İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | dizzy s. | başı dönen | ||
Sailing for so long made her feel dizzy. Bu kadar uzun süre yelken açmak başını döndürdü. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | dizzy s. | şaşkın | ||
I wonder if Tom is still dizzy. Tom'un hâlâ şaşkın olup olmadığını düşünüyorum. More Sentences |
||||
Genel | dizzy s. | sersemlemiş | ||
Tom said he felt dizzy. Tom sersemlemiş hissettiğini söyledi. More Sentences |
||||
Genel | dizzy s. | baş döndürücü | ||
London is a dizzy city in any season. Londra her mevsim baş döndürücü bir şehirdir. More Sentences |
||||
Genel | dizzy s. | başı dönen | ||
I get dizzy when I stand up. Ayağa kalktığımda başım dönüyor. More Sentences |
||||
Genel | dizzy s. | sersem | ||
I don't want to spare my time with such a dizzy person. Zamanımı böyle sersem bir insanla geçirmek istemiyorum. More Sentences |
||||
Genel | dizzy f. | başını döndürmek | ||
Genel | dizzy f. | sersemletmek | ||
Genel | dizzy s. | aptalca | ||
Genel | dizzy s. | fırıl fırıl dönen | ||
Genel | dizzy s. | gözü kararmış | ||
Genel | dizzy s. | kuş beyinli | ||
Genel | dizzy s. | sersemletici | ||
Genel | dizzy s. | hoppa | ||
Genel | dizzy s. | uçarı | ||
Genel | dizzy s. | sulu (kimse) | ||
Genel | dizzy s. | boş kafa | ||
Genel | dizzy s. | aşırı hızlı dönen | ||
Genel | dizzy s. | çok hızlı hareket eden | ||
Genel | dizzy s. | makul sınırları aşan | ||