| 1 |
ferocious |
şiddetli |
adj. |
|
- There was ferocious competition among the businesses.
- İşletmeler arasında şiddetli bir rekabet vardı.
- Layla's house was devoured by a ferocious fire.
- Leyla'nın evi şiddetli bir yangınla yok oldu.
- The fighting was ferocious.
- Savaş şiddetliydi.
- Layla's house was devoured by a ferocious fire.
- Layla'nın evi şiddetli bir yangın tarafından yutuldu.
Show More (1)
|
| 2 |
ferocious |
vahşi |
adj. |
|
- A tiger is a very ferocious kind of animal.
- Kaplan çok vahşi bir hayvan türüdür.
- Those dogs aren't as ferocious as they look.
- Bu köpekler göründükleri kadar vahşi değil.
- Those dogs aren't as ferocious as they look.
- O köpekler göründükleri kadar vahşi değiller.
Show More (0)
|
| 3 |
ferocious |
aşırı |
adj. |
|
- I hardly tolerated his ferocious temper.
- Onun aşırı öfkesi karşısında zar zor dayanabildim.
Show More (-2)
|
| 4 |
ferocious |
kana susamış |
adj. |
|
- The ferocious, hungry lions threaten the people in the region.
- Kana susamış, aç aslanlar bölgedeki insanları tehdit ediyor.
Show More (-2)
|
| 5 |
ferocious |
acımasız |
adj. |
|
- The fighting was ferocious.
- Savaş acımasızdı.
Show More (-2)
|
