Tureng - go into - İngilizce Türkçe Cümleler

Geçmiş

	İngilizce	Türkçe
1	go into	girmek	v.
	I share your concern but I do not want to go into individual proposals. Endişelerinizi paylaşıyorum ancak tek tek önerilere girmek istemiyorum. This is quite important because it is said that Saddam Hussein does not want anyone to go into his palaces. Bu oldukça önemli çünkü Saddam Hüseyin'in saraylarına kimsenin girmesini istemediği söyleniyor. I do not want to go into that diversity, for that is not what today's debate is about. Bu çeşitliliğe girmek istemiyorum çünkü bugünkü tartışmanın konusu bu değil. I will not go into all the details. Tüm detaylara girmeyeceğim. Without going into the details, let us consider each of these subjects. Ayrıntılara girmeden, bu konuların her birini ele alalım. I am not going to go into that, however. Ancak bu konuya girmeyeceğim. The Commission is ready to go into pro-dialogue also with the relevant committees in the European Parliament. Komisyon, Avrupa Parlamentosu'ndaki ilgili komitelerle de pro-diyaloga girmeye hazırdır. I can go into further detail if you so wish. Eğer arzu ederseniz daha fazla ayrıntıya girebilirim. It is true that we have not gone into the details. Detaylara girmediğimiz doğrudur. I do not propose to go into further detail about this. Bu konuda daha fazla ayrıntıya girmeyi düşünmüyorum. I shall not go into any more detail. Daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim. I will not go into the content again; I would just like to correct a statement which was made in error. İçeriğe tekrar girmeyeceğim; sadece yanlışlıkla yapılan bir açıklamayı düzeltmek istiyorum. I will not go into all these areas but highlight a few. Bu alanların hepsine girmeyeceğim ancak birkaçının altını çizeceğim. For reasons of time, I cannot go into them in detail. Zaman nedeniyle bu konulara ayrıntılı olarak giremiyorum. I do not have to go into that in any more detail. Bu konuda daha fazla ayrıntıya girmeme gerek yok. I will, of course, delay going into greater detail on this aspect because it was raised only yesterday. Elbette bu hususta daha fazla ayrıntıya girmeyi erteleyeceğim çünkü bu konu daha dün gündeme geldi. I do not want to go into the details. Detaylara girmek istemiyorum. Mr Bonde, I have not gone into the issue of competencies. Bay Bonde, ben yetkinlikler konusuna girmedim. I do not intend to go into any further detail right now. Şu anda daha fazla ayrıntıya girmek niyetinde değilim. They do seem to get snarled up in the Commission apparatus, but I do not want to go into that now. Komisyon aygıtına takılmış gibi görünüyorlar, ancak şimdi bu konuya girmek istemiyorum. I shall not go into any more detail on these topics, with which everyone is very familiar. Herkesin aşina olduğu bu konularda daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim. I will not go into that today. Bu konuya bugün girmeyeceğim. I am sorry, but with so little time available to me, I cannot go into greater detail. Üzgünüm ama zamanım kısıtlı olduğu için daha fazla ayrıntıya giremeyeceğim. I will not go into the basic issue any further for everyone has their arguments. Herkesin kendi argümanları olduğu için temel meseleye daha fazla girmeyeceğim. Our differences on each of the spending categories are clear and I am not going to go into the detail. Harcama kategorilerinin her birindeki farklılıklarımız açık ve ben detaylara girmeyeceğim. I shall not go into any more detail on these topics, with which everyone is very familiar. Herkesin çok aşina olduğu bu konularda daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim. I do not intend to go into that either. Bu konuya da girmeye niyetim yok. We do not need to go into all that much detail today. Bugün bu kadar ayrıntıya girmemize gerek yok. Failing that, we can go into tomorrow's debate trying not to be overly schizophrenic. Bunu başaramazsak yarınki tartışmaya aşırı şizofrenik olmamaya çalışarak girebiliriz. What we should actually be asking ourselves is whether or not we have gone into recession. Aslında kendimize sormamız gereken şey resesyona girip girmediğimizdir. I am not going to go into that. Bu konuya girmeyeceğim. The dog went into the shed, but he won't come out. Köpek kulübeye girdi ama dışarı çıkmıyor. A medicine man can go into somebody else's mind to explore his most secret memories. Bir büyücü başkasının zihnine girip en gizli anılarını keşfedebilir. Going into wars, fighting soldiers, you're terrible at this. Savaşlara giriyorsun, askerlerle savaşıyorsun, bu işte çok kötüsün. Tom wasn't too afraid to go into the cave. Tom mağaraya girmekten çok korkmadı. I want to go into sports broadcasting. Spor yayıncılığına girmek istiyorum. Tom was too afraid to go into the cave. Tom mağaraya girmeye çok korkuyordu. Tom went into the house. Tom eve girdi. Tom went into the conference room. Tom konferans odasına girdi. The system will go into operation in a short time. Sistem kısa bir süre içinde hizmete girecek. I am going into the movie business! Film işine giriyorum! When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf. Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi. Tom went into hypovolemic shock. Tom hipovolemik şoka girdi. We weren't allowed to go into that cave. O mağaraya girmemize izin verilmedi. Tom is too afraid to go into the cave. Tom mağaraya girmekten çok korkuyor. Tom didn't go into the cave. Tom mağaraya girmedi. Tom went into the adjoining room. Tom bitişik odaya girdi. You aren't allowed to go into that room. O odaya girmene izin verilmez. Tom didn't want to go into the cave. Tom mağaraya girmek istemedi. You aren't allowed to go into that room. O odaya girmenize izin yok. Congress went into recess. Kongre tatile girdi. We cannot go into the studio. Stüdyoya giremeyiz. Tom was too afraid to go into the cave. Tom mağaraya girmekten çok korktu. Who went into my bag? Çantama kim girdi? I'm afraid to go into the cave by myself. Mağaraya tek başıma girmekten korkuyorum. Tom is scared to go into the cave. Tom mağaraya girmekten korkuyor. When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf. Odasına girdiğimde bana golf oynadığı yirmi yıl boyunca kazandığı sayısız kupayı gösterdi. She went into the room and lay on the bed. Odaya girdi ve yatağa uzandı. She went into the bathroom. Banyoya girdi. You shouldn't go into somebody's home uninvited. Birinin evine davetsiz girmemelisin. Tom wasn't scared to go into the cave. Tom mağaraya girmekten korkmadı. Tom went into the room and slammed the door behind him. Tom odaya girdi ve kapıyı ardından çarptı. I went into the house. Eve girdim. Tom was scared to go into the cave. Tom mağaraya girmekten korktu. I showed my ticket to the doorman and went into the theatre. Biletçiye biletimi gösterdim ve tiyatroya girdim. She went into the kitchen to see who was there, but there was nobody there. Orada kim olduğunu görmek için mutfağa girdi ama orada hiç kimse yoktu. Tom is afraid to go into the cave. Tom mağaraya girmekten korkuyor. No honest person goes into politics. Hiçbir dürüst insan politikaya girmez. I went into the wrong room. Yanlış odaya girdim. The fruit must be finely fragmented, before it can go into the press. Meyveler prese girmeden önce ince parçalara ayrılmalı. Tom never went into the cave. Tom mağaraya hiç girmedi. I'd rather not go into it. Bu konuya girmemeyi tercih ederim. Tom never went into the cave. Tom asla mağaraya girmedi. Tom told me not to go into his bedroom. Tom bana yatak odasına girmememi söyledi. Tom went into a lot of detail. Tom çok fazla detaya girdi. Tom went into the cave. Tom mağaraya girdi. I saw him go into the toilet a few minutes ago. Birkaç dakika önce onu tuvalete girerken gördüm. Tom wasn't afraid to go into the cave. Tom mağaraya girmekten korkmadı. Tom went into his apartment and closed the door. Tom dairesine girdi ve kapıyı kapattı. I'm going into her house. Onun evine giriyorum. He tied his dog up to the tree while he went into the store. Dükkana girerken köpeğini ağaca bağladı. Sami went into the mosque. Sami caminin içine girdi. He went into rehab. Rehabilitasyona girdi. He went into the room with guns blazing. Odaya silahlarla girdi. I'm afraid to go into the cave by myself. Mağaraya tek başıma girmeye korkuyorum. I saw Tom going into the bank. Tom'u bankaya girerken gördüm. Tom won't go into specifics. Tom ayrıntılara girmeyecek. Tom won't go into specifics. Tom detaylara girmeyecek. Everyone was surprised when I went into the room. Odaya girdiğimde herkes şaşırdı. I saw the dirty dog go into the yard. Pis köpeğin bahçeye girdiğini gördüm. Tom told me not to go into the cave. Tom bana mağaraya girmememi söyledi. Do you think it's safe to go into this cave? Sence bu mağaraya girmek güvenli mi? Sami went into the mosque. Sami camiye girdi. Tom was afraid to go into the cave by himself. Tom mağaraya tek başına girmeye korkuyordu. I always wanted to go into show business. Her zaman gösteri işine girmek istedim. Tom went into his room and slammed the door. Tom odasına girdi ve kapıyı çarptı. Tom went into a lot of detail. Tom daha fazla detaya girdi. I told Tom not to go into the cave. Tom'a mağaraya girmemesini söyledim. We went into a shop to get some food. Biraz yiyecek almak için bir dükkâna girdik. Don't go into the details. Ayrıntıya girme. It is risky for you to go into that area alone. O bölgeye tek başınıza girmeniz risklidir. Did you see anybody go into my office? Ofisime giren birini gördünüz mü? He did not go into Earth orbit. Dünya yörüngesine girmedi. Yanni went into the kitchen. Yanni mutfağa girdi. He went into the water before me. Benden önce suya girdi. Tom went into the room and slammed the door behind him. Tom odaya girdi ve kapıyı arkasından çarptı. Tom wouldn't go into specifics. Tom ayrıntılara girmedi. I went into an Italian pizzeria. Bir İtalyan pizzacısına girdim. I saw Jane go into her classroom with a smile. Jane'i tebessümle sınıfına girerken gördüm. You are not allowed to go into that room. O odaya girmene izin yok. Tom kicked the door open and went into the room. Tom kapıyı tekmeleyerek açtı ve odaya girdi. I was afraid to go into the cave. Mağaraya girmeye korkuyordum. She regretted not having gone into music. Müzik işine girmediğine pişmanlık duyuyordu. Tom wouldn't go into specifics. Tom ayrıntılara girmezdi. It is risky for you to go into that area alone. O bölgeye tek başına girmen riskli. She went into the kitchen to see who was there, but there was nobody there. Kim olduğunu görmek için mutfağa girmiş ama kimse yokmuş. Yesterday we went into a huge maze. Dün büyük bir labirente girdik. Tom said that the men he saw going into the bank had the weapons. Tom, bankaya girerken gördüğü adamların silahları olduğunu söyledi. She wanted to go into the carriage. O arabaya girmek istedi. We can't go into that now. Bu konuya şimdi giremeyiz. I'm going into the store. Ben mağazaya giriyorum. Tom and Mary went into the kitchen. Tom ve Mary mutfağa girdiler. Don't go into the details. Detaylara girme. Sami went into the water and never came out. Sami suya girdi ve bir daha çıkmadı. I went into Tom's room. Tom'un odasına girdim. I went into the army. Orduya girdim. Tom went into the room first. Odaya önce Tom girdi. Tom wanted to go into politics. Tom politikaya girmek istedi. He went into the bank in the disguise of a guard. Bankaya güvenlik kılığında girdi. Sami was too afraid to go into the room. Sami odaya girmekten çok fazla korkuyordu. Tom won't go into specifics. Tom ayrıntılara girmeyecektir. I saw Tom going into the cave. Tom'u mağaraya girerken gördüm. Tom went into the cave to rescue Mary. Tom Mary'yi kurtarmak için mağaraya girdi. I saw Tom go into the store across the street. Tom'u caddenin karşısındaki dükkana girerken gördüm. I can't go into too much detail. Çok fazla detaya giremem. Right after I graduated from college, I went into the army. Kolejden mezun olduktan hemen sonra orduya girdim. Have you ever seen people actually go into that cave? Hiç insanların gerçekten o mağaraya girdiğini gördün mü? Tom didn't go into the room right away. Tom hemen odaya girmedi. Men and women went into battle. Erkekler ve kadınlar savaşa girdi. Sami was too afraid to go into the room. Sami odaya giremeyecek kadar korkuyordu. I didn't go into the cave. Mağaraya girmedim. Tom and Mary went into the kitchen. Tom ve Mary mutfağa girdi. I didn't start out thinking I'd go into show business. Şov dünyasına gireceğimi düşünerek başlamamıştım. I saw Tom go into the cave. Tom'u mağaraya girerken gördüm. Tom went into his room. Tom odasına girdi. Tom told me not to go into that room. Tom bana o odaya girmememi söyledi. Tom went into the kitchen to help his mother make dinner. Tom annesinin akşam yemeği yapmasına yardımcı olmak için mutfağa girdi. Tom went into the room and slammed the door behind him. Tom odaya girdi ve arkasından kapıyı çarptı. I went into an Italian pizzeria. Ben bir İtalyan pizzacısına girdim. I saw someone go into the room. Birinin odaya girdiğini gördüm. We cannot go into the studio. Biz stüdyoya giremeyiz. Tom went into rehab. Tom rehabilitasyona girdi. Permission is needed before you go into my bedroom. Yatak odama girmeden önce izin almanız gerekiyor. He went into the bank in the disguise of a guard. Bankaya bekçi kılığında girdi. Tom went into hypovolemic shock. Tom kan kaybı şokuna girdi. Tom breathed slowly and deeply to calm his nerves before going into the interview room. Tom görüşme odasına girmeden önce sinirlerini yatıştırmak için yavaş ve derinden nefes alıp verdi. Junior, why don't we go into a group together? Genç, neden birlikte bir gruba girmiyoruz? Tom didn't go into specifics. Tom ayrıntılara girmedi. I'm not afraid to go into the cave. Mağaraya girmekten korkmuyorum. I went into your school. Okuluna girdim. Tom is too afraid to go into the cave. Tom mağaraya girmeye çok korkuyor. Don't go into my room. Odama girme. Why don't you wait in the car while I go into the store? Ben dükkana girerken neden arabada beklemiyorsunuz? I saw Tom and Mary go into the library. Tom ve Mary'yi kütüphaneye girerken gördüm. No honest person goes into politics. Hiçbir namuslu insan politikaya girmez. Tom has gone into the cave. Tom mağaraya girdi. It was brave of you to go into the burning house. Yanan evin içine girmen cesurcaydı. I went into the room, where I found the children sitting on the sofa. Odaya girdim ve çocukları kanepede otururken buldum. It was brave of you to go into the burning house. Yanan eve girmeniz çok cesurcaydı. Tom went into the adjoining room. Tom bitişikteki odaya girdi. Did you see anybody go into my office? Ofisime giren birini gördün mü? Tom was scared to go into the cave. Tom mağaraya girmeye korkuyordu. Why don't you wait in the car while I go into the store? Ben mağazaya girerken sen neden arabada beklemiyorsun? The lizard climbed along the wall and went into a hole. Kertenkele duvar boyunca tırmandı ve bir deliğe girdi. He went into teaching. O, öğretmenliğe girdi. This book can't go into the bag. Bu kitap çantaya giremez. We went into the woods in search of insects. Böcek aramak üzere ormana girdik. For the first time, his army went into battle. Ordusu ilk kez savaşa girdi. I almost got killed when I went into the burning house to save Tom. Tom'u kurtarmak için yanan eve girdiğimde neredeyse ölüyordum. Tom has gone into the tunnel. Tom tünele girdi. Tom went into the cave to rescue Mary. Tom, Mary'yi kurtarmak için mağaraya girdi. Tom wasn't too afraid to go into the cave. Tom mağaraya girmekten korkmadı. I saw Tom go into that restaurant. Tom'u o restorana girerken gördüm. Tom breathed slowly and deeply to calm his nerves before going into the interview room. Tom görüşme odasına girmeden önce sinirlerini yatıştırmak için yavaş ve derin nefes aldı. I always wanted to go into show business. Hep gösteri dünyasına girmek istedim. I'm going into the store. Dükkana giriyorum. I am going into the movie business! Ben film işine giriyorum! Tom is scared to go into the cave. Tom mağaraya girmeye korkuyor. Tom went into the building. Tom binaya girdi. The wolf went into the henhouse. Kurt kümese girdi. Don't go into that area. O bölgeye girmeyin. I saw Jane go into her classroom with a smile. Jane'in gülümseyerek sınıfına girdiğini gördüm. Tom is afraid to go into the cave. Tom mağaraya girmeye korkuyor. Tom is going into surgery right now. Tom şu anda ameliyata giriyor. Junior, why don't we go into a group together? Junior, neden birlikte bir gruba girmiyoruz? The fruit must be finely fragmented, before it can go into the press. Meyve prese girmeden önce güzel parçalanmış olmalıdır. You are not allowed to go into that room. O odaya girmene izin verilmez. After flying above the safe zone, the airplane went into unidentified air space. Güvenli bölgenin üzerinde uçtuktan sonra, uçak tanımlanamayan hava sahasına girdi. The Wedding March always reminds me of the music played when soldiers go into battle. Düğün Marşı bana hep askerler savaşa girerken çalınan müziği hatırlatır. Show More (196)
2	go into	harcanmak	v.
	A huge amount of work went into that position. Bu mevki için çok büyük bir emek harcanmıştır. I can only imagine the amount of work that went into it. Bunun için ne kadar emek harcandığını ancak hayal edebilirim. Do you have any idea how much work has gone into this? Bu işe ne kadar emek harcandı, haberin var mı? Do you have any idea how much work has gone into this? Bu işe ne kadar emek harcandığı hakkında bir fikrin var mı? Show More (1)
3	go into	değinmek	v.
	I will not go into specific points because I know you are pushed for time. Belirli noktalara değinmeyeceğim çünkü zamanınızın kısıtlı olduğunu biliyorum. I do not have time to go into all the other problems with this report. Bu raporla ilgili diğer tüm sorunlara değinecek zamanım yok. Our motion will give you a great deal of food for thought, but there is one point that I would just like to go into now. Önergemiz size düşünecek çok şey sağlayacaktır, ancak şimdi değinmek istediğim bir nokta var. I do not have time to go into them all so I will just mention two. Bunların hepsine değinecek zamanım yok, bu nedenle sadece iki tanesinden bahsedeceğim. Show More (1)
4	go into	incelemek	v.
	I have gone into labelling in great depth and also got to grips with its practical implementation. Etiketleme konusunu derinlemesine inceledim ve pratik uygulamasını da ele aldım. I'll give you our answer after we go into your proposal in greater detail. Teklifinizi daha detaylı inceledikten sonra size cevabımızı birldireceğim. Show More (-1)
5	go into	haline gelmek	v.
	Most of the farmers in the country went into poverty. Ülkedeki çiftçilerin çoğu fakirleşti. Show More (-2)
6	go into	sarf edilmek	v.
	I believe she has crystallised a lot of the hard work that has gone into this subject. Bu konuda sarf edilen yoğun mesainin büyük bir kısmını kristalize ettiğine inanıyorum. Show More (-2)
7	go into	giyinmek	v.
	She went into her room to dress herself. Giyinmek için odasına gitti. Show More (-2)
8	go into	kurcalamak	v.
	Who went into my bag? Kim çantamı kurcaladı? Show More (-2)