|
- The graph includes all the information in detail.
- Grafikte tüm bilgiler ayrıntılı şekilde verilmiş.
- While this is very welcome, it does not give much detail.
- Bu çok memnuniyet verici olmakla birlikte, fazla ayrıntı vermemektedir.
- Yet again, the Union is putting the devil in the detail.
- Birlik yine şeytanı ayrıntıda gizliyor.
- Notwithstanding those remarks, as the saying goes, the devil is in the detail.
- Bu açıklamalara rağmen, ne demişler, şeytan ayrıntıda gizlidir.
- We will scrutinise the treaties with care and attention to detail and no one should take Parliament's vote for granted.
- Anlaşmaları dikkatle ve ayrıntılara özen göstererek inceleyeceğiz ve hiç kimse Parlamento'nun oyunu hafife almamalıdır.
- I do not propose to go into further detail about this.
- Bu konuda daha fazla ayrıntıya girmeyi düşünmüyorum.
- I can go into further detail if you so wish.
- Eğer arzu ederseniz daha fazla ayrıntıya girebilirim.
- We do not need to go into all that much detail today.
- Bugün bu kadar ayrıntıya girmemize gerek yok.
- Their lives were malignly regulated down to the smallest detail.
- Hayatları en küçük ayrıntısına kadar kötü bir şekilde düzenlendi.
- I shall not go into any more detail on these topics, with which everyone is very familiar.
- Herkesin çok aşina olduğu bu konularda daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim.
- I shall not go into any more detail on these topics, with which everyone is very familiar.
- Herkesin aşina olduğu bu konularda daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim.
- The rest is mere detail.
- Gerisi sadece ayrıntıdır.
- I will therefore not enter into any detail today.
- Bu nedenle bugün herhangi bir ayrıntıya girmeyeceğim.
- I do not intend to go into any further detail right now.
- Şu anda daha fazla ayrıntıya girmek niyetinde değilim.
- As is so often the case, the devil lies in the detail.
- Çoğu zaman olduğu gibi şeytan ayrıntıda gizlidir.
- We look forward to seeing that detail and wish its progress well.
- Bu ayrıntıyı görmeyi dört gözle bekliyor ve ilerlemesinin iyi olmasını diliyoruz.
- It does not have to contain very much detail and there has been no standard format for presenting it.
- Çok fazla ayrıntı içermesi gerekmiyor ve bunu sunmak için standart bir format yok.
- The devil is trying to hide in the detail here.
- Şeytan burada ayrıntıda gizlenmeye çalışıyor.
- For that reason, we had to include a lot of detail.
- Bu nedenle, çok fazla ayrıntıya yer vermek zorunda kaldık.
- The only detail I omitted was the date when they took place.
- Atladığım tek ayrıntı, bunların gerçekleştiği tarihtir.
- I will, of course, delay going into greater detail on this aspect because it was raised only yesterday.
- Elbette bu hususta daha fazla ayrıntıya girmeyi erteleyeceğim çünkü bu konu daha dün gündeme geldi.
- I am sorry, but with so little time available to me, I cannot go into greater detail.
- Üzgünüm ama zamanım kısıtlı olduğu için daha fazla ayrıntıya giremeyeceğim.
- I shall not go into any more detail.
- Daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim.
- This is an unnecessary amount of detail.
- Bu gereksiz bir ayrıntıdır.
- The timeliness and the detail of our communication are without comparison.
- İletişimimizin zamanlaması ve ayrıntıları kıyas kabul etmez.
- It is impossible to regulate everything down to the last detail.
- Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düzenlemek mümkün değildir.
- I do not have to go into that in any more detail.
- Bu konuda daha fazla ayrıntıya girmeme gerek yok.
- However, that is a detail and I do not wish to be controversial.
- Ancak bu bir ayrıntıdır ve tartışmaya yol açmak istemem.
- What we are supposed to get there is the nitty-gritty detail as well.
- Burada elde etmemiz gereken şey aynı zamanda ince ayrıntılardır.
- Securities prospectuses are usually very long and contain a lot of detail.
- Menkul kıymetler izahnameleri genellikle çok uzundur ve çok fazla ayrıntı içerir.
- I will not enter into any detail, for that could lead to bad feeling and that is not my intention.
- Herhangi bir ayrıntıya girmeyeceğim, çünkü bu kötü duygulara yol açabilir ve benim niyetim bu değil.
- As is so often the case, the devil lies in the detail.
- Çoğu zaman olduğu gibi, şeytan ayrıntıda gizlidir.
- One is the detail of what is proposed and the other is the timing.
- Birincisi önerilen şeyin ayrıntıları, diğeri ise zamanlamasıdır.
- When it has to deal with detail like that it of course fails.
- Bu tür ayrıntılarla uğraşmak zorunda kaldığında elbette başarısız olur.
- While this is very welcome, it does not give much detail.
- Bu çok memnuniyet verici olmakla birlikte fazla ayrıntı vermemektedir.
- Securities prospectuses are usually very long and contain a lot of detail.
- Menkul kıymet izahnameleri genellikle çok uzundur ve çok fazla ayrıntı içerir.
- But, surprise, surprise, the devil is in the detail and needless to say, fault can be found on a few counts.
- Ancak, sürpriz, sürpriz, şeytan ayrıntıda gizlidir ve söylemeye gerek yok, birkaç konuda hata bulunabilir.
- That is the time to debate some of these problems of detail.
- İşte bu, bazı ayrıntı sorunlarını tartışmanın zamanıdır.
- It contained uniform law down to the last detail.
- En ince ayrıntısına kadar tek tip kanun içeriyordu.
- One more detail with regard to the SARS situation deserves comment.
- SARS durumuyla ilgili bir ayrıntı daha yorum yapmayı hak ediyor.
- We look forward to seeing that detail and wish its progress well.
- Bu ayrıntıyı görmek için sabırsızlanıyoruz ve ilerlemesinin iyi olmasını diliyoruz.
- It does not have to contain very much detail and there has been no standard format for presenting it.
- Çok fazla ayrıntı içermesi gerekmiyor ve bunu sunmak için standart bir format da yok.
- I am sure that this is perfectly understandable in principle, but it always ends up being about questions of detail.
- Bunun prensipte son derece anlaşılabilir olduğundan eminim, ancak her zaman ayrıntılarla ilgili sorularla sonuçlanır.
- The only detail I omitted was the date when they took place.
- Atladığım tek ayrıntı görüşmelerin yapıldığı tarihti.
- I am sure that this is perfectly understandable in principle, but it always ends up being about questions of detail.
- Bunun prensipte son derece anlaşılabilir olduğundan eminim, ancak her zaman ayrıntılarla ilgili sorularla sonuçlanıyor.
- The story shows the hard social detail of such lives.
- Hikaye bu tür yaşamların sosyal açıdan zorlu ayrıntılarını gösteriyor.
- Tom noticed another detail.
- Tom başka bir ayrıntıyı fark etti.
- Everything was perfect, down to the smallest detail.
- En ince ayrıntısına kadar her şey mükemmeldi.
- It appears that the bank robbery was planned right down to the last detail.
- Görünüşe göre banka soygunu en ince ayrıntısına kadar planlanmış.
- God is in the detail.
- Tanrı ayrıntıda gizlidir.
- Dan discussed each detail with Linda.
- Dan her ayrıntıyı Linda ile tartıştı.
- Attention should be paid to even the smallest detail of the report.
- Raporun en küçük ayrıntısına bile dikkat edilmesi gerekir.
- God is in the detail.
- Tanrı ayrıntıdadır.
- Tom paid little attention to that detail.
- Tom bu ayrıntıya pek dikkat etmedi.
- Attention should be paid to even the smallest detail of the report.
- Raporun en küçük ayrıntısına bile dikkat edilmeli.
- That's a small detail.
- O küçük bir ayrıntıdır.
- It appears that the bank robbery was planned right down to the last detail.
- Görünen o ki, banka soygunu en ince ayrıntısına kadar planlanmış.
- Don't leave out a single detail.
- Bir tek ayrıntıyı unutmayın.
- And I would like to mention another detail.
- Ve başka bir ayrıntıdan bahsetmek istiyorum.
- Everything was perfect, down to the smallest detail.
- Her şey mükemmeldi, en küçük ayrıntısına kadar.
- The engineer knew every minute detail about the new model.
- Mühendis yeni modelle ilgili her ayrıntıyı biliyordu.
Show More (58)
|
|
- Can you give more details of the accident?
- Kazayla ilgili daha çok detay verebilir misiniz?
- We will need to look at the detail.
- Detaylara bakmamız gerekecek.
- We will not support all the amendments on this side, but that is more an aspect of detail.
- Bu taraftaki tüm değişiklikleri desteklemeyeceğiz, ancak bu daha çok detaylarla ilgili bir konu.
- Can you fill out the detail?
- Detayları doldurabilir misiniz?
- Mr Hudghton, that is not a point of order, that is a point of detail.
- Sayın Hudghton, bu bir emir meselesi değil, detay meselesi.
- But that is a detail for another day.
- Ama bu başka bir günün detayı.
- We will organise the detail of that.
- Bunun detaylarını organize edeceğiz.
- Mr Hudghton, that is not a point of order, that is a point of detail.
- Bay Hudghton, bu bir usul meselesi değil, detay meselesi.
- I now turn to the detail of the amendments before us today.
- Şimdi bugün önümüze gelen değişikliklerin detaylarına geçiyorum.
- I shall wait for the Commission to submit a new proposal in which this important detail can be corrected.
- Komisyon'un bu önemli detayın düzeltilebileceği yeni bir teklif sunmasını bekleyeceğim.
- Secondly, we have a lack of detail.
- İkinci olarak, detay eksikliğimiz var.
- My group also accepts the various compromises that have been made as regards the detail.
- Grubum ayrıca detaylarla ilgili olarak verilen çeşitli tavizleri de kabul etmektedir.
- The timeliness and the detail of our communication are without comparison.
- İletişimimizin zamanlaması ve detayları kıyas kabul etmez.
- Despite differences in detail, a common basic line is beginning to emerge.
- Detaylardaki farklılıklara rağmen, ortak bir temel çizgi ortaya çıkmaya başlamıştır.
- Our differences on each of the spending categories are clear and I am not going to go into the detail.
- Harcama kategorilerinin her birindeki farklılıklarımız açık ve ben detaylara girmeyeceğim.
- The story shows the hard social detail of such lives.
- Öykü, böyle hayatların zorlu toplumsal detaylarını aktarır.
- The story shows the hard social detail of such lives.
- Hikâye bu tür hayatların sosyal yönden zorlu detaylarını gösteriyor.
- That's a minor detail.
- Bu önemsiz bir detay.
- Tom went into a lot of detail.
- Tom çok fazla detaya girdi.
- Dan discussed each detail with Linda.
- Dan, Linda ile her detayı tartıştı.
- Tom went into a lot of detail.
- Tom daha fazla detaya girdi.
- They were obsessed with detail.
- Detaylara kafayı takmışlardı.
- That's a small detail.
- Bu ufak bir detay.
- Don't leave out a single detail.
- Tek bir detayı bile atlama.
- Tom has an eye for detail.
- Tom'un detaylara dikkat eden bir gözü var.
- He described the robbery in detail.
- Soygunu detaylarıyla anlattı.
- Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir detayı göz ardı etme.
- Tom left out an important detail.
- Tom önemli bir detayı atladı.
- Dan explained in detail how he lost all his money.
- Dan tüm parasını nasıl kaybettiğini detaylarıyla anlattı.
- Sami planned every detail in advance.
- Sami her detayı önceden planlamıştı.
- I can't go into too much detail.
- Çok fazla detaya giremem.
- Tom described what happened in great detail.
- Tom olanları tüm detaylarıyla anlattı.
- You have such a wonderful eye for detail.
- Detaylara çok dikkat ediyorsun.
- Tom wanted to hear every detail.
- Tom her detayı duymak istedi.
- Sami planned every detail in advance.
- Sami her detayı önceden planladı.
- Every detail matters.
- Her detay önemli.
Show More (33)
|
