| 1 |
describe |
tarif etmek |
v. |
|
- The future I am describing is just three years away from us.
- Tarif ettiğim gelecek bizden sadece üç yıl uzakta.
- I believe that this will help to resolve the problem you describe.
- Bunun tarif ettiğiniz sorunu çözmeye yardımcı olacağına inanıyorum.
- You will note that I have described a landscape of positive and negative positions.
- Olumlu ve olumsuz tutumlardan oluşan bir manzara tarif ettiğimi fark etmişsinizdir.
- This is the only way I can describe it.
- Bunu ancak bu şekilde tarif edebilirim.
- I wish to make reference to the great challenges before us, which have just been described.
- Önümüzde duran ve az önce tarif edilen büyük zorluklara atıfta bulunmak istiyorum.
- This describes the Middle East of today, the Middle East that we do not discuss.
- Bu, bugünün Orta Doğu'sunu, tartışmadığımız Orta Doğu'yu tarif ediyor.
- They prove only that the difficulties with implementation, which I have described, continue to prevail.
- Bunlar sadece tarif ettiğim uygulama zorluklarının devam ettiğini kanıtlamaktadır.
- What we, and many sides, are describing means, however, that one already has.
- Ancak bizim ve birçok tarafın tarif ettiği şey, birinin zaten sahip olduğu şey anlamına gelmektedir.
- Allow me to describe it as such.
- İzin verin bu şekilde tarif edeyim.
- Then, too, society changes in a process that you have described.
- O zaman da toplum sizin tarif ettiğiniz bir süreç içerisinde değişir.
- The current inequities that I have described are untenable and certainly indefensible.
- Tarif ettiğim mevcut eşitsizlikler savunulamaz ve kesinlikle savunulamaz.
- This is also why I often avoid describing bodies and clothes.
- Bu yüzden sık sık bedenleri ve kıyafetleri tarif etmekten kaçınıyorum.
- It would be incorrect to describe them as an army.
- Onları ordu olarak tarif etmek yanlış olur.
- It's not hard to guess what these words are describing.
- Bu kelimelerin neyi tarif ettiğini tahmin etmek zor değil.
- Can you describe that strange guy?
- Bu garip adamı tarif edebilir misiniz?
- Describe your ideal man.
- İdeal erkeğinizi tarif edin.
- I cannot describe my feelings.
- Duygularımı tarif edemem.
- She described the suspect.
- Şüpheliyi tarif etti.
- I can't describe my sadness.
- Üzüntümü tarif edemem.
- I asked them to describe it.
- Onlardan tarif etmelerini istedim.
- Could you describe it, please?
- Onu tarif eder misin, lütfen?
- How do you think your friends would describe you?
- Sence arkadaşların seni nasıl tarif ederdi?
- How would you describe Tom?
- Tom'u nasıl tarif ederdin?
- What was Tom describing?
- Tom ne tarif ediyordu?
- It's difficult to describe.
- Tarif etmesi zor.
- It's hard to describe.
- Tarif etmesi zor.
- Could you describe Tom's demeanor?
- Tom'un tavrını tarif edebilir misiniz?
- Tom described Mary.
- Tom Mary'yi tarif etti.
- It's hard to describe.
- Tarif etmek zor.
- I asked Tom to describe it.
- Tom'dan tarif etmesini istedim.
- Can you describe these Germans?
- Bu Almanları tarif edebilir misiniz?
- Could you describe Tom's demeanor?
- Tom'un tavrını tarif eder misiniz?
- Can you describe it?
- Onu tarif edebilir misin?
- I can't really describe it.
- Gerçekten tarif edemiyorum.
- Tom can't describe how fun it was.
- Tom ne kadar eğlenceli olduğunu tarif edemez.
- Tom described Mary quite well, so it was easy to recognize her when I saw her.
- Tom, Mary'yi çok iyi tarif etti, bu yüzden onu gördüğümde tanımak kolay oldu.
- I'm not quite sure how to describe what happened.
- Olanları nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum.
- Who are you describing?
- Kimi tarif ediyorsun?
- I asked her to describe it.
- Ondan tarif etmesini istedim.
- Can you describe your stomach pain?
- Mide ağrınızı tarif edebilir misiniz?
- He would describe the house as small.
- Evi küçük olarak tarif ederdi.
- Tom described the problem in detail.
- Tom sorunu ayrıntılarıyla tarif etti.
- It cannot be described in words.
- Bu, kelimelerle tarif edilemez.
- It's hard to even describe.
- Bunu tarif etmek bile zor.
- Words cannot describe the beauty.
- Bu güzellik kelimelerle tarif edilemez.
- It's impossible to describe.
- Bunu tarif etmek imkansız.
- Tom can't describe how exciting it was.
- Tom ne kadar heyecan verici olduğunu tarif edemez.
- He described the scene in detail.
- Olay yerini detaylıca tarif etti.
- I don't know how to describe it.
- Nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum.
- Can you describe them?
- Onları tarif edebilir misin?
- I can't describe how it was.
- Onun nasıl olduğunu tarif edemem.
- Words can't describe this place.
- Kelimeler burayı tarif edemez.
- Can you describe that strange guy?
- O tuhaf adamı tarif edebilir misiniz?
- Can you describe what that experience was like for you?
- Bu tecrübenin senin için nasıl bir şey olduğunu tarif edebilir misin?
- How did you describe the project to Tom?
- Tom'a projeyi nasıl tarif ettin?
- Can you describe your dream girl?
- Hayalinizdeki kızı tarif edebilir misiniz?
- I have no words to describe what I saw.
- Gördüklerimi tarif edecek kelime bulamıyorum.
- How would you describe me?
- Beni nasıl tarif edersin?
- Can you describe your stomach pain?
- Karnınızdaki ağrıyı tarif edebilir misiniz?
- How would your closest friend describe you?
- En yakın arkadaşınız sizi nasıl tarif ederdi?
- How would you describe colors to a blind person?
- Kör bir insana renkleri nasıl tarif edersiniz?
- Did you ever have the symptoms which have just been described?
- Az önce tarif edilen semptomları hiç yaşadınız mı?
- Tom would describe the house as small.
- Tom evi küçük olarak tarif ederdi.
- How would you describe your ideal man?
- İdeal erkeğinizi nasıl tarif edersiniz?
- Can you quickly describe the thief?
- Hırsızı hemen tarif edebilir misin?
- Can you describe the man who took your wallet?
- Cüzdanını alan adamı tarif edebilir misin?
- I can't describe how it was.
- Nasıl olduğunu tarif edemem.
- Can you describe him?
- Onu tarif edebilir misin?
- I'm not insulting you, I'm describing you.
- Ben sana hakaret etmiyorum, seni tarif ediyorum.
- How would you describe colors to a blind person?
- Kör birine renkleri nasıl tarif edersin?
- Words can't describe this place.
- Kelimeler bu yeri tarif edemez.
- Can you describe it?
- Tarif edebilir misin?
- I asked him to describe it.
- Ondan tarif etmesini istedim.
- Can you describe his face?
- Yüzünü tarif edebilir misin?
- Can you describe this German?
- Bu Almanı tarif edebilir misin?
- Can you quickly describe the thief?
- Hırsızı hemen tarif edebilir misiniz?
- I'm not insulting you, I'm describing you.
- Seni aşağılamıyorum, seni tarif ediyorum.
- Tom can't describe how painful it was.
- Tom bunun ne kadar acı verici olduğunu tarif edemez.
- How would your friends describe you?
- Arkadaşların seni nasıl tarif ederdi?
- He described the scene in detail.
- Olay yerini ayrıntılı olarak tarif etti.
- The pilot described the scene in detail.
- Pilot, olay yerini ayrıntılı olarak tarif etti.
- How would you describe her?
- Onu nasıl tarif edersin?
- Can you quickly describe the thief?
- Hırsızı hızlıca tarif edebilir misiniz?
- Describe your ideal breakfast.
- İdeal kahvaltınızı tarif edin.
- Words cannot describe the horror I experienced.
- Kelimeler yaşadığım korkuyu tarif edemez.
- It's difficult to describe the taste of human flesh.
- İnsan etinin tadını tarif etmek zor.
- How would your friends describe you?
- Arkadaşların seni nasıl tarif eder?
- The person whose name was on the passport was described with words.
- Pasaportta adı yazılı olan kişi, kelimelerle tarif edildi.
- How would you describe your ideal man?
- İdeal erkeğini nasıl tarif ederdin?
- How would you describe it?
- Bunu nasıl tarif ederdin?
- Words could not describe it.
- Kelimeler bunu tarif edemez.
- Can you describe them to me?
- Onları bana tarif edebilir misin?
- Can you describe it to me?
- Bana tarif edebilir misiniz?
- How would you describe her?
- Onu nasıl tarif ederdin?
- It's really difficult to describe.
- Bunu tarif etmek gerçekten zor.
- Sami described the suspect.
- Sami şüpheliyi tarif etti.
- How would you describe him?
- Onu nasıl tarif ederdin?
- Could you describe those procedures?
- Bu prosedürleri tarif edebilir misiniz?
- Can you describe your dream girl?
- Hayalindeki kızı tarif edebilir misin?
- How would your closest friend describe you?
- En yakın arkadaşın seni nasıl tarif ederdi?
- I can't describe what I mean.
- Ne demek istediğimi tarif edemem.
- Could you describe it, please?
- Tarif edebilir misiniz, lütfen?
- How did you describe the mission to Tom?
- Tom'a görevi nasıl tarif ettin?
- Can you describe how Tom died?
- Tom'un nasıl öldüğünü tarif edebilir misiniz?
- How would you describe it?
- Nasıl tarif edersiniz?
- How would you describe what the man in the video is doing?
- Videodaki adamın ne yaptığını nasıl tarif edersiniz?
- Can you describe Tom to me?
- Tom'u bana tarif edebilir misin?
- Can you describe the man who took your wallet?
- Cüzdanınızı alan adamı tarif edebilir misiniz?
- Sami has never been able to describe his attacker.
- Sami saldırganı asla tarif edemedi.
- Can you describe the object?
- Nesneyi tarif edebilir misiniz?
- The scene of the murder was too terrible to describe.
- Cinayet mahalli, tarif edilemeyecek kadar korkunçtu.
- Words cannot describe it.
- Kelimeler bunu tarif edemez.
- I can't describe how I felt.
- Nasıl hissettiğimi tarif edemem.
- Some feelings are difficult to describe.
- Bazı duyguları tarif etmek zordur.
- Describe your ideal woman.
- İdealinizdeki kadını tarif edin.
Show More (112)
|
| 2 |
describe |
tanımlamak |
v. |
|
- We cannot, then, describe this as a fair compromise; it is more like kow-towing to the Council.
- O halde bunu adil bir uzlaşma olarak tanımlayamayız; bu daha çok Konsey'e boyun eğmek gibi bir şey.
- School books still use terms such as 'unbelievers' to describe both Jews and Christians.
- Okul kitaplarında hem Yahudileri hem de Hıristiyanları tanımlamak için hâlâ 'kâfirler' gibi terimler kullanılıyor.
- The only word to describe it is devastation.
- Bunu tanımlayacak tek kelime yıkımdır.
- Mr Oostlander's report describes the many shortcomings that exist in all areas.
- Bay Oostlander'in raporu her alanda var olan pek çok eksikliği tanımlamaktadır.
- Kofi Annan has described this extension as a precondition for continuing stability in Afghanistan.
- Kofi Annan bu genişlemeyi Afganistan'da istikrarın devamı için bir ön koşul olarak tanımlamıştır.
- School books still use terms such as 'unbelievers' to describe both Jews and Christians.
- Okul kitaplarında hem Yahudileri hem de Hristiyanları tanımlamak için hâlâ 'kâfirler' gibi terimler kullanılıyor.
- Mr Chirac has described those who engage in this as the Aids virus of the world economy.
- Sayın Chirac bu işe bulaşanları dünya ekonomisinin Aids virüsü olarak tanımlamıştır.
- It is most regrettable that the Council described the situation in this way.
- Konseyin durumu bu şekilde tanımlamış olması son derece üzücüdür.
- Commissioner Verheugen, you described Temelin as the safest nuclear power station in Europe.
- Komisyon Üyesi Verheugen, Temelin'i Avrupa'nın en güvenli nükleer enerji santrali olarak tanımladınız.
- It describes this as an error in need of correction.
- Bunu düzeltilmesi gereken bir hata olarak tanımlamaktadır.
- Mr Oostlander's report describes the many shortcomings that exist in all areas.
- Bay Oostlander'in raporu, tüm alanlarda var olan pek çok eksikliği tanımlamaktadır.
- This is the right word to describe them and all concomitant conclusions should be drawn from that.
- Bu onları tanımlamak için doğru kelimedir ve buna eşlik eden tüm sonuçlar buradan çıkarılmalıdır.
- Of course I understand this interesting and useful attempt to describe the current organisation of competences.
- Yetkinliklerin mevcut organizasyonunu tanımlamaya yönelik bu ilginç ve faydalı girişimi elbette anlıyorum.
- We adopt laws, but we take care not to describe them as laws.
- Yasaları kabul ediyoruz, ancak bunları yasa olarak tanımlamamaya özen gösteriyoruz.
- The communication describes the types of pollution and lists the measures.
- Bildirim kirlilik türlerini tanımlamakta ve tedbirleri listelemektedir.
- As one French newspaper described him, he is in the position of a new-look Doctor Strangelove.
- Bir Fransız gazetesinin tanımladığı gibi, yeni görünümlü bir Doktor Strangelove tutumunda.
- The proposal should not be controversial, since it describes an historical fact.
- Bu öneri, tarihsel bir gerçeği tanımladığı için tartışmalı olmamalıdır.
- How can we describe these new massacres and this Palestinian rebellion?
- Bu yeni katliamları ve Filistinlilerin bu isyanını nasıl tanımlayabiliriz?
- The proposal should not be controversial, since it describes an historical fact.
- Teklif, tarihi bir gerçeği tanımladığı için tartışmalı olmamalıdır.
- Sensible texts on sexuality which should be so evident that one could almost describe them as open doors.
- Cinsellik konusunda, neredeyse açık kapılar olarak tanımlanabilecek kadar açık olması gereken mantıklı metinler.
- This is the only way I can describe it.
- Bunu ancak bu şekilde tanımlayabilirim.
- We cannot, then, describe this as a fair compromise; it is more like kow-towing to the Council.
- O halde bunu adil bir uzlaşma olarak tanımlayamayız; bu daha çok Konseye boyun eğmek gibi bir şey.
- Mr Barón Crespo has described it as a Social Democrat project.
- Sayın Barón Crespo bunu bir Sosyal Demokrat proje olarak tanımlamıştır.
- I would like you to avoid using unfair terms to describe the Commission's work.
- Komisyon'un çalışmalarını tanımlamak için haksız terimler kullanmaktan kaçınmanızı rica ediyorum.
- Various terms have been used to describe or designate these workers.
- Bu işçileri tanımlamak ya da adlandırmak için çeşitli terimler kullanılmıştır.
- This is also the direction that you described, in relation to the launch of the WTO negotiations.
- Bu aynı zamanda DTÖ müzakerelerinin başlatılmasıyla ilgili olarak tanımladığınız yöndür.
- It is so clear that I would describe it as Cartesian.
- O kadar açık ki bunu Kartezyen olarak tanımlayabilirim.
- I agree with certain amendments which try to describe this aspect.
- Bu hususu tanımlamaya çalışan bazı değişikliklere katılıyorum.
- We adopt laws, but we take care not to describe them as laws.
- Kanunları kabul ediyoruz, ancak bunları kanun olarak tanımlamamaya özen gösteriyoruz.
- In its constitution, the Federation of Nigeria describes itself as a secular State.
- Nijerya Federasyonu, anayasasında kendisini laik bir devlet olarak tanımlamaktadır.
- It would be incorrect to describe them as an army.
- Bunları ordu olarak tanımlamak yanlış olur.
- It would be incorrect to describe them as an army.
- Onları bir ordu olarak tanımlamak yanlış olur.
- How would you describe me?
- Beni nasıl tanımlardın?
- How would you describe them?
- Onları nasıl tanımlarsınız?
- They described the girl as being small.
- Kızı küçük olarak tanımladılar.
- It's really difficult to describe.
- Tanımlamak gerçekten zor.
- Can you describe them to me?
- Onları bana tanımlayabilir misin?
- She described him as a detective.
- Onu bir dedektif olarak tanımladı.
- How would you describe him?
- Onu nasıl tanımlarsınız?
- How did you describe the project to Tom?
- Tom'a projeyi nasıl tanımladın?
- How would you describe them?
- Onları nasıl tanımlarsın?
- I described what I saw.
- Gördüğümü tanımladım.
- I lack the words to describe my emotions.
- Duygularımı tanımlayacak kelimeleri bulamıyorum.
- Can you describe him?
- Onu tanımlayabilir misin?
- He described the man as a model gentleman.
- Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
- I asked him to describe it.
- Onun bunu tanımlamasını istedim.
- Can you describe his face?
- Onun yüzünü tanımlayabilir misin?
- Sami described Layla as a someone who was highly volatile.
- Sami, Layla'yı çok değişken biri olarak tanımladı.
- How would you describe the culture of your workplace?
- İşyerinizin kültürünü nasıl tanımlarsınız?
- Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
- Çoğu dilde ölümü ve ölmeyi tanımlamak için örtük ifadeler bulunur.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
- Atmosferdeki karbondioksit miktarının artması nedeniyle dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- Tom would describe the house as small.
- Tom evi küçük olarak tanımlardı.
- She described him as handsome.
- Onu yakışıklı olarak tanımladı.
- I asked them to describe it.
- Onların bunu tanımlamasını istedim.
- How would you describe your relationship with Tom?
- Tom'la ilişkinizi nasıl tanımlardın?
- That word describes it perfectly.
- Şu kelime onu mükemmel bir şekilde tanımlıyor.
- This describes me so perfectly!
- Bu beni çok mükemmel şekilde tanımlıyor!
- It's difficult to describe.
- Bunu tanımlamak zor.
- How would you describe your relationship with Tom?
- Tom ile ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?
- This describes me so perfectly!
- Bu beni çok iyi tanımlıyor!
- It is not sufficient to describe the differences in attitude between these two ethnic groups.
- Bu iki etnik grup arasındaki tutum farklılıklarını tanımlamak yeterli değildir.
- Can you describe these Germans?
- Bu Almanları tanımlayabilir misin?
- She described the scene in detail.
- Olay yerini detaylı olarak tanımladı.
- It's difficult to describe the taste of human flesh.
- İnsan etinin tadını tanımlamak zordur.
- How would you describe the kind of music you play?
- Çaldığın müzik türünü nasıl tanımlarsın?
- How would you describe yourself?
- Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
- Police described the killer's eyes as the coldest they'd ever seen.
- Polis, katilin gözlerini şimdiye kadar gördükleri en soğuk gözler olarak tanımladı.
- There are no words to describe it.
- Bunu tanımlayacak kelimeler yok.
- How would you describe the culture of your workplace?
- İşyerindeki kültürü nasıl tanımlardın?
- Math and science were invented by humans to describe and understand the world around us.
- Matematik ve bilim çevremizdeki dünyayı tanımlamak ve anlamak için insanlar tarafından icat edildi.
- He would describe the house as small.
- Evi küçük olarak tanımlıyordu.
- It's impossible to describe.
- Bunu tanımlamak imkansız.
- How would you describe yourself?
- Kendini nasıl tanımlarsın?
- How would you describe Tom?
- Tom'u nasıl tanımlarsın?
- How would you describe your art?
- Sanatınızı nasıl tanımlarsınız?
- How would you describe yourself?
- Sen kendini nasıl tanımlarsın?
- He describes himself as a democratic socialist.
- Kendini demokratik bir sosyalist olarak tanımlıyor.
- Everyone described Layla as a saint.
- Herkes Layla'yı bir aziz olarak tanımlardı.
- They described the girl as being small.
- Kızı minyon tipli olarak tanımladılar.
- He described his own experience.
- O, kendi deneyimini tanımladı.
- Linguistics is the discipline which aims to describe language.
- Dilbilim dili tanımlamayı amaçlayan bilim dalıdır.
- She uses her talent as an artist to describe places.
- Bir sanatçı olarak yeteneğini mekanları tanımlamak için kullanıyor.
- Linguistics is the discipline which aims to describe language.
- Dilbilim, dili tanımlamayı amaçlayan bir disiplindir.
- Perhaps it's the best word to describe my condition.
- Belki de durumumu tanımlamak için en iyi kelime budur.
- Which best describes his actions?
- Onun eylemlerini en iyi hangisi tanımlar?
- Can you describe Tom to me?
- Tom'u bana tanımlayabilir misin?
- Can you describe this German?
- Bu Almanı tanımlayabilir misin?
- Everyone described Layla as a saint.
- Herkes Leyla'yı bir aziz olarak tanımlıyordu.
- Math and science were invented by humans to describe and understand the world around us.
- Matematik ve bilim insanlar tarafından etrafımızdaki dünyayı tanımlamak ve anlamak için icat edilmiştir.
- How would you describe the kind of music you play?
- Çaldığınız müzik türünü nasıl tanımlarsınız?
- Linguistics is a science that tries to describe language.
- Dil bilimi, dili tanımlamaya çalışan bir bilim dalıdır.
- Can you describe it to me?
- Onu bana tanımlayabilir misin?
- She described the suspect.
- O, şüpheliyi tanımladı.
Show More (90)
|
| 3 |
describe |
anlatmak |
v. |
|
- In my report, I have described at length the advantages and positive aspects for the various fields of application.
- Raporumda çeşitli uygulama alanları için avantajları ve olumlu yönleri uzun uzun anlattım.
- The book praises Adolf Hitler and describes the corrosive power of the Jews in the 1930s.
- Kitap Adolf Hitler'i övüyor ve 1930'larda Yahudilerin yıpratıcı gücünü anlatıyor.
- The report exhaustively describes all these situations.
- Raporda tüm bu durumlar kapsamlı bir şekilde anlatılmaktadır.
- I described these measures to Cocobu earlier today.
- Bu tedbirleri bugün erken saatlerde Cocobu'ya anlattım.
- I say all this to describe the situation in Vietnam, a situation which is not confined to Saigon.
- Tüm bunları Vietnam'daki durumu anlatmak için söylüyorum, bu durum Saygon'la sınırlı değil.
- There was a broad spread of opinions in the Industry Committee, as I shall briefly describe.
- Sanayi Komitesinde, kısaca anlatacağım gibi, geniş bir görüş ayrılığı vardı.
- No words of mine could be equal to the task of describing the losses, the suffering and the despair of the victims.
- Hiçbir kelimem kurbanların kayıplarını, acılarını ve çaresizliklerini anlatmaya yetmeyecektir.
- Mr Costa Neves has described these in detail.
- Bay Costa Neves bunları ayrıntılı olarak anlatmıştır.
- Indeed, I also regret his receiving hate mail, as he described.
- Gerçekten de, anlattığı gibi nefret mektupları almasından da üzüntü duyuyorum.
- I described how we have considerable experience in the field of police training.
- Polis eğitimi alanında nasıl önemli bir deneyime sahip olduğumuzu anlattım.
- I describe the many good measures you have taken with regard to the D4-D5 building.
- D4-D5 binasıyla ilgili olarak aldığınız pek çok iyi önlemi anlatıyorum.
- Mr Bowis has already described the situation in Uzbekistan, and I have nothing to add.
- Sayın Bowis Özbekistan'daki durumu zaten anlattı, benim ekleyeceğim bir şey yok.
- The report describes the effect of the dumping of milk on Jamaica and the dumping of beef on West Africa.
- Raporda Jamaika'ya yapılan süt dampinginin ve Batı Afrika'ya yapılan sığır eti dampinginin etkileri anlatılmaktadır.
- There was a broad spread of opinions in the Industry Committee, as I shall briefly describe.
- Kısaca anlatacağım üzere, Sanayi Komitesinde geniş bir görüş ayrılığı vardı.
- The report describes the creation of a new legal chamber.
- Raporda yeni bir hukuk dairesinin oluşturulması anlatılmaktadır.
- This is also why I often avoid describing bodies and clothes.
- Bedenleri ve kıyafetleri anlatmaktan sıklıkla kaçınmamın nedeni de budur.
- Along the way, check out the plaques describing moments in the island's history.
- Yol boyunca, adanın tarihindeki anları anlatan plaketlere göz atın.
- I won't try to describe it.
- Anlatmaya çalışmayacağım.
- Sami described a horrid scene.
- Sami korkunç bir sahne anlattı.
- Bill Clinton spoke in ambiguous language when asked to describe his relationship with Monica Lewinsky.
- Bill Clinton, Monica Lewinsky ile olan ilişkisini anlatması istendiğinde muğlak bir dille konuşmuştur.
- Words cannot describe the horror I experienced.
- Yaşadığım dehşeti anlatmaya kelimeler yetmez.
- Can you describe how Tom died?
- Tom nasıl öldüğünü anlatabilir misin?
- The author described the murder case vividly.
- Yazar cinayet olayını dramatik bir şekilde anlattı.
- The instruction manual describes all the particulars of the camera.
- Kılavuz kameranın tüm ayrıntılarını anlatmaktadır.
- What song best describes your relationship with your significant other?
- Sevgilinle arandaki ilişkiyi en güzel hangi şarkı anlatıyor?
- Words cannot describe the horror I felt.
- Hissettiğim dehşeti anlatmaya kelimeler yetmez.
- Describe yourself shortly in Chinese.
- Kendini kısaca Çince anlat.
- There are no words to describe it.
- Bunu anlatacak kelime yok.
- He described the robbery in detail.
- Soygunu detaylarıyla anlattı.
- He described the incident in detail.
- Olayı ayrıntılı olarak anlattı.
- Can you describe your relationship with her?
- Onunla olan ilişkinizi anlatabilir misiniz?
- She described the scene in detail.
- Olayı ayrıntılarıyla anlattı.
- Could you describe to the jury what happened?
- Lütfen ne olduğunu jüriye anlatır mısın?
- Could you describe to the jury what happened?
- Jüriye neler olduğunu anlatabilir misiniz?
- Tom described to the police officer how the accident had happened.
- Tom polis memuruna kazanın nasıl olduğunu anlattı.
- Words cannot describe the beauty.
- Bu güzelliği anlatmaya kelimeler yetmez.
- He described the accident in detail to the police.
- O, kazayı polise detaylı bir şekilde anlattı.
- Tom described what happened in great detail.
- Tom, olanları detaylı bir şekilde anlattı.
- They had three sons, all of them young, and such brave fellows that no pen could describe them.
- Üç oğulları vardı, hepsi de gençti ve öyle cesur çocuklardı ki hiçbir kalem onları anlatamazdı.
- Mary described the scenes.
- Mary sahneleri anlattı.
- Please describe to me exactly what happened there.
- Lütfen bana orada tam olarak ne olduğunu anlatın.
- Describe that accident in detail.
- Şu kazayı ayrıntılı olarak anlatın.
- Describe that accident in detail.
- Kazayı ayrıntılı olarak anlatın.
- Tom described the incident in detail.
- Tom olayı ayrıntılı olarak anlattı.
- What song best describes your relationship with your significant other?
- Sevgilinizle olan ilişkinizi en iyi anlatan şarkı hangisidir?
- He described the flight in detail.
- Uçuşu detaylıca anlattı.
- Tom described how he was able to escape from the locked room.
- Tom kilitli odadan nasıl kaçabildiğini anlattı.
- He described exactly what happened.
- Tam olarak ne olduğunu anlattı.
- Please describe what occurred there.
- Lütfen orada neler olduğunu anlatın.
- He described the robbery in detail.
- O, soygunu ayrıntılı olarak anlattı.
- Can you describe how Tom died?
- Tom'un nasıl öldüğünü anlatabilir misin?
- Please describe what occurred there.
- Lütfen orada ne olduğunu anlat.
- He accurately described what happened there.
- Orada ne olduğunu doğru bir şekilde anlattı.
- Tom described what had happened.
- Tom olanları anlattı.
- Tom described the incident in detail.
- Tom olayı detaylı olarak anlattı.
- I can't even describe how much I've missed home, I've missed it so much.
- Evi ne kadar çok özlediğimi ben bile anlatamam, onu çok özledim.
- It's impossible to describe that in words.
- Bunu kelimelerle anlatmak olanaksız.
- Tom can't find the right words to describe his feelings for Mary.
- Tom, Mary'ye olan hislerini anlatacak doğru kelimeleri bulamıyor.
- He accurately described what happened there.
- Ne olduğunu tam olarak anlattı.
- He described the accident in detail.
- Kazayı ayrıntılı olarak anlattı.
- The professor briefly and clearly described the topic of his study.
- Profesör çalışmasının konusunu kısa ve net bir şekilde anlattı.
- The professor briefly and clearly described the topic of his study.
- Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.
- I can't describe what I mean.
- Ne demek istediğimi anlatamam.
- Tom described what happened in great detail.
- Tom olanları tüm detaylarıyla anlattı.
- I described what I saw.
- Gördüklerimi anlattım.
- Tom described the scenes.
- Tom sahneleri anlattı.
- Sami described his relationship with his wife Layla.
- Sami karısı Layla ile olan ilişkisini anlattı.
- Tom described his new invention to both John and Mary.
- Tom yeni icadını hem John'a hem de Mary'ye anlattı.
- Please describe to me exactly what happened there.
- Lütfen orada ne olduğunu bana tam olarak anlat.
- Describe what happened next.
- Sonra ne olduğunu anlatın.
- He described his own experience.
- Kendi deneyimini anlattı.
- Words cannot describe the horror I felt.
- Kelimeler hissettiğim korkuyu anlatamaz.
- Describe the accident in detail.
- Kazayı ayrıntılı olarak anlat.
- He described the accident in detail to the police.
- Kazayı polise ayrıntılı olarak anlattı.
- I lack the words to describe my emotions.
- Duygularımı anlatacak kelimelerden yoksunum.
- George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
- George, geçenlerde üç saat boyunca mücadele ettikten sonra yakaladığı 15 kiloluk bir levreği anlatıyordu.
- He described the flight in detail.
- O, uçuşu ayrıntılı olarak anlattı.
- It's impossible to describe that in words.
- Bunu kelimelerle anlatmak imkansız.
- Can you describe what that experience was like for you?
- Bu deneyimin sizin için nasıl olduğunu anlatabilir misiniz?
- He described the circumstances in detail.
- Durumu ayrıntılı olarak anlattı.
Show More (77)
|
| 4 |
describe |
nitelendirmek |
v. |
|
- Kofi Annan has described this extension as a precondition for continuing stability in Afghanistan.
- Kofi Annan bu genişlemeyi Afganistan'da istikrarın devamı için bir önkoşul olarak nitelendirmiştir.
- Mr Haarder has described the tragedy of the Prestige as scandalous.
- Bay Haarder Prestige'de yaşanan trajediyi skandal olarak nitelendirdi.
- Some of you have described our actions as courageous.
- Bazılarınız eylemlerimizi cesurca olarak nitelendirdi.
- To describe storing animal feed in a former chemical works as carelessness is to put it mildly.
- Hayvan yemlerinin eski bir kimya fabrikasında depolanmasını dikkatsizlik olarak nitelendirmek en hafif tabiridir.
Show More (1)
|
| 5 |
describe |
nitelemek |
v. |
|
- The CPT has however described the content of this law as an “important step in the right direction”.
- İÖK, bu yasanın içeriğini, yine de, “doğru yönde bir adım” olarak nitelemiştir.
Show More (-2)
|
| 6 |
describe |
tasvir etmek |
v. |
|
- He described institutions in ruin, an economy in dire straits.
- Harabeye dönmüş kurumları ve zor durumdaki bir ekonomiyi tasvir etmiştir.
Show More (-2)
|
| 7 |
describe |
ifade etmek |
v. |
|
- I cannot describe my feelings.
- Duygularımı ifade edemem.
Show More (-2)
|
| 8 |
describe |
izah etmek |
v. |
|
- Can you describe how Tom died?
- Tom'un nasıl öldüğünü izah edebilir misin?
Show More (-2)
|
