the can and crushed it.
- Kutuya bastı ve ezdi.
- Once again the state of Israel is trying to crush the Palestinian people and eliminate its leaders.
- İsrail devleti bir kez daha Filistin halkını ezmeye ve liderlerini ortadan kaldırmaya çalışıyor.
- If the Commission wants to crush open coordination at some time, then I think this is how they must do it.
- Eğer Komisyon bir süre sonra açık koordinasyonu ezmek istiyorsa, bence bunu bu şekilde yapmalıdır.
- Tom crushed his enemies.
- Tom düşmanlarını ezdi.
- He crushed the insect mercilessly.
- Böceği acımasızca ezdi.
- I crushed one.
- Birini ezdim.
- The elephant crushes the lion.
- Fil aslanı eziyor.
- Tom crushed the sheet of paper up into a ball and threw it across the room.
- Tom kâğıdı ezerek top haline getirdi ve odanın öbür ucuna fırlattı.
- Tom crushed the can.
- Tom teneke kutuyu ezdi.
- I crushed the box.
- Ben kutuyu ezdim.
- Tom crushed the box with his foot.
- Tom kutuyu ayağıyla ezdi.
- He crushed his enemies.
- Düşmanlarını ezdi.
- I crushed my enemies.
- Ben düşmanlarımı ezdim.
- I crushed the can.
- Kutuyu ezdim.
- She crushed her enemies.
- O düşmanlarını ezdi.
- He crushed the box.
- O kutuyu ezdi.
- Sami crushed the poisonous pills and dissolved them into juice.
- Sami zehirli hapları ezdi ve meyve suyunda eritti.
- I am not crushing them.
- Onları ezmiyorum.
- The king crushed his enemies.
- Kral düşmanlarını ezdi.
- He crushed the sheet of paper up into a ball.
- Kağıdı ezerek bir top haline getirdi.
- We crushed our enemies.
- Biz düşmanlarımızı ezdik.
- Tom crushed the box.
- Tom kutuyu ezdi.
- He crushed the box.
- Kutuyu ezdi.
- They crushed their enemies.
- Onlar düşmanlarını ezdiler.
- I crushed the box.
- Kutuyu ezdim.
- I crushed one.
- Bir tane ezdim.
- Tom crushed the garlic.
- Tom sarımsağı ezdi.
- Tom crushed the cardboard box with his foot.
- Tom ayağı ile karton kutuyu ezdi.
- Tom crushed the can.
- Tom kutuyu ezdi.
- I crushed my enemies.
- Düşmanlarımı ezdim.
- He crushed the insect mercilessly.
- O böceği acımasızca ezdi.
- They crushed their enemies.
- Düşmanlarını ezdiler.
- Mary crushed her enemies.
- Mary düşmanlarını ezdi.
- He crushed the stone completely.
- Taşı tamamen ezdi.
- She crushed her enemies.
- Düşmanlarını ezdi.
- You crushed your enemies.
- Düşmanlarını ezdin.
- He crushed the sheet of paper up into a ball.
- Bir yaprak kağıdı ezerek top yaptı.
- Tom crushed the cardboard box with his foot.
- Tom karton kutuyu ayağıyla ezdi.
- We crushed our enemies.
- Düşmanlarımızı ezdik.
- Sami crushed the poisonous pills and dissolved them into juice.
- Sami zehirli hapları ezip onları meyve suyunda eritti.
Show More (37)
|
| 2 |
crush |
aşk |
n. |
|
- Tom has a secret crush on Mary.
- Tom'un Mary'ye karşı gizli bir aşkı var.
- She managed to find her high school crush.
- Lisedeki aşkını bulmayı başarmış.
- Tom has a huge crush on Mary.
- Tom, Mary'ye büyük bir aşk besliyor.
- She managed to find her high school crush.
- Lise aşkını bulmayı başardı.
- Tom has a big crush on Mary.
- Tom, Mary'ye büyük bir aşk besliyor.
- Mary was Tom's high school crush.
- Mary, Tom'un lise aşkıydı.
- She has a secret crush on her sister's boyfriend.
- Onun kız kardeşinin erkek arkadaşına gizli bir aşkı var.
- Tom was Mary's high school crush.
- Tom, Mary'nin lise aşkıydı.
- She has a secret crush on her sister's boyfriend.
- Kız kardeşinin erkek arkadaşına karşı gizli bir aşkı var.
- Tom has always had a big crush on you.
- Tom sana her zaman büyük bir aşk beslemiştir.
- Maybe Tom has a secret crush on you.
- Belki de Tom sana gizli bir aşk besliyordur.
- Tom had a major crush on Mary.
- Tom, Mary'ye büyük bir aşk besliyordu.
- I have a huge crush on Tom.
- Tom'a karşı büyük bir aşk besliyorum.
- Tom married his high school crush Mary.
- Tom lise aşkı Mary ile evlendi.
Show More (11)
|
| 3 |
crush |
hoşlanma |
n. |
|
- She had a huge crush on him in high school.
- Lisedeyken ondan çok hoşlanıyormuş.
- I have a crush on you.
- Senden hoşlanıyorum.
- I have a crush on you.
- Ben senden hoşlanıyorum.
- Tom had a crush on Mary, but she wasn't interested in him.
- Tom, Mary'den hoşlanıyordu ama Mary Tom'a ilgi duymuyordu.
- Do you have a crush on Mary?
- Mary'den hoşlanıyor musun?
- Tom has a crush on his teacher.
- Tom öğretmeninden hoşlanıyor.
- I have a crush on Mary.
- Mary'den hoşlanıyorum.
- Mary has a huge crush on Tom, but she's too shy to talk to him.
- Mary, Tom'dan çok hoşlanıyor ama onunla konuşamayacak kadar utangaç.
- I've got a crush on you.
- Senden hoşlanıyorum.
Show More (6)
|
| 4 |
crush |
bastırmak |
v. |
|
- The coup d'état was crushed by the regular army and police forces.
- Darbe, düzenli ordu ve polis güçleri tarafından bastırıldı.
- John Brown's rebellion was crushed.
- John Brown'ın isyanı bastırıldı.
- The uprising was crushed.
- Ayaklanma bastırıldı.
- The rebellion was crushed.
- İsyan bastırıldı.
Show More (1)
|
| 5 |
crush |
öğütmek |
v. |
|
- Crush the spices and add to the mixture.
- Baharatları öğütün ve karışıma ekleyin.
Show More (-2)
|
| 6 |
crush |
hoşlanılan kişi |
n. |
|
- He was excited to receive a text from his crush.
- Hoşlandığı kişiden mesaj alınca çok heyecanlandı.
Show More (-2)
|
| 7 |
crush |
yıkılmak |
v. |
|
- She was crushed by the bad news.
- Kötü haberle yıkıldı.
Show More (-2)
|
| 8 |
crush |
izdiham |
n. |
|
- There was such a crush in the auditorium that we couldn't even get in.
- Konferans salonunda öyle bir izdiham vardı ki içeri bile giremedik.
Show More (-2)
|
| 9 |
crush |
tutku |
n. |
|
- He has a crush on this girl.
- Bu kıza tutkusu var.
Show More (-2)
|
