1 |
endemic |
endemik |
adj. |
|
- As in previous years, this debate is characterised by two elements which we could describe as endemic.
- Önceki yıllarda olduğu gibi bu tartışma da endemik olarak tanımlayabileceğimiz iki unsurla karakterize edilmektedir.
- FMD is not endemic in the EU, and prophylactic vaccination is not appropriate in the EU.
- FMD AB'de endemik değildir ve AB'de profilaktik aşılama uygun değildir.
- The situation in the EU cannot be compared with the endemic FMD situation in South America or elsewhere.
- AB'deki durum Güney Amerika'daki ya da başka yerlerdeki endemik şap hastalığı durumuyla kıyaslanamaz.
- This is especially true of Europe, which is surrounded by countries where foot and mouth is endemic.
- Bu durum özellikle şap hastalığının endemik olduğu ülkelerle çevrili olan Avrupa için geçerlidir.
- The devastation caused by HIV/AIDS is well-known but TB is increasing and malaria remains endemic.
- HIV/AIDS'in yol açtığı yıkım iyi bilinmektedir ancak tüberküloz artmakta ve sıtma endemik olmaya devam etmektedir.
- Corruption is endemic in Laos.
- Laos'ta yolsuzluk endemiktir.
Show More (3)
|
2 |
endemic |
özgü |
adj. |
|
- This type of magnolia is endemic to the Tokai region of Japan.
- Bu manolya türü, Japonya'nın Tokai bölgesine özgüdür.
- The giant weta is endemic to New Zealand.
- Dev weta Yeni Zelanda'ya özgüdür.
Show More (-1)
|
3 |
endemic |
(belirli bir yerde) yaygın |
adj. |
|
- The use of child soldiers and sexual assaults on Sri Lankan women is endemic.
- Çocuk askerlerin kullanımı ve Sri Lankalı kadınlara yönelik cinsel saldırılar oldukça yaygındır.
Show More (-2)
|