|
- With regard to Turkey, I would like to say that Turkey would consider it an extraordinarily negative signal.
- Türkiye ile ilgili olarak Türkiye'nin bunu olağanüstü olumsuz bir sinyal olarak değerlendireceğini söylemek isterim.
- There are people there living in extraordinarily wretched conditions, both within Chechnya and outside.
- Orada hem Çeçenistan içinde hem de dışında olağanüstü kötü koşullarda yaşayan insanlar var.
- We must see clearly that in these fields too, technology is extraordinarily important.
- Bu alanlarda da teknolojinin olağanüstü önemli olduğunu açıkça görmeliyiz.
- For us in Germany and Austria, water is an extraordinarily important area.
- Almanya ve Avusturya'da bizim için su olağanüstü önemli bir alan.
- This is an extraordinarily interesting time for agriculture.
- Bu dönem tarım için olağanüstü ilginç bir dönemdir.
- Signing it takes no time, but putting it into practice is extraordinarily difficult.
- İmzalamak zaman almaz ama uygulamaya koymak olağanüstü zordur.
- This is an extraordinarily important project.
- Bu olağanüstü önemli bir projedir.
- Mr Bourlanges should be congratulated on having drafted a good report on an extraordinarily complex set of questions.
- Bay Bourlanges, olağanüstü karmaşık bir dizi soru üzerine iyi bir rapor hazırladığı için tebrik edilmelidir.
- The impending enlargement must be seen as an extraordinarily important, exceptional event.
- Yaklaşan genişleme olağanüstü önemli, istisnai bir olay olarak görülmelidir.
- This is obviously an extraordinarily large step in the right direction.
- Bunun doğru yönde atılmış olağanüstü büyük bir adım olduğu açıktır.
- In that respect too it is an extraordinarily useful report.
- Bu açıdan da olağanüstü faydalı bir rapor.
- The cost of a telephone call was extraordinarily high, and the quality of service was often poor.
- Bir telefon görüşmesinin maliyeti olağanüstü yüksekti ve hizmet kalitesi genellikle düşüktü.
- This is an extraordinarily involved directive with an involved previous history, as has already been said.
- Bu, daha önce de belirtildiği gibi, geçmişi çok eskilere dayanan olağanüstü kapsamlı bir direktiftir.
- The operations to introduce the euro that have taken place in these first two weeks have gone extraordinarily well.
- Bu ilk iki hafta içerisinde gerçekleştirilen Avro'yu tanıtma operasyonları olağanüstü iyi gitti.
- This is an extraordinarily difficult tongue.
- Bu olağanüstü zor bir dil.
- This is an extraordinarily complex tongue.
- Bu olağanüstü karmaşık bir dil.
- Mary's mother is an extraordinarily difficult woman to get along with.
- Mary'nin annesi geçinmesi olağanüstü zor bir kadın.
- He was considered an extraordinarily gifted pianist.
- Olağanüstü yetenekli bir piyanist olarak kabul edilirdi.
- This tongue is extraordinarily difficult.
- Bu dil olağanüstü zor.
- You're looking extraordinarily handsome.
- Olağanüstü yakışıklı görünüyorsun.
- Tom was extraordinarily handsome.
- Tom olağanüstü yakışıklı idi.
- He was considered an extraordinarily gifted pianist.
- O, olağanüstü yetenekli piyanist olarak kabul edilirdi.
- Tom was extraordinarily handsome.
- Tom olağanüstü yakışıklıydı.
- The reason for my return is that the people of Chile are extraordinarily amiable.
- Geri dönmemin nedeni Şili halkının olağanüstü cana yakın olması.
- He was extraordinarily handsome.
- Olağanüstü yakışıklıydı.
- Tom felt extraordinarily happy.
- Tom olağanüstü mutlu hissediyordu.
- This is an extraordinarily difficult tongue.
- Bu olağanüstü zor bir dildir.
- He was extraordinarily important in your life.
- Hayatınızda olağanüstü bir önemi vardı.
- Mary is extraordinarily pretty.
- Mary olağanüstü güzel.
- Tom is extraordinarily good-looking.
- Tom olağanüstü yakışıklı.
- Tom is extraordinarily selfish.
- Tom olağanüstü bencil.
- Tom and Mary have an extraordinarily happy marriage.
- Tom ve Mary'nin olağanüstü mutlu bir evlilikleri var.
- Tom is extraordinarily selfish.
- Tom olağanüstü biçimde bencil.
- He is considered an extraordinarily gifted pianist.
- O, olağanüstü yetenekli piyanist olarak kabul edilir.
- Electric torture is extraordinarily painful.
- Elektrik işkencesi olağanüstü acı vericidir.
- He is considered an extraordinarily gifted pianist.
- Olağanüstü yetenekli bir piyanist olduğu düşünülüyor.
- You're looking extraordinarily handsome.
- Sen olağanüstü yakışıklı görünüyorsun.
- It was extraordinarily difficult.
- Olağanüstü zordu.
- He was extraordinarily important in your life.
- O, senin hayatında olağanüstü önemliydi.
- Mary's mother is an extraordinarily difficult woman to get along with.
- Mary'nin annesi geçinilmesi olağanüstü zor bir kadın.
Show More (37)
|