|
- The strategy can be enriched over time, taking into account Turkey's own ideas.
- Strateji, Türkiye'nin görüşlerini de dikkate alarak, zaman içinde zenginleştirilebilir.
- We shall be greatly enriched culturally.
- Kültürel açıdan büyük ölçüde zenginleşeceğiz.
- Instead, he has enriched himself and his friends and destroyed his country's economy.
- Bunun yerine, kendisini ve arkadaşlarını zenginleştirdi ve ülkesinin ekonomisini mahvetti.
- So we are not talking about enriched food, nor about food additives.
- Yani zenginleştirilmiş gıdalardan ya da gıda katkı maddelerinden bahsetmiyoruz.
- Uranium has to be enriched before it can be used in nuclear weapons.
- Uranyumun nükleer silahlarda kullanılabilmesi için zenginleştirilmesi gerekiyor.
- Uranium has to be enriched before it can be used in nuclear weapons.
- Uranyum, nükleer silahlarda kullanılmadan önce zenginleştirilmiş olmak zorunda.
- The Anglo-Saxons enriched the language by borrowing words from other languages.
- Anglo Saksonlar başka dillerden sözcükler ödünç alarak dili zenginleştirdiler.
- The Anglo-Saxons enriched the language by borrowing words from other languages.
- Anglo-Saksonlar diğer dillerden ödünç kelimeler alarak dili zenginleştirdiler.
Show More (5)
|