| 1 |
distinguished |
seçkin |
adj. |
|
- You are one of a distinguished line which includes Louise Weiss and Simone Veil.
- Louise Weiss ve Simone Veil'in de aralarında bulunduğu seçkin bir çizgiden geliyorsunuz.
- The members of the delegation have taken their seats in the Distinguished Visitors' Gallery.
- Heyet üyeleri Seçkin Ziyaretçiler Galerisi'ndeki yerlerini aldılar.
- I know that a number of distinguished guests, including ambassadors, have joined us for that today.
- Aralarında büyükelçilerin de bulunduğu bir dizi seçkin konuğun bugün bu amaçla bize katıldığını biliyorum.
- I thank him and I wish him a long and distinguished career as a representative.
- Kendisine teşekkür ediyor ve bir temsilci olarak uzun ve seçkin bir kariyer diliyorum.
- We were a very distinguished vintage.
- Bizler çok seçkin bir nesildik.
- As I remarked earlier, there are many distinguished guests in the gallery today to follow this item.
- Daha önce de belirttiğim üzere, bugün bu konuyu takip etmek üzere salonda çok sayıda seçkin konuk bulunmaktadır.
- They need a 'European soul', as a distinguished Spanish professor once said.
- Seçkin bir İspanyol profesörün bir zamanlar söylediği gibi 'Avrupalı bir ruha' ihtiyaçları vardır.
- Mr Cornillet was himself a distinguished previous rapporteur.
- Bay Cornillet'nin kendisi de daha önce seçkin bir raportördü.
- Layla was the daughter of a distinguished aristocrat.
- Leyla seçkin bir aristokratın kızıydı.
- His career as a journalist was full of distinguished achievements.
- Bir gazeteci olarak onun kariyeri seçkin başarılarla doluydu.
- Tom is distinguished.
- Tom seçkin.
- Our family has some distinguished ancestors.
- Ailemizin bazı seçkin ataları var.
- Tom is very distinguished.
- Tom çok seçkin.
- His career as a journalist was full of distinguished achievements.
- Gazetecilik kariyeri seçkin başarılarla doluydu.
- The people thought that he was a distinguished scientist.
- İnsanlar onun seçkin bir bilim adamı olduğunu düşündü.
- I think you'd look distinguished with a beard.
- Bence sakalınla seçkin görünürdün.
- The people thought that he was a distinguished scientist.
- İnsanlar onun seçkin bir bilim adamı olduğunu düşünüyordu.
- You look very distinguished.
- Çok seçkin görünüyorsun.
- Layla was the daughter of a distinguished aristocrat.
- Layla seçkin bir aristokratın kızıydı.
- Tom is very distinguished looking.
- Tom çok seçkin görünüyor.
Show More (17)
|
| 2 |
distinguished |
ayırt edilen |
adj. |
|
- The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other.
- Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.
- The original and the copy are easily distinguished since the one is much more vivid than the other.
- Biri diğerinden çok daha canlı olduğu için orijinal ve kopya kolayca ayırt edilebilir.
- The original and the copy are easily distinguished.
- Orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.
- The original and the copy are easily distinguished.
- Asıl ve suret kolayca ayırt edilebilir.
Show More (1)
|
| 3 |
distinguished |
tanınmış |
adj. |
|
- The Japanese nation is distinguished for its diligence and honour.
- Japon ulusu çalışkanlığı ve onuruyla tanınmıştır.
Show More (-2)
|
| 4 |
distinguished |
kibar |
adj. |
|
- That distinguished woman in the red dress is my fiancée.
- Şu kırmızı elbiseli kibar kadın benim nişanlım.
Show More (-2)
|
