1 |
disservice |
kötülük |
n. |
|
- Mr Sharon does a grave disservice to the people of Israel.
- Bay Şaron İsrail halkına büyük bir kötülük yapıyor.
- Through what we have written today, we are therefore doing ourselves a disservice.
- Dolayısıyla bugün yazdıklarımızla kendimize kötülük etmiş oluyoruz.
- Anyone who plays down this conflict of values does Europe a disservice.
- Bu değerler çatışmasını küçümseyen herkes Avrupa'ya kötülük etmektedir.
- Mr Sharon does a grave disservice to the people of Israel.
- Sayın Şaron İsrail halkına büyük bir kötülük yapmaktadır.
- The European Parliament has thus done innovation and technological development a disservice.
- Avrupa Parlamentosu böylece inovasyon ve teknolojik gelişmeye kötülük yapmıştır.
- Mr Fiori is doing this Parliament a disservice.
- Sayın Fiori bu Parlamentoya kötülük yapıyor.
- The European Parliament has thus done innovation and technological development a disservice.
- Avrupa Parlamentosu böylece inovasyon ve teknolojik gelişmeye büyük bir kötülük yapmıştır.
- You're doing us a great disservice.
- Bize büyük bir kötülük yapıyorsun.
- Dan is doing a disservice to the community.
- Dan topluma kötülük yapıyor.
Show More (6)
|
2 |
disservice |
leke sürme |
n. |
|
- Spreading false rumours about someone is a disservice to their reputation.
- Biri hakkında asılsız söylentiler yaymak onun itibarına leke sürer.
Show More (-2)
|
3 |
disservice |
zarar |
n. |
|
- You, Greece, can do the EU a great service, but you can also do it a disservice.
- Yunanistan olarak AB'ye büyük bir hizmette bulunabilirsiniz ama aynı zamanda zarar da verebilirsiniz.
Show More (-2)
|