|
- It is not surprising, therefore, that these refugee camps are breeding grounds for disease, discontent and disorder.
- Bu nedenle bu mülteci kamplarının hastalık, hoşnutsuzluk ve düzensizlik için üreme alanları olması şaşırtıcı değildir.
- This is doubtless also why the dock workers are demonstrating their discontent.
- Liman işçilerinin hoşnutsuzluklarını göstermelerinin nedeni de şüphesiz budur.
- Therefore, I wonder when this reform will come to an end, when there will be an end to this discontent.
- Bu nedenle bu reformun ne zaman sona ereceğini, bu hoşnutsuzluğun ne zaman sona ereceğini merak ediyorum.
- Eric who was a weak prince issued a bad coinage which excited great discontent among the Danes.
- Zayıf bir prens olan Eric, Danimarkalılar arasında büyük hoşnutsuzluk yaratan kötü bir para bastırdı.
- Better to give up possessions than to live in discontent with others.
- Başkaları ile hoşnutsuzluk içinde yaşamaktansa dünya malından vazgeçmek daha iyi.
- Better to give up possessions than to live in discontent with others.
- Başkalarıyla hoşnutsuzluk içinde yaşamaktansa, sahip olduklarından vazgeçmek daha iyidir.
- Those rules fostered discontent among students.
- O kurallar, öğrenciler arasındaki hoşnutsuzluğu artırdı.
- Those rules fostered discontent among students.
- Bu kurallar öğrenciler arasında hoşnutsuzluk yarattı.
- I write to express my discontent.
- Hoşnutsuzluğumu ifade etmek için yazıyorum.
- Those rules foster discontent among students.
- Bu kurallar öğrenciler arasında hoşnutsuzluk yaratıyor.
- I'm writing in order to express my discontent.
- Hoşnutsuzluğumu ifade etmek için yazıyorum.
Show More (8)
|