|
- We do not need any cheap seats in the front row, as long as the ultimate performance is worth watching.
- Nihai performans izlemeye değer olduğu sürece ön sırada ucuz koltuklara ihtiyacımız yok.
- I will be in the front row.
- Ben ön sırada olacağım.
- I noticed that Tom sat in the front row.
- Tom'un ön sırada oturduğunu fark ettim.
- Let's sit in the front row.
- Ön sıraya oturalım.
- Tom and Mary usually like to sit in the front row.
- Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.
- I don't like sitting in the front row.
- Ben ön sırada oturmayı sevmiyorum.
- Tom was sitting in the front row.
- Tom ön sırada oturuyordu.
- I like to sit in the front row.
- Ön sırada oturmayı severim.
- He always took a seat in the front row.
- Her zaman ön sırada otururdu.
- Tom sat in the front row.
- Tom ön sıraya oturdu.
- I prefer to sit in the front row near the window next to Tom.
- Ön sırada, pencerenin yanında Tom'un yanında oturmayı tercih ederim.
- Tom asked Mary to see about getting front row seats at the Lady Gaga concert.
- Tom Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıra koltuklardan almanın bir yolunu bulmasını istedi.
- They sat in the front row of the concert hall and heard the orchestra clearly.
- Konser salonunun en ön sırasına oturdular ve orkestrayı net bir şekilde duydular.
- I'll save you a seat in the front row.
- Sana ön sırada bir koltuk ayıracağım.
- He always took a seat in the front row.
- O her zaman ön sırada bir koltuk aldı.
- He sat in the front row.
- Ön sırada oturdu.
- He sat in the front row.
- Ön sırada oturuyordu.
- Let's sit in the front row.
- Ön sırada oturalım.
- Tom is sitting in the front row.
- Tom en ön sırada oturuyor.
- Tom sits in the front row for a better view.
- Tom daha iyi görebilmek için ön sırada oturuyor.
- Tom asked Mary to see about getting front row seats at the Lady Gaga concert.
- Tom, Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıralardan yer bulmasını istedi.
- I don't like sitting in the front row.
- Ön sırada oturmayı sevmiyorum.
- Tom and Mary usually like to sit in the front row.
- Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmayı severler.
- I like to sit in the front row.
- Ön sırada oturmak hoşuma gider.
- I always sit in the front row.
- Hep ön sırada otururum.
- Tom sat in the front row.
- Tom ön sırada oturuyordu.
- I want to sit in the front row.
- Ön sıraya oturmak istiyorum.
- Tom is sitting in the front row.
- Tom ön sırada oturuyor.
- Tom always wants to sit in the front row.
- Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
- I prefer to sit in the front row near the window next to Tom.
- Pencerenin yanında olan ön sırada Tom'un yanına oturmayı tercih ediyorum.
- I always sit in the front row.
- Her zaman ön sırada otururum.
- I want to sit in the front row.
- Ön sırada oturmak istiyorum.
- The charge for a front row seats is 5 dollars.
- Ön sıra koltuklar için ücret 5 dolar.
- Tom always sits in the front row.
- Tom her zaman ön sırada oturur.
- Tom asked Mary to see about getting front row seats at the Lady Gaga concert.
- Tom Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıralardan yer bulmasını istedi.
Show More (32)
|
