Tureng - fond of - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	fond of	düşkün	adj., prep.
	I'm very fond of olives. Zeytine çok düşkünüm. My family were very fond of my girlfriend. Ailem kız arkadaşıma çok düşkündü. She is very fond of writing poems. O şiir yazmaya çok düşkündür. They are not fond of pets. Onlar evcil hayvanlara düşkün değil. Ann is exceedingly fond of chocolate. Ann çikolataya aşırı derecede düşkündür. You really are fond of eating. Sen gerçekten yemeye düşkünsün. He's very fond of walking. O, yürüyüş yapmaya çok düşkün. Despite her flaws, I'm fond of her. Onun kusurlarına rağmen ona düşkünüm. We've become quite fond of one another. Birbirimize oldukça düşkün olduk. She seems to be fond of talking about herself. O kendisinden bahsetmeye düşkün gibi görünüyor. I am very fond of lobsters, but they are very, very expensive. Istakozlara çok düşkünüm ama onlar çok, çok pahalı. He seems to be very fond of the boy. O, erkek çocuğa çok düşkün gibi görünüyor. She is fond of singing old songs. O eski şarkılar söylemeye düşkündür. He is a man who is fond of ceremony. Törene düşkün bir adamdır. He seems to be very fond of the boy. Çocuğa çok düşkün görünüyordu. He is fond of watching baseball games on TV. O, televizyonda beyzbol maçları izlemeye düşkündür. We're quite fond of her. Ona çok düşkünüz. Mary is fond of Celtic music. Mary Kelt müziğine düşkündür. I was fond of cake. Pastaya düşkündüm. Tom is fond of back massages. Tom sırt masajına düşkündür. Are you fond of Maltese dogs? Malta köpeklerine düşkün müsünüz? Tom was very fond of Mary. Tom Mary'ye çok düşkündü. She is fond of cake. Pastaya düşkündür. We're quite fond of them. Biz onlara oldukça düşkünüz. Generally speaking, Americans are very fond of coffee. Genel olarak, Amerikalılar kahveye çok düşkündür. We're quite fond of Tom. Biz Tom'a oldukça düşkünüz. Both my father and my brother are fond of gambling. Hem babam hem de erkek kardeşim kumara düşkünler. Boys are fond of mischief. Erkekler yaramazlığa düşkündür. We're quite fond of him. Ona çok düşkünüz. Despite her flaws, I'm fond of her. Kusurlarına rağmen ona düşkünüm. My sister is fond of music. Kız kardeşim müziğe düşkündür. I'm fond of doing that. Bunu yapmaya düşkünüm. He is fond of adventure. Maceraya düşkündür. Tom is fond of classical music. Tom klasik müziğe düşkündür. I'm fond of football. Futbola düşkünüm. She is very fond of flowers. Çiçeklere çok düşkündür. Ann is exceedingly fond of chocolate. Ann aşırı derecede çikolataya düşkün. Saeb is really fond of Horace. Saeb, Horace'a çok düşkün. Great men are fond of sensual pleasures. Büyük adamlar şehvetli zevklere düşkün. He is not fond of sports, and I am not either. O, sporların düşkünü değildir, ben de değilim. He has become fond of sports. Spora düşkün hale geldi. Our nation is very fond of baseball. Ulusumuz beyzbola çok düşkündür. I'm very fond of you. Sana çok düşkünüm. Mary has become very fond of Charles. Mary, Charles'a çok düşkün oldu. We are not fond of pets. Biz evcil hayvanlara düşkün değiliz. My grandfather is so fond of reading that not a day passes in which he doesn't open a book. Büyükbabam okumaya o kadar düşkündür ki kitap açmadığı bir gün bile geçmez. Are you fond of swimming? Yüzmeye düşkün müsün? The English people in general, are extremely fond of their pets. İngilizler genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür. We're quite fond of him. Biz ona oldukça düşkünüz. He is not fond of pets. O, evcil hayvanlara düşkün değil. She is fond of animals. O, hayvanlara düşkündür. My dad is not fond of music. Babam müziğe düşkün değildir. I'm fond of Tom. Ben Tom'a düşkünüm. He is a man who is fond of ceremony. O, törene düşkün bir adamdır. A socialite is a person who is well known in fashionable society and is fond of social activities and entertainment. Sosyete, sosyetede iyi tanınan, sosyal aktivitelere ve eğlenceye düşkün kişiye denir. He is fond of chocolate cake. O, çikolatalı keke düşkündür. Generally speaking, Americans are very fond of coffee. Genel anlamda, Amerikalılar kahveye çok düşkündür. Mary has become very fond of Charles. Mary, Charles'a çok düşkün hale geldi. We were all quite fond of Tom. Hepimiz Tom'a oldukça düşkündük. Tom seems to be fond of doing that. Tom bunu yapmaya düşkün gibi görünüyor. She is very fond of gossip. Dedikoduya çok düşkündür. We're quite fond of her. Biz ona oldukça düşkünüz. Are you fond of music? Müziğe düşkün müsünüz? He's very fond of science fiction. O, bilim kurguya çok düşkündür. Tom is fond of hunting. Tom avcılığa düşkün. I am not fond of pets. Ben evcil hayvanlara düşkün değilim. He's very fond of science fiction. Bilim kurguya çok düşkündür. He is fond of chocolate cake. O, çikolatalı pasta düşkünüdür. I'm not as fond of music as you are. Müziğe senin kadar düşkün değilim. He is fond of painting. O resim yapmaya düşkündür. We're all quite fond of Tom. Hepimiz Tom'a oldukça düşkünüz. He is fond of playing tennis. O, tenis oynamaya düşkün. Tom is very fond of Mary. Tom Mary'ye çok düşkün. Little girls in general are fond of dolls. Küçük kızlar genelde oyuncak bebeklere düşkündür. Tom isn't fond of golf. Tom golfe düşkün değildir. Tom is fond of back massages. Tom sırt masajlarına düşkündür. I'm not as fond of music as you are. Ben senin kadar müziğe düşkün değilim. She is fond of animals. Hayvanlara düşkündür. He is very fond of playing the guitar. O gitar çalmaya çok düşkündür. You are not fond of pets, are you? Sen evcil hayvanlara düşkün değilsin, değil mi? The British people in general are extremely fond of their pets. İngiliz halkı genel olarak evcil hayvanlarına son derece düşkündür. He is fond of adventure. O, macera düşkünüdür. We're really fond of each other. Biz gerçekten birbirimize düşkünüz. He seems to be very fond of the student. Öğrenciye çok düşkün görünüyor. We're quite fond of them. Onlara oldukça düşkünüz. I am not so fond of music as you are. Müziğe senin kadar düşkün değilim. My sister is very fond of children. Kız kardeşim çocuklara çok düşkündür. Both of us are very fond of curry and steak. Her ikimiz de köri ve bifteğe çok düşkünüz. He is fond of ceremony. O, merasime düşkündür. My family were very fond of my girlfriend. Benim ailem kız arkadaşıma çok düşkündü. I'm very fond of you. Ben sana çok düşkünüm. He is fond of ceremony. Törenlere düşkündür. Mary is not fond of pets. Mary evcil hayvanlara düşkün değildir. She is very fond of dogs. Köpeklere çok düşkündür. A friend of mine is very fond of stoats. Bir arkadaşım kakımlara çok düşkündür. I am very fond of Swedish food because I grew up with them. Onlarla büyüdüğüm için İsveç yemeklerine çok düşkünüm. He's very fond of reading. O, kitap okumaya çok düşkündür. They're very fond of him. Ona çok düşkünler. In general, little girls are fond of dolls. Genelde küçük kızlar oyuncak bebeklere düşkündür. She as well as her friends is fond of music. Arkadaşları gibi o da müziğe düşkündür. My uncle is very fond of fishing. Amcam balık tutmaya çok düşkündür. Show More (98)